Bir film düşünün, aktörler muazzam. Senaryo harika yazılmış. Yönetmen, sanatın zirvesine çıkacağını biliyor. Gala gecesinde filmi izlemeye gelen seçkin davetliler ve sinema eleştirmenleri hayal kırıklığına uğruyorlar.
Her şey var ama gitmiyor film... Böyle sıkıcı bir final bekliyordum ben de. Adı büyük, futbolu zevksiz bir ilk devre... Tek isabetli şut var koca finalin ilk yarısında... İspanya oynamak istiyordu, İngiltere ise taktik stratejisini oynatmamak üzerine kurmuştu. Finallerde bazı oyuncular risk aldıkları için ön plana çıkarlar. İlk yarıda kimse bunu istemedi. Maç bir ara öyle bir hal aldı ki, hemen penaltılara geçelim dense, tokalaşıp kabul edebilirdi takımlar... Böyle durgun akan finallerde bir kıvılcım lazım diye düşünürken, Williams yıldırım gibi İngiltere ağlarına topu gönderdi. Southgate’in, garanti oyun düşüncesini tamamen unutmaktan başka çaresi kalmamıştı. Büyük risk alması gerekiyordu İngiltere’nin... İspanya, gerçek oyununu göstermeye başlamıştı. Bir ara İngiltere üç pas bile yapamadı.
Sahanın en kötü ismi Harry Kane’e daha fazla sabır göstermedi Southgate. Watkins değişimi doğru bir karardı. Dönen bütün topları İspanya almaya başlamıştı. İngiltere’nin birinci bölgesinde iyi pres yaptılar. Dün 17 yaşına basan Yamal, 1958 Dünya Kupas’nı aynı yaşta alan Pele gibi kupaya dokunmak üzereydi. Bir başka genç Palmer sahne almasa bu rüya gerçekleşebilirdi. Pickford golden önce yaptığı iki nefis kurtarışla maçın kopmasını engellemişti.
Southgate, Palmer ve Watkins değişiklikleri ile takıma büyük ritim kazandırdı. Ancak İspanya öyle bir takım ki her an gol atabilir. Maç bitti demeyeceksin onlara karşı...
Oyarzabal altın gol attı. İspanya’nın yeni kadrosu bu kupayı hak etmişti. Öyle bir kadro ki, önümüzdeki büyük turnuvalarda onları geçmek bence çok zor olacak.