Tavırlarına bakılırsa, termik santralı işleten Limak ve İC isimli holdingler, tek bir canlı dal dahi bırakmayana kadar ileri gitmek niyetinde.
Bir ormanın yanarak yok olmasıyla kesilerek yok edilmesi arasında hiçbir fark yoktur.
Terör örgütlerinin Türkiye’ye zarar vermek için ormanları yakmasıyla, iki şirketin koca bir ormanı hızarlarla iş makinalarıyla yok etmesi arasında fiili olarak hiçbir fark yoktur.
Neticede Anayasamızın 169. maddesiyle devlet koruması altına alınan bir ormanın yok edilmesi büyük bir suçtur.
Limak ve İC isimli holdinglerin ormanı devletin korumasında yok etmesi de o suçu ortadan kaldırmaz.
Bilakis devletin ilgili yöneticilerini, karar alıcılarını suç ortağı yapar.
O suç ise ne zaman aşımına uğrar ne affedilir.
Günlerdir hem Limak hem İC Holding biz gazetecilere bilgi notları göndererek yaptıkları eylemin meşru ve hukuki olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Şöyle izin alındı da şöyle ihtiyaç var da...
Hayır kardeşim!
Hiçbir şey yaş ağaçlarıyla, fidanlarıyla, kuşlarıyla, böcekleriyle kısaca yaban hayatıyla koca bir ormanı yok etmenin gerekçesi olamaz.
Hiçbir şey bir ormanı yok etmeyi meşru ve hukuki yapmaz.
Yeter artık!
Bir ağaç da bir ağaçtır.
Zararın neresinden dönersek kardır.
Derhal orman katliamına son verin.
Bize kendinizi haklı göstermeye çalışan bilgi notları atmayı da bırakın.
Orman katilisiniz ve orman katili olarak da kalacaksınız!
Barış cezaevine girmesin!
TBMM’den geçen son düzenlemeyle birçok tescilli/azılı suçlu cezaevinde kalmaktan kurtulup aramıza döndü.
Bireysel silahlanmanın had safhaya çıktığı, sokak ortasında silahların konuştuğu, uyuşturucunun ekmek peynir gibi satıldığı bir dönemde adam öldürenler, uyuşturucu satanlar, tacizciler, tecavüzcüler aramızda dolaşırken, devletimiz, yargımız, infaz kurumlarımız gazeteci Barış Pehlivan’ı beşinci kez cezaevine sokmak için seferber olmuş.
Gerçek suçluların bu kadar ihya edildiği bir ülkede gazetecilerin bu kadar kolay hapsedilmesi utanç vesilesidir.
Gazeteci Merdan Yanardağ’ın hala içeride olması da demokrasimizin, basın özgürlüğünün kanayan yaralarından biridir.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sesleniyorum:
Hırlının hırsızın tacizcinin katilin faydalandığı infaz düzenlemesinden, Barış’ın yararlanmaması tam bir çifte standarttır.
Bu işe el atın ve Türkiye’nin gazetecileri hapse atma utancını bir kez daha yaşamasının önüne geçin.
Bunu yapmak sizin için küçük ve önemsiz, ancak demokrasimiz için kritik bir adım olacaktır.
CHP bunun farkında mı?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bir süre önce yenilgiye rağmen istifa etmemesini eleştiren gazetecilere savaş açarken, “Para alıyorlar” diyerek bağımsız gazetecilik yapmak için direnen bütün meslektaşlarımızı zan altında bırakmıştı.
Bunu yaparken de kendisini yerden yere vuran iktidar yanlısı gazetecilerin ayağına gitmişti.
Yardımcısı Eren Erdem de Halk TV ile CHP arasındaki hizmet alım protokolünü deşifre ederek Kılıçdaroğlu’nun iddiasını somutlaştırarak güçlendirmeye çalışmıştı.
Neticede Kılıçdaroğlu’nun açtığı savaşın hedefinde, iktidarın da hedef aldığı, ötekileştirdiği, her türlü baskıyı yaptığı ve “muhalif” diye etiketlediği gerçek gazeteciler var.
Kemal Kılıçdaroğlu ve yardımcısı Eren Erdem şunu fark etmiyor:
Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu koruyacağım derken, demokrasimizin son kalelerinden biri olan bağımsız medyayı yaralıyorlar. O gazetecilerin tek güvencesi olan “güvenilirlik” sermayesinin zedelenmesine neden oluyorlar.
Bir nevi Tayyip Erdoğan’ın her türlü baskıyla, RTÜK’le, Basın İlan Kurumu’yla, yargı kararlarıyla yapamadığını yapıyorlar.
Onların bu pası sayesinde ekranda iktidarı eleştiren bağımsız gazeteciler, sosyal medya ortamlarında iktidar trollerinin “CHP’den kaç lira aldın” tarzı sorularıyla muhatap oluyorlar.
Kılıçdaroğlu, kendisini eleştiren gazetecileri bu şekilde yıpratmak, ayakta kalmak için direnen bağımsız medyaya son yumruğu indirmek yerine, güvenilir araştırma şirketlerine başvursun ve şu iki sorunun sorulduğu katılımcısı yüksek bir kamuoyu araştırması yaptırsın:
- Kılıçdaroğlu CHP’nin başında kalmalı mı gitmeli mi?
- Kılıçdaroğlu yerel seçimlerde CHP’nin başında kalırsa CHP’ye oy verir misiniz?