O gazetede bu gazetede fark etmez; bir gazete köşe yazarı yazısını işte “o şiir” de dile getirilen yüksek duyguya destek olmak için yazar.
İşte o şiir:
Memleket isterim
Gök mavi,
Dal yeşil,
Tarla sarı olsun;
Kuşların diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert
Ne gönülde hasret.
Memleket isterim
Ne zengin fakir,
Ne sen ben
Farkı olsun.
★★★
Büyük şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirinin tamamı her yerde var, bulup okuyabilirsiniz. Ülkemizi öylesine yürekten gözetip koruyalım ki; “olursa bir yakınma, şikayet, üzüntü, keder sadece ölümden olsun” diye ancak yazı yazılsın. Erzincan’da altın madeninde yapma zehir dağı nehir olup 350 metre yükseklikten aşağıya kayınca; nasıl bir memleket istemeliyiz sorusu öne çıktı. Yabancı şirketlerin iktidar yakını yerli ortaklı patronlarının arkasında bakanlar, devlet üst bürokrasisi, valiler, yerel yönetimler, üç beşe razı edilmiş köylüler, toprağını altıncı şirkete satmış kendisi işçi olmuş çiftçiler... Böyle bir zehir acısı yapı kurulmuş.
Onu gördük.
★★★
Türkiye’nin cennet doğasında altın, bakır her türlü maden arama ruhsatı verilmiş firmalar, bu ruhsatları uluslararası piyasalarda iyi fiyat bulduklarında satabiliyorlar. Böylece ülkemizin yeraltı ve doğal kaynakları yurt dışında alınıp satılan “meta haline” geliyor, geldi. Örneğin Kirazlı ruhsatı önce TECK tarafından Fronteer’e 40 milyon dolara satıldı. Fronteer de 40 milyon dolara satın aldığı Kirazlı ruhsatını, 90 milyon dolara Alamos’a sattı. Aynı şekilde Artvin Cerattepe’de bakır ve altın madeninin ruhsatı da yine Teck tarafından Toronto’da Inmet firmasına 20 milyon dolara satıldı.
★★★
Endüstri mühendisi, 25 yıl maden sektörü ile yakın ilişki içinde çalışmış, özellikle yabancı maden şirketlerini ve üst düzey çalışanlarını yakından tanımış okurlarımdan Akın Kösetorunu, siz okurlara duyurmam için bana şu notu gönderdi. Bir tahkim davası açılmış onu duyuruyor.
Sizinle paylaşıyorum:
“Alamos, Kaz Dağları’nda maden ruhsatını Kanadalı firma olarak satın aldı. Ancak Kanada ile Türkiye arasında “tahkim anlaşması” olmadığı için ileride “tahkime gitmek gerekir” diye olmalı Kirazlı ruhsatını Hollanda’daki paravan firmasına devretti. Bizim Bakanlık da bu devir işlemini onayladı. Nitekim Kaz Dağları’nı perişan ettiği ortaya çıkıp ruhsatı iptal edilince Alamos “Türkiye aleyhine 1 milyar dolarlık tazminat davası” açtı. İlginçtir; davayı Hollandalı paravan firması adına fakat “Londra Tahkim Mahkemesi’nde” açtı. Mahkeme başkanı İngiliz, hakemler de Kanadalı ve Avusturalyalı... Türkiye’de tabiatı öldürdükleri yetmiyormuş gibi Türk halkının 1 milyar dolarını da tokatlamaya göz diktiler.”
★★★
İki soru var.
Cevap bekliyor.
SORU 1:
Kaz Dağları’nı perişan eden Kanadalı firmanın amacı çok net ortadayken bizim Bakanlık, bu devir işlemine neden ve hangi ülke çıkarı için onay verdi?
Soru 2:
Bu davada Türkiye’yi savunmak için neden İngiliz hukuk şirketine ihtiyaç duyuldu? Tahkim konusunda deneyimli Türk hukukçu hiç mi bulunamadı?
Altın ve armut!
“Bir defasında Kanada’nın Vancouver Havalimanı’nda gümrükte çantamda Türkiye’den yanımda götürdüğüm bir tek armut buldular. Az kalsın nezarete atıp mahkemeye çıkaracaklardı. Armudun hastalık taşıma riskinin yanı sıra, olur da “çekirdeğini toprağa atarsam” yabancı bitki türlerinin türemesinden yani genetik kirlenmeden korkuyorlar. Ülkeleri için bu kadar duyarlılar. Bu nedenle maden şirketlerinin Kanada’da maden ocağı açmaları, çok sıkı kurallara bağlıdır. Firmalar maden bitince araziyi aynen aldıkları gibi toprağı her tür kirleticiden temizlenmiş, zehirden arındırılmış, yine endemik ağaçlarla teslim etmek zorundalar. Bunun için madeni açmadan önce devlete büyük miktarlarda depozit para, sağlam bankalardan teminat mektubu verirler. Bu nedenle Kanada dışında özellikle bizim gibi ülkelerde yerli ortak ve işbirlikçileri ile siyasi destek satın alıyorlar. Yaptıkları iş hayallerin ötesinde kârlı, kazançlıdır. Firmalar arasında rekabet olmaz ve her ülkeyi aralarında paylaşmışlardır.”