Sabri Uzun 1971 yılında Komiser Yardımcısı olarak göreve başladı. 1978 yılından itibaren İstihbarat müdürlüküklerinde görev aldı. Üç dönem halinde toplam altı yıl İstihbarat Dairesi Başkanlığı yaptı. Başkanlık görevinin üç yılını AK Parti iktidarı döneminde yürüttü.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Polis Koleji kapatıldı. Kolej, 1937 yılında Atatürk tarafından açılmıştı. Birçok polis müdürü gibi, kolejin kapatılmasına Sabri Uzun da tepkili. “Polis Koleji kapatıldıktan sonra emniyet kapandı demektir. Bu kapatmayla  Emniyet teşkilatının kurumsal kimliği kapatıldı” diyor.

CEZAEVİNDE 75 GÜN

Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanmıştı. Sabri Uzun, 17 Nisan 2019’da sosyal medyada, “Sayın Ekrem İmamoğlu, inşallah ‘oğlum sıfırla’ demezsin” paylaşımı yaptı.   

23 Nisan 2019’da Uzun, Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması iddiasıyla gözaltına alındı. Dört gün Emniyetin nezaretinde tutuldu. Şeker hastası ve kalp ameliyatı olduğu için ilaçlarını düzenli alması, diyetine de uyması gerekiyordu. Tabii koşullar diyetine tam olarak uymasını mümkün kılmadı. 26 Nisan’da hakkında tutuklama kararı verildi. Ankara-Sincan Cezaevine gönderildi.

“TERÖR SUÇLUSU” YAZIYORDU

Tutuklandığında nisan ayıydı ama soğuktu. Cezaevine giderken bir yedek pantolon almıştı. Bunun birisini gece pijama yerine, diğerini de gündüz giyiyordu. Her salı günü doktor kontrolüne çıktı. İnfaz koruma memurlarının kendisine kaba davranmasına şaşırıyordu. Meğer kaldığı odanın kapısının üstünde, “terör suçlusu” yazıyormuş. Kaba davranışın sebebinin bundan kaynaklandığını ancak 8 Temmuz’da tahliye edildiğinde öğrenmişti. Cezaevinde tek kişilik odada 75 günü geçmişti. Cezaevinden 11,5 kilo zayıflamış olarak çıktı.

31. Asliye Ceza Mahkemesi, yargılama sonucu Sabri Uzun’u 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, hükmün ertelenmesine karar verdi. Avukatı Muzaffer Özbayrak, Bölge Adliye Mahkemesi’ne kararı taşıdı. Mahkeme, yerel mahkemenin cezasını onadı. Bu kez, dosya Yargıtay’a gönderildi.  

AĞIR ELEŞTİRİ, HAKARET DEĞİLDİR

Avukatlar, suça konu paylaşımda herhangi bir makamın açıkça zikredilmediğini, siyasi kişilerin eleştirilere daha açık olması gerektiğini, paylaşıma konu olguların 2013 yılına ait olduğunu ve hükmün bozulması gerektiğini belirttiler. Hükmün düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddini talep etti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, şu kararı verdi:

 “Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.

İnsanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi ve yayabilmesi olarak kabul edilen, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturuyor.

Anayasa’nın 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur.

İNCİTİCİ, ŞOKE EDİCİ

Türkiye’nin de yargılama yetkisini kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, göre özgürlüğün sadece toplum tarafından kabul gören  zararsız veya ilgisiz kabul edilen ‘bilgi’ ve ‘fikirler’ için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, yokluğu halinde ‘Demokratik bir toplum’dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.

Bununla birlikte, ifade özgürlüğü de mutlak ve sınırsız değildir. Bu hak kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılması hem ulusal hem de uluslararası mevzuatlarda yer almaktadır.

SINIRLAMA, KANUNLA OLUR

Nitekim Anayasa’nın 26. maddesinde koruma altına alınan ifade özgürlüğü, aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sebeplerle sınırlandırılabilir. Dolayısıyla anılan madde ile Anayasa’nın 13. maddesine göre, ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamalar ancak kanunla yapılabilir ve demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.

Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilkedir? Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir.

SİYASİ VE AĞIR ELEŞTİRİ

Açıklamalar ışığında, somut olayda sanığın eyleminin, muhatabın, onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, suça konu paylaşımın tüm içeriği gözetildiğinde siyasi ve ağır eleştiri niteliğinde olduğu dolayısıyla Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları oluşmadığına, sanığın beraatine karar verilmesi gerekmektedir.”

Sabri Uzun, bu yılın 2 Ocak tarihinde de yine bir paylaşımından dolayı gözaltına alınıp İstanbul’a götürüldü. Serbest bırakıldı. Davası 17 Şubat’a ertelendi.