Elli iki gün sonra ak koyun kara koyun ortaya çıkacak. Türk milleti başına gelenlerden ders alacak mı almayacak mı, yıllardır dediği gibi bana ne gerek baklava börek mi diyecek belli olacak.

Seçim mühim ama sandığa gidip seçimini yapanların beklentisi çok daha mühim. O beklenti bir insanın da yaşadığı toplumun da sınırını belirliyor çünkü.

Birinin takdir ettiğine razı olup yuvarlanıp gitmek ya da özgür iradeyle, emekle, alın teriyle kazanıp yol yürümek...

Sınır hangisi?

Sınır sizsiniz diyerek milletin önündeki tüm sınırları kaldıran Atatürk dönemi hariç seçimden seçime sınır sınavı verildi! Yurttaş olunduğu hatırlandı, bir oy bir oydur denildi ama o güdük, gelişmemiş, başkasının ‘uygun gördüğü kadar’ beklentimiz yok mu ya... Her defasında dağ fare doğurdu.

31 Mart’ta yeni bir sınav var ve sonucu verilecek oylar değil oy verenlerin sınırı belirleyecek.

Oyların partilere göre dağılımı beklentimiz kadar olacak yine!

Nereden mi biliyorum?

Vaadlerden...

CHP Ankara adayı ‘ihtiyaç sahibi’ emeklilere 1000 lira vermeye devam edeceğiz derken AKP adayı ‘ihtiyaç sahibi’ emekliye 5 bin lira vereceğim dedi. CHP İstanbul adayı emekliye kira yardımı derken, AKP adayı ihtiyaç sahibi emekliye 2 bin 500 lira dedi.

AKP adayı Ankara’daki ihtiyaç sahibi köylüye bedava hayvan, mazot dağıtacağım derken CHP  adayı biz zaten bunları dağıtıyorduk dedi. AKP adayı Ankara’da yaşayan ihtiyaç sahiplerine başkent kart vereceğiz, ihtiyaç sahibi mahalle esnafının dükkanlarında geçecek dedi.

AKP İstanbul adayı ihtiyaç sahibi üniversite öğrencilerine para, evde kalan ihtiyaç sahibi öğrencilere doğalgaz desteği, ihtiyaç sahibi diğer öğrencilere destek, ihtiyaç sahibi ev kadınlarına para, ihtiyaç sahibi yaşlılara destek, 0-6 yaş arasında çocuğu olan ihtiyaç sahibi anne babalara ulaşım desteği dedi.

AKP Eskişehir adayı mesela ihtiyaç sahibi yurttaşlara verdi, ihtiyaç sahibi gazetecileri de unutmadı. Asgari ücret kadar bir maaş da benden dedi.

Durum şahane! Tek adam ve tek parti yönetiminde 23 yılda memleketin büyük bölümü genci yaşlısı ihtiyaç sahibi haline getirildi. Yaptıkları ise bizim kesemizden bize dağıtmayı uygun gördükleri sadaka.

Peki önümüzdeki seçimde, sizin sadaka sınırınız değil benim beklenti sınırım önemli der mi millet?

*

Sorunun yanıtını taa 10 yıl önce görüp, vefatından bir yıl önce tek tek anlatan Türkiye’nin en aydınlık insanlarından biri versin...

“Dincilik sosyal devleti yerle bir etti. Yerine sadaka, iane ve yal çadırları getirdi kurdu. Allah bunların hesabını soracaktır. Çünkü tarihin onların önüne koyduğu imkanlarla Türkiye’de sosyal devlet inşa edilebilirdi. Sosyal devleti Atatürk inşa etmeye çalıştı ama 1938’de gitti!

Allah ile aldatmak bir kıyamettir. Kıyameti yaşattılar Türkiye’de. Sadaka devleti de bir kıyamet yaşatacak!

1950’lerden sonra dincilik tasallutu bindi devletin de Atatürk aydınlanmasının da üstüne. 2000’lerden sonra da zaten doğrudan doğruya ihanet ve hıyanet devri açıldı. Atatürk mirası ve sosyal devlet tahrip edildi.

Şu seçim nutuklarını dinliyor musunuz?

Hüzünle, esefle, üzülerek bazen de midem bulanarak dinliyorum ben. Dincilerinkinden bir şey beklemem. Onlar zaten sosyal devleti katletti. Yal çadırları ile sadaka kültürüyle halkı raiyeleştirip (sürü) yala talim ettirerek köleleştirecekler. Hedefleri bu!

Sosyal devlet peki nedir?

Herkesin anlayacağı şekil söyleyeyim... Herkes aşını işinden kazanacak!

Bu insanların başları dik, özgür ve onurlu yaşaması demektir. Dinci faşizm ne diyor peki? Aşını bana yalakalık ederek, benim dediğim gibi yaşayarak, benim sürüm haline gelip, benim ıslığımla o yöne yahut bu yöne giderek kazanacaksın.

Dincilerin karşısındakiler ne diyor peki?

Bayramlarda birer maaş, borçları sileceğiz, şu kadar vereceğiz! Bunları koca anamuhalefet söylerse küçükler ne demez. Maaşallah...

Sosyal devleti yeniden inşa edeceğiz dediklerini duydunuz mu?

Ey millet aşınızı işinizden kazanacaksınız. Kimseye onurunuzu ödünç vermek zorunda kalmayacaksınız diyen var mı?

Bütün bunları yutan bir halka Allah acır mı?”

*

7 Mayıs 2015’te yine bir seçim arifesinde hastalığının son evreleri olmasına, zayıf ve yorgun düşmesine aldırış etmeden ‘sınırlı seçimlerimizden’ sonra bize ne olacağını, neden böyle olacağını anlatmıştı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk. Konuşmanın tamamı internette duruyor. Türkiye’deki yal çadırları ve sadaka kültürü yazın izleyin.