Mavi ıstakoz ve yengeçle başladılar. Mantar graten eşliğinde dünyanın en lezzetli Bresse tavuğu ile devam ettiler. Ardından Fransız Comte ve İngiliz Stilton peynir tabağı geldi. Güllü makaron, gül yaprağı kremalı ahududu ve liçi meyveleriyle de yemek son buldu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, geçen yıl İngiltere Kralı Charles ve eşi Kraliçe Camilla onuruna Versay Sarayı’nın ünlü Aynalar Salonu’nda verdiği görkemli davetin menüsü böyleydi. Fransız Sayıştayı (Cour des Comptes) harekete geçti. Faturayı istedi. Akşam yemeği tam 475 bin Euro tutmuştu.

SAYIŞTAY RAPORU

Sayıştay geriye dönük bakmaya başladı. Benzer şekilde, Macron çiftinin Hindistan Başbakanı Modi için Louvre Müzesi’nde verdikleri devlet yemeği de 412 bin Euro idi.

Macron’un eşi Brigitte’in masrafları 1 yılda 315 bin 808 Euro geliyordu. Kocası ile 14 resmi geziye katılmış, kendi başına Fransa içinde 16 ayrı ziyarette bulunmuştu. First leydinin sadece mektuplarını açıp okumakla görevli 6 kişi vardı. Macronlar’ın her bir uçuşunun devlete maliyeti saatte 25 bin Euro idi. Ve bu geziler daha çok Airbus A330-200 uçağı ile yapılıyordu.

Sayıştay raporunda Macron ve eşi Brigitte’in tatil harcamaları, konaklamaları da dikkat çekti. Özellikle, Saint-Tropez’deki Fort de Brégançon’da geçirdikleri tatiller ve kullandıkları özel tekneler göze çarptı. Bu yaz, Cumhurbaşkanı’nın 335 bin Euro değerinde bir tekne satın aldığı ve tatil sırasında bu tekneyi kullandığı tespit edildi. Ancak, teknenin maliyetinin Macron’un kişisel birikiminden mi, yoksa devlet bütçesinden mi karşılandığına dair net bir bilgi elde edilemedi. Ancak tatil sırasında kullandığı teknenin saatte en az 100 litre yakıt tükettiği rapora yansıdı.

2022’de Macron çiftinin 16 milyon Euro olan seyahat harcamaları, geçen yıl 23 milyon Euro’ya yükselmişti. Sayıştay raporuna göre Cumhurbaşkanı ve eşi, 2023 için verilen 114 milyon Euro saray bütçesini 12.6 milyon Euro aştı, harcamaları 125 milyon Euro’ya ulaştı. 

OYLAR TEPE TAKLA

Fransız Sayıştayı, bu bütçe açığının nedenini Macronlar’ın özellikle lüks davetlerine ve geniş delegasyonlarla gerçekleştirdikleri seyahatlere bağladı. Sarayın mali dengesini yeniden sağlamak için önemli tasarruf tedbirlerinin alınması gerektiğini belirtti. Tabii bu rapor uyarı niteliğindeydi, yaptırım yetkisi yoktu. Macronlar için de itibardan tasarruf olamazdı.

Ama sarayın harcamaları kamuoyunda tartışılmaya başlandıktan sonra olan oldu. Macron’un Mart’ta yüzde 28 olan popülaritesi Kasım’da yüzde 17’ye geriledi. Politikalarından duyulan memnuniyetsizlik ise yüzde 70’lere dayandı. Birkaç ay önceki genel seçimlerde partisi yüzde 20 alarak üçüncü sıraya düştü. Meclis’te salt çoğunluğu kaybetti.

Halbuki yemeğe mavi ıstakoz ve yengeçle başlamışlar, mantar gratenli Bresse tavuğu ile devam etmişlerdi. 42 bin Euro’luk şarapları Fransız Comte ve İngiliz Stilton peynirleri ile yudumlamış; güllü makaron, gül yaprağı kremalı ahududu ve liçi meyveleriyle karınlarını doyurmuşlardı.

Sanat mı, yatırım mı?

Duvara bantlı muz eserinin 6.2 milyon dolara alıcı bulmasını “Sanat mı, yozlaşma mı” diye eleştirmiştim. Konu hararetini korurken benzer bir satış haberi geldi. Sanat, genellikle duyguların, düşüncelerin ve toplumsal eleştirinin bir yansımasıdır. Ancak günümüz dünyasında, çok somut bir ticari boyuta bürünebiliyor.

Sokak sanatçısı Banksy’nin İngiltere Bristol’daki meşhur eseri Well Hung Lover (Pencerede Asılı Aşık) bunun en iyi örneklerinden biri. 2006’da bir binanın cephesine yapılan bu eser, adından da anlaşılacağı üzerine kocası tarafından, yatağında basılan bir kadının aşığının kaçış anını tasvir ediyor. İşin ilginç tarafı, Banksy’nin bu eseri bir cinsel kliniğin duvarına yaptığını sonradan öğrenmiş olması. Bu tesadüf, sanatın mizahi doğasına ayrı bir renk katıyor.  

Şimdiyse bu eser satılıyor. Ancak kendisinin de bir parçası haline geldiği beş katlı bina ile birlikte satışa sunuluyor. Yapılacak açık artırmada, sanat eseri ve bina birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak değerlendiriliyor.

Buradaki ilginç durum şu: Banksy gibi sokak sanatçıları eserlerini genellikle geçici, binanın sahibinin izni olmadan protesto amaçlı yarattıklarını kabul eder. Ancak bu eserler zamanla kültürel bir değer kazanır ve bir mülkün değerini artıran bir yatırım aracına dönüşür. Pencerede Asılı Aşık, sanatın toplumsal eleştiriden, yatırıma dönüşen bu ikilemini mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Bu açık artırmanın sonucunda, Banksy’nin eserini nasıl bir gelecek bekleyecek? Satın alan kişi eseri özenle koruyacak mı? Belki yıpranmasın diye üzerini brandayla kapatacak, belki saklayacak, ya da göstermek için para talep edecek. Yoksa binayı dönüştürüp eseri silecek mi? Hepsi onun hakkı. Peki sanat ve toplum ne olacak?