Bir olimpiyatı daha iyisiyle kötüsüyle geride bıraktık, şimdi önümüze bakacağız! Haklı olarak “Bu söylemden bıktık artık” dediğinizi duyar gibiyim. Birkaç bireysel yeteneğimiz ve madalyaya çok yaklaşanlar dışında yaşananlar hep aynı. Ne var ki her konuda olduğu gibi sporda da herkes bize imreniyor. Karayip Denizi’ndeki Saint Lucia adlı ada ülkesi bile aldığı 1 altın ve 1 gümüş ile sıralamada 55’inci olarak önümüzde yer alma hadsizliğini (!) gösteriyor. Biz hiç altın alamadan 64’üncü tamamladık, hatırlatayım!

Paris ile ilgili en çok aklımda kalan şey, kafilemizin kıyafetlerinin tartışılması. Keşke kıyafet serbest bırakılsaydı da sporcularımızın performanslarını konuşabilseydik. Şimdi 2028 Los Angeles hedefimiz var. Hani futbol maç sonu röportaj retoriği vardır ya: “Önümüzdeki maçlara bakacağız!” Bakalım bakmasına da aynı şeyleri tekrar ederek nasıl farklı sonuç alacağız?

4 yılda bir olimpiyatlar sonrası federasyonlarda seçim yapılmak zorunda. Federasyonlardan nemalanmaktan başka derdi olmayanlar, siyasileri seçimlere çekmek için şu an hummalı bir kulis faaliyeti içinde. Yani aynı şeyleri tekrar ederek, liyakat sahibi insanları dışarıda bırakan bir yapı ile Los Angeles’a seyahat hazırlıkları bugünden başladı! Kimsenin federasyonları liyakat sahibi insanlara teslim etme gibi bir niyeti yok.

TMOK NEREDE?

Madem olimpiyatlar dünyadaki en büyük spor organizasyonu, niçin bizim komitemiz bu anlamda adım atmıyor? TMOK Başkanı Sayın Uğur Erdener’in
Paris dönüşü herhangi bir durum değerlendirmesine ya da 2028 Los Angeles için bugünkü hataların yapılmaması anlamında bir çalışma/yönlendirme içerisinde olduğunu duydunuz mu?

Mecazi anlamda sporun ‘Anayasa Mahkemesi’ konumundaki TMOK’nin bu dibe vurmuşluk karşısında, en azından devletteki farkındalığı artıracak söylem ve eylemleri başlatması gerekmiyor mu? Türk sporunun en köklü paydaşlarından birisi ve Türk sporunun gelişimi için çalışan üst düzey kurumdan beklentimiz; sporun siyasi atraksiyonlarla değil, devlet politikası ve sürdürülebilir planlamalarla ilerlemesi gerekliliği... Bunun altını çizmenin tam zamanı değil mi, Sayın Erdener?