Demokrasiyi büyük oranda sandığa indirgedik.
Sistemin devamı için gereken denge ve denetim mekanizmalarını ise görmezden geldik.
★★★
Bakalım Japonya’ya...
Kişi başına düşen gelir 34 bin dolar, işsizlik yüzde 2.3. İşsizlik öylesine düşük ki, evde çay demleyecek işsiz bulmak bile zor. Enflasyon yıllardır sıfırın altındaydı ama ‘çok bozuldu’, yıllık %3’ü aştı.
Gıda, özellikle de pirinç fiyatlarındaki artış hükümeti zora soktu. Buna yurt dışından gelen göç de eklendi. Yabancı sayısı 3.77 milyonu aştı. Ülkeyi son 70 yıldır yöneten iktidardaki Liberal Demokrat Parti (LDP), Temmuz’daki seçimde 18 sandalye kaybedip %21.6 oy oranıyla tarihin en kötü performansını sergiledi.
Başbakan Ishiba önceki gün istifa etti.
★★★
Geldik Fransa’ya...
Başbakan François Bayrou 44 milyar Euro’luk kemer sıkma paketini yürürlüğe sokacaktı. Tatil günleri kaldırılacak, sosyal harcamalar kısılacaktı. “Bloquons tout” (Her şeyi durdur) Hareketi, 10 Eylül için (dün) genel grev çağrısı yaptı.
10 Eylül genel grev, 18-19 Eylül hava trafik kontrolörlerinin grevi, eylül boyunca da kamu çalışanlarının grev takvimi gündeme geldi.
9 aylık Başbakan grevleri göze alamadı. Paketi yürürlüğe koymadan önce güven oylamasına gitti; zaten azınlık hükümetiydi ve oylamadan düşerek çıktı.
Türkiye’de ise hükümetin Meclis oylamasıyla düşürüldüğü son örnek ta 1996 yılındaydı. Mesut Yılmaz’ın ANAP hükümeti güvenoyu almış ancak Haziran 1996’daki gensoru ile düşmüştü; ardından Refah-Yol geldi.
★★★
Nepal...
Yolsuzluklara bulaşan hükümetin, Facebook, X, Instagram, Reddit ve YouTube gibi sosyal medya platformlarına yönelik erişimi kısıtlama kararları, Z kuşağı başta olmak üzere geniş protestolara yol açtı. Çünkü insanlar sadece haber almıyor, geçimlerini de sosyal medya üzerinden yaptıkları ticaretle sağlıyordu.
Protestolar kontrolden çıkınca Nepal Parlamentosu, Yüksek Mahkeme ve siyasilerin konutları ateşe verildi. Başbakanlık sarayı (Singha Durbar), bakanların evleri ve devlet daireleri yakıldı. Başbakan Sharma Oli, yaşanan kanlı eylemler sonucu istifa etmek zorunda kaldı.
★★★
Endonezya...
25 Ağustos’tan beri ülke geneline yayılan protestoların fitilini, milletvekillerine verilen aylık 3 bin dolar konut ödeneği ateşledi. Bu tutar Jakarta’da bir asgari ücretin neredeyse 10 katıydı. Gösteriler Jakarta’dan Surabaya, Bandung, Yogyakarta, Medan ve Papua’ya yayıldı. Şiddet, 21 yaşındaki bir kuryenin polis zırhlı aracı altında kalıp ölümüyle kırıldı. Can kaybı 10’u, gözaltı ve tutuklamalar 3 bini aştı.
Cumhurbaşkanı Subianto, ödenekleri iptal etti ve milletvekillerinin yurt dışı seyahatlerini durdurma sözü verdi. Ardından aralarında Maliye Bakanı’nın da bulunduğu 5 bakanı görevden aldı. Kuryenin ölümüne ilişkin polis içinde disiplin soruşturması başlatıldı.
★★★

Ve İngiltere...
8 Eylül sabahı, Londra’daki Kraliyet Adalet Sarayı’nın (Royal Courts of Justice) dış duvarında bir eser belirdi. Duvar resminde, başında peruk, üstünde cübbe olan bir yargıç, elindeki tokmakla yerdeki bir protestocuya vuruyordu. Kısa sürede binlerce kişi eseri fotoğraflayıp sosyal medyada paylaştı.
Eseri yapan, ünlü sokak sanatçısı Banksy idi. Öncesinde hükümet, Palestine Action (Filistin Eylem) adlı grubu “terör” kapsamında yasaklamış; hafta sonu Westminster Meydanı’ndaki protestoda polis 890 kişiyi gözaltına almıştı. Bunların 857’si, Terör Yasası kapsamında “yasaklı örgüte destek” şüphesiyle işlem gören, Filistin hareketiyle doğrudan bağı olmayan sıradan Britanyalılardı.
Banksy, ifade özgürlüğüne yönelik bu baskıyı, hükümetin yüzüne çarpan bir eser ile yanıtladı. Polis hızla güvenlik önlemi aldı. Eser, tarihi mahkeme duvarı örtülerek hızla kaldırıldı.
★★★
Kimi yerde istifa mekanizması çalıştı, kiminde güven oylaması; genel grev, başka yerde sanatsal eleştiri... Bunların yasaklandığı yerlerde ise sokak protestoları...
Hepsi aynı hakikati söylüyor... Demokrasi sandıkla başlar ama orada bitmez.
Gerçek demokrasi; şeffaflık, hesap verebilirlik, barışçıl protesto hakkı, bağımsız yargı ve özgür ifadeyle nefes alır.