Yıllardır milyonlarca Euro harcayıp yeni kadrolar oluşturuyor, şampiyonluk nidalarıyla yola çıkıyor, sonra erkenden başları öne düşüp eve dönüyorlar.

Bu film aynı ‘Ferhunde Hanımlar’ dizisi gibi yıllarca sürüp gidecek gibi. Buradaki kritik ifade ‘yeni kadrolar’. Takım sporlarında ‘takım olabilmek’ diye bir kavram var ama bizim spor adamlarımızın bunun gerekleri ile ilgili en ufak bir fikirleri yok.

Takım olabilmeyi, yemek takımı düzmek gibi algılıyorlar! Borç para bulur bulmaz, Avrupa’da kim artık tercih edilmiyorsa milyonlarca dolar savurup ‘Şampiyon kadro kurduk’ diye dolaşıyorlar. Fener’i de aynı, Galatasaray’ı da, geri kalanı da... Her gün yeni transferle başarı ararken kulüpler batmış, umurlarında değil.

Fener elendi diye karalar bağlanıyor. Herkes kafasını kuma gömmüş, karnından konuşuyor. Keşke taraftarlarınızın da sabrına sığınarak, takımın yerli iskeletini oluşturmak için, orta vadeli planlama ile yola çıkabilseydiniz. Maalesef taraftarlar bile ‘küçük yerin büyük takımı’ olma peşinde. Kimse “Biz büyük ülkenin en büyük kulübüyüz, bizim layık olduğumuz yer Şampiyonlar Ligi” demiyor. “Çoğu rakibin adını bile ilk kez duyduğumuz bir kupada olmak, bizim için en büyük başarısızlık” diyemiyor!

Sayın Ali Koç... Fenerbahçe için maddi-manevi yaptıklarınız tartışma konusu bile olamaz. Ancak başarı, başka dinamikleri içinde barındıran bir kavram. Maalesef olmadı, olmuyor. Olmayacak gibi de gözüküyor. Öyle ya, hayatın içinde bu var. Her günü başarılarla dolu bir hayat, ancak hikaye kitaplarında oluyor. Dolayısıyla sorumluluğu alarak, aşkla bağlı olduğunuz kulübün önünü açmak için artık gereğini yapmak size yakışır!