Hiç darılmayalım, gücenmeyelim!

Dünya artık bizi bir Orta Doğu ülkesi olarak görüyor.

AKP, 2002 yılında iktidara geldiği vakit bir Avrupa ülkesi gibiydik.

Başlangıçta AKP de bunu savunuyor, gerçek düşüncesini gizleyerek Avrupa Birliği’ne üye olmamızın gayreti içinde görünüyordu. 

2002 yılında bu yana adım adım bir Orta Doğu ülkesi olma yolunda ilerledik.

AKP iktidarı, geçen zaman içinde Türkiye’yi usul usul Orta Doğu bataklığına doğru sürükledi.

AKP yönetimi, Arap ülkeleri ile bir arada olmayı o kadar arzu etti ki, Türkiye’nin saat dilimini bile Arap coğrafyasına göre ayarladı.

2016 yılından bu yana 8 yıldır, kış aylarında da kalıcı yaz saati uygulaması devam ediyor. Bu nedenle İngiltere ile aramızda 3 saat, Avrupa ülkeleriyle 2 saat fark oluştu.

Arap sevdası, kış aylarında minik yavrularımızın, sabahın kör karanlığında, uykulu gözlerle okullarına gitmelerine sebep oldu. Küçük öğrenciler, okullarından soğudular!

★★★

Avrupa Birliği ülkeleri, bir Orta Doğu ülkesi olarak gördükleri, Türkiye’yi aralarına almak istemiyor.

Hele Almanya... Kesinlikle bize karşı!

Onların istediği, sadece Avrupa kapılarının koruyucusu olmamız ve sığınmacıları ülkemizde tutarak Avrupa’yı mülteci akınından kurtarmamız...

Doğrusu bu görevi, hakkıyla yapıyor, Avrupa’nın rahatını sağlıyoruz.

Ülkemizdeki sığınmacıların (Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı ve Afrikalı) toplam sayısı 10 milyon mu, daha fazla mı, bunu devlet bile doğru dürüst bilmiyor!

★★★

Şimdi, tam bir Orta Doğu ülkesi olmasak da Arap ülkelerinden oluşan bataklığa çok yakınız.

Politik olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Türkiye’nin çıkarları açısından doğru olan budur ama tamamen bir hayaldir bu!

Suriye paramparça zaten... Çoktan bölündü.

“Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız, parçalanmasına izin vermeyiz” gibi sözler, laf olmaktan öteye geçemez!

Önümüzdeki dönemde, kargaşalara, iç savaşlara, çıkar çatışmalarına açık bir Suriye olacak.

En kuvvetli yapıştırıcı bile o parçaları bir araya getirip yapıştıramaz artık!

Suriye’nin bugünkü acıklı hali, 100 küsur yıl önce, emperyalist ülkeler tarafından parça parça edilen Osmanlı Devleti’ne benziyor.

Ülkemizi Büyük Atatürk kurtarmıştı...

Suriye’nin bir Mustafa Kemal Atatürk’ü yok ki, onu kurtarsın!

Türkiye için büyük tehlike ne?

Suriye’nin kuzeyi, tamamen Amerika Birleşik Devletleri’nin taşeronluğunu yapan terör örgütlerinin işgali altında...

Ülkenin yaklaşık yüzde 35, yüzde 40’ı, PKK’nın Suriye’deki uzantıları olan PYD / YPG örgütlerinin elinde...

Amerika “Onlar bizim Suriye’deki kara kuvvetlerimiz” diyor ve teröristlere ağır silahlar, cephane ve savaş araçları veriyor, para yardımına devam ediyor.

Amerika o bölgede, İsrail’in güvenliği için bir Kürt devleti kurma peşinde!

Türkiye için yakın gelecekte en büyük tehlike budur!

PKK’nın uzantısı PYD /YPG gibi Amerika destekli kukla bir Kürt devleti ile sınır komşusu olmak, bizim için sürekli bir “Baş ağrısı” yaratır!

O bölgenin hemen yanındaki Suriye topraklarında (İdlip, Afrin, Tel  Rıfat, Azez, Cerablus gibi bölgelerde) Türkiye’nin varlığı güçleniyor.

Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi ulusal güvenliğimiz açısından sakınca yaratır. O bölgelerde askeri varlığımızı sürdürmek zorundayız.

Fırsatçı İsrail, Suriye’nin güneyinde, stratejik önemi olan Golan Tepeleri’nin tamamını işgal etti, başkent Şam’a 20 kilometre yaklaştı.

Amerika da İsrail’de ele geçirdikleri bu bölgelerden artık geri çekilmezler.

Böyle parçalanmış bir Suriye’de toprak bütünlüğünün sağlanması, “Olmayacak duaya amin” demek gibi bir şey oluyor!

Aklı olanlar için Suriye’de yaşananlardan alınacak çok ders var.

GÜNÜN SÖZÜ:

Her insan şerefiyle doğar, önemli olan onu kaybetmemektir!