CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 18 yıl aradan sonra AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etti. Erdoğan’da, 2006’dan sonra ikinci kez CHP Genel Merkezi’ndeydi. İki lider arasındaki görüşmeler gündeme geldiğinde, 2002 yılında dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, siyaset geleneğinde pek görülmeyen bir adım atıp resmi seçim sonuçları açıklanmadan Erdoğan’ı ziyaret etmişti.
Baykal’a dönük eleştirilerden birisi, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasına destek vermesiydi. Baykal evinin bulunduğu Angora sitesinde de yürüyüş sırasında eleştiriler alıyordu. Site yönetimine “Bu konuda sizleri aydınlatmak istiyorum” dedi. Salonda, toplantı yapacağını öğrendiğimde, oraya gittim ve dikkatini çekmemek için arkada bir yere oturdum. Baykal, konuşuyor, ben not alıyordum. Konuşması bittiğinde Baykal’a görünmeden ayrıldım. Haberi yazarken Baykal aradı, “Ne diyeceğimi bildiğin için bana görünmeden gittin. Orada bir aile toplantısı yaptık. Yazmamanı rica ediyorum” dedi. Tabii ki söylediklerini yazmamıştım.
O ZİYARETİN BAŞKA ÖRNEĞİ YOK
Yılmaz Ateş, Baykal’a en yakın isimlerden birisiydi. CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunduğu dönemde gerçekleşen bu buluşmanın, görüşmenin perde arkası pek bilinmiyor. Tam 22 yıl önce gerçekleşen bu görüşmeyle ilgili olarak Yılmaz Ateş, bize şunları anlattı:
“Türk siyasi hayatında başka bir örneği yok. Belki demokratik dünya siyasetinde de yoktur. Kutlama ziyaretleri hep kesin seçim sonuçları resmen ilan edildikten sonra yapılırken, Baykal bunu beklemedi. Ziyaret acil kılan durum şuydu: Milletvekili seçimlerinde Deniz bey oyunu hep Antalya’da kullanırdı. 3 Kasım
2002 seçimlerinde DSP, ANAP, DYP ve MHP’nin baraja takılmasıyla AK Parti yüzde 34,4 oyla 363 milletvekili (parlamentonun üçte iki çoğunluğu), CHP’de yüzde 19,4 oyla 178 milletvekili çıkardığı resmi olmayan sonuçlarla belli olmuştu. 4 Kasım akşamı Deniz bey beni aradı; seçim sonuçlarının Ankara’da nasıl karşılandığına bakmamı, Salı sabahı Ankara’ya geleceğini, havaalanından kendisini benim almamı rica etti.”
Salı sabahı Baykal’ı Esenboğa hava limanında karşıladı. Otomobile geçince Deniz Bey, “Anlat bakalım Ankara ne oluyor, seçim sonuçları nasıl karşılandı?” diye sordu. Ateş, görüşünü anlattı, ardından şu öneride bulundu: “Efendim yapacağımız ilk şey yanınıza bir iki arkadaşımızı alıp sayın Erdoğan’ı genel merkezlerinde ziyaret edip kutlamanızdır. Millet iradesinin arkasında olduğumuzu bazı çevrelere ve kamuoyuna en etkili şekilde böyle gösteririz.”
KUTLAMA ZİYARETİNE KARAR VERDİ
Baykal, birisinin görüşünü öğrenmek istediği zaman genellikle kendi görüşünü açıklamazdı. Yılmaz Ateş, yüz ifadesinden ve konuşmalarından Deniz Beyin de kendi iç dünyasında bu kararı verdiğini düşündü. Ertesi gün de Deniz bey, Genel Başkan Yardımcıları Eşref Erdem, Mehmet Sevigen ile Genel Sekreter Önder Sav’la beraber AKP Genel Merkezine gitti ve Erdoğan’ı kutladı.
Türkiye o günlere on yıl süren çok acı bir dönemden geçerek gelmişti. Anayasa Mahkemesi tarafından irticai faaliyetler, bölücü terör örgütleriyle bağlantılı olan partiler kapatılıyordu. O partilerden birinin devamı görüntüsündeki AKP’nin hemen hemen aynı kadrolarla üçte iki çoğunlukla seçimi kazanmıştı. Bu ziyaret böyle bir ortamda yapıldı. Amaç demokrasiyi bir kazaya uğratmamaktı.
ERDOĞAN’A ÖNERİLER
Deniz Baykal’ın, o gün AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ne gibi önerilerde bulunduğunu Yılmaz Ateş şöyle açıkladı:
“Deniz Bey, ‘Demokratik, laik cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve değerleriyle oynamayın. Türkiye’nin dış politikasıyla oynamayın. Laik eğitimle, eğitim birliği ile oynamayın. İşleyen bir demokrasiyi yerine oturtmamız lazım. Geldiğiniz siyasi gelenek bunlara dikkat etmedi, acılar yaşandı, siz dikkat edin.’ Baykal ayrıca basına açıkladığı gibi içerde de, ‘Okuduğu şiirden ötürü bir insanın seçilme hakkından mahrum bırakılması demokrasiyle bağdaşmaz, bu ayıptan kurtulmamız gerekir’ demişti. Bu sözler üzerine Erdoğan da, merak etmemesi gerektiğini, birlikte demokrasiyi rayına oturtacaklarını söylemiş.”
CUMHURBAŞKANLIĞI PAZARLIĞI MI?
Peki, o görüşmede Baykal’ın önerilerine Erdoğan uydu mu? Baykal’ın yakınındaki isim olan Yılmaz Ateş şunları söyledi:
“Eğer uysaydı 22 yıl sonra Türkiye yeniden normalleşme veya yumuşama çabası, gayreti içine girer, bunca sorun varken Türkiye’nin bir numaralı gündemi olur muydu? CHP, MHP gibi partilere daha doğrusu Türk siyasetine operasyon çekilir miydi? 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi olur muydu? Laiklik, laik eğitim, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğüne gölge düşer miydi? En önemlisi bu ucube Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilir miydi?
O günlerde Deniz beyin, pazarlıkla Erdoğan’ın siyasi yasağını kaldırdığı söylendi, yazıldı. Erdoğan’ın başbakan, Baykal’ın Cumhurbaşkanı olmaları konusunda anlaştıkları konuşuldu. İşin gerçeği şu: O dönemde ben TBMM Başkanvekili idim. Sayın Erdoğan’ın siyasi yasağı vetodan sonra 22 Aralık 2002’de TBMM’nde kabul edildi, 29 Aralık 2002 tarihli Resmi Gazete de yayınlanarak kesinleşti.
Pazarlığa konu ettikleri görüşme, bu tarihten tam 2 ay sonra, 22 Şubat 2003’te İstanbul’da yapıldı. Konu da, bir hafta sonra TBMM gündemine gelen 1 Mart Tezkeresi idi. Bu siyasi yasak demokrasiyle bağdaşmıyordu. Darbecilerinin getirdiği siyasi yasağa karşı 15 yıl önce verilen mücadele sonucu seçilme hakkına kavuşan siyasilerden biri olan Baykal, başkasının siyasi yasağının devamına nasıl kayıtsız kalabilirdi?”
TEMENNİMİZ ONA BENZEMEMESİ
Güncelliğini koruyan Erdoğan-Özel görüşmelerini ise Yılmaz Ateş de şöyle yorumladı:
“Türkiye’nin bilinen çok ciddi sorunları var. Son seçimde birinci olmuş parti ile iktidardaki partinin bir araya gelmesi, bu sorunların çözümü konusunda adım atmaları kadar doğal bir şey olamaz. Ancak ‘Normalleşme’ veya ‘Yumuşamanın’, 2015’teki ‘istikşafi’ , sonraki ‘Helalleşme’ ve ‘6’lı masaya’ dönüşmemesini temenni ederim.”
Ancak, yumuşama ya da normalleşme pek görülmüyor. Bekleyelim, görelim...