Türkiye Süper Ligi, son yıllarda giderek Galatasaray ve Fenerbahçe’nin hegemonyasına teslim oluyor. Beşiktaş’ın ara sıra dahil olduğu bu yarış, diğer takımlar için adeta "üçüncülük mücadelesine" dönüşmüş durumda. Peki, bu durum Türk futbolunu nasıl etkiliyor? Ve bu kısır döngüyü kırmak mümkün mü?

Ligin büyük bölümünde Galatasaray ve Fenerbahçe’nin rakiplerini ezici üstünlükle geçmesi, heyecanı öldürüyor. Diğer takımlar, bu iki dev karşısında genellikle "kaybetmemeye" oynuyor, bu da maçları monotonlaştırıyor.

Sürekli aynı takımların şampiyon olması, sponsorluk ve UEFA gelirlerinin de bu kulüplerde toplanmasına yol açıyor. Bu da geçmişte Avrupa’da boy gösteren takımlar, artık küme düşme korkusu yaşıyor.

Şampiyonluğun belli iki takım arasında gidip gelmesi, ligi öngörülebilir ve heyecansız hale getiriyor. Bu da stadyumlardaki coşkuyu ve TV reytinglerini düşürüyor.

Peki, bu kısır döngü nasıl kırılır?

Premier Lig modeli gibi, TV gelirlerinin daha adil paylaşılması, küçük takımların bütçelerini güçlendirebilir. Şu anda büyük takımların aldığı pay, diğerlerinin 5-6 katı!

Kulüplerin borçla değil, sürdürülebilir yönetimle ayakta kalması sağlanmalı. Aksi halde, büyük takımlar her sezon yüksek bütçelerle fark atmayı sürdürür.

Türk futbolu, potansiyeli yüksek ama yönetimsizlik yüzünden darboğaza girmiş bir ligle karşı karşıya. Eğer adil bir sistem kurulabilirse, Trabzonspor’un 2022’deki şampiyonluğu gibi sürprizler artabilir. Aksi takdirde, Süper Lig’in geleceği "Galatasaray ve Fenerbahçe’nin arasına sıkışmış bir yarış" olarak kalacak.

Unutmayalım: Gerçekten "süper" bir lig, ancak rekabet varsa var olur.