Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümü nedeniyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her yönüyle gündeme getiriliyor. Siyasetin zenginleşme aracına dönüşmemesi ve çift maaşlılığın sakıncalarını görmüş ki o zaman önlemiş. Kendisi, mal varlığını Türk milletine hediye etmeyi “Vazife” olarak kabul etmiş. Ama “İcap ettiğinde en büyük hediyem olmak üzere Türk Milletine canımı vereceğim”  demiş.

Bugün bazı siyasetçilerimizin zenginliğinden söz edilirken, Atatürk’ün mal-mülkle ilgili sözlerini de hatırlatalım: “Mal-mülk bana ağırlık veriyor. Bunları soylu milletime geri vermekle büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar? İnsanın serveti, kendi manevi kişiliğinde olmalı.”

ÖNCE ETİK KURALLAR

Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Atatürk’ü yazdığı kitaplarla, konferanslarıyla anlatan saygın bir bilim insanı... Etik ve İtibar Derneği’ndeki konuşması “Atatürk’ün Etik Mirası” adıyla kitap olarak yayımlandı. O kitapta, milletvekili maaşlarından da söz ediliyor. Atatürk, “Milletvekilliği özveri ve fedakarlık işidir” diyor, 1927’de Meclis’in 3. dönemine katılacak milletvekillerinin yasama görevini yerine getirirken uymaları gerekenleri şöyle sıralıyor:

1-Milletvekillerinin özel hayatlarında ticaret, ziraat ve sanayi benzeri ekonomik ve mali çalışmaları devletin resmi yasalarına bağlıdır. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye milletvekillerinin, milletvekilliği sıfatını özel ekonomik hayatları için kötüye kullanmamalarına Parti Genel Başkanlığı da özel bir önem gösterecektir.

2-Anaparasının çoğunluğu devlete ait olan kurum ve ortaklıklarla genel çıkarlarla ilgili ve özel anlaşmaya dayanan ayrıcalıklı ortaklıklarda ve tekel yönetimlerinde hükümet tarafından yönetim meclislerine atanan üyeler ve kurumları temsil görevinde bulunanlar milletvekillerinden olmayacaktır. Geri kalan ortaklık ve kurumların yönetim meclislerine üyeliği genel kurallara bağlıdır.

3-Büyük Millet Meclisi’nin başkan ve başkanvekilleri, Bakanlar Kurulu ile Parti Genel Sekreteri, Parti Grubu’nun başkanı ve başkanvekilleri ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin müfettişleri gerek devletin ilgilendiği kurumlarda ve gerekse ilgilenmediği özel ortaklık ve kurumlarda, müdürlük, yönetim meclisi üyeliği gibi, yönetim ve temsil görevlerinden gerçek biçimde çekilirler. Müdürlük ve yönetim meclisi üyeliği gibi bir yönetim durumu olmaksızın özel kurumlarda pay sahibi olmak devletin genel yasalarına bağlıdır.

4-Milletvekillerinin göreve devam noktasından durumları Büyük Millet Meclisi’nin özel kurallarına bağlıdır. Milletvekillerinin Büyük Millet Meclisi’nde devam bakımından bulunacakları durum, partinin Genel Başkanlığınca özel öneme sahip olacaktır.

5.Milletvekillerinin yukarıdaki kurallara uyması, partinin Genel Başkanlığına karşı söz verdikleri anlamındadır.

HER ADAYA KEFİL OLUNUYOR

29 Temmuz 1927 tarihli ve partili milletvekillerinin etik açıdan sakınmaları gereken işleri belirleyen bu genelge Hakimiyet-i Milliye gazetesinde ayrıca yayımlandı. Genel Başkan, partinin seçim bildirgesinde de milletvekilleri aday listesini hazırlarken liyakat ölçütünü esas aldığını, her bir adaya kefil olduğunu ve gerektiğinde hesap verebileceğini şu şekilde vurguluyordu:

“Milletvekili adaylarını sunarken geçmiş deneyimleri ve geleceğin istediği yüksek görevleri özellikle göz önüne aldım. Bana uygun gördüğünüz güven ve sorumluluğun dört yıl sonra tekrar temiz hesabını sunabilmek için çalışma arkadaşlarımı seçmekte özellikle özen göstermeye çalıştım.”

Genel Başkanın bu hesap verme sürecinde milletvekili arkadaşlarına yaptığı çok önemli bir hatırlatması vardı:

ÖZEL YAŞAMA DİKKAT!

“Milletvekili olarak görev ve sorumlulukta beraber çalışacağımız arkadaşlarımızın geçen deneyimlerinden de yararlanarak, görevlerini iyi bir biçimde yerine getirebileceklerini ve özellikle milletvekilliğinin her düşünceden önce bir milletvekilliği olduğunu ve bunun resmi ve özel yaşamda dahi birçok manevi ve açık zorlukları bulunduğunu, gözden uzak düşürmeyeceklerini kuvvetle umut ediyorum.”

Genel Başkan, seçim bildirgesinde yurttaşlardan gördüğü “güven” ve “yardım” için “hayatımda en büyük dayanak ve kuvvetim” dedikten sonra şöyle devam ediyordu:

“Bütün görevlerimde manevi vicdanı olan en büyük endişem, emanetinizin saygınlık ve kutsallığına sürekli dikkat etmektir.”

TASARRUFA MİLLETVEKİLİ MAAŞIYLA BAŞLANDI

Şaşırtıcı gelebilir; Atatürk döneminde milletvekili maaşlarının indirilmesi kararı da alınmıştı. Bugün tasarruf amacıyla bırakın milletvekili maaşlarını indirmeyi, hep nasıl artırılacağı konuşulur. Atatürk, 1930 ve 1931’de üç aya yakın bir süre kalabalık bir uzman ekiple ülke genelinde incelemelerde bulunmuştu. Amaç kamu işlerinde nerelerde ve ne şekilde hatalar yapıldığını saptamak ve acilen gerekli önlemleri yürürlüğe koyabilmekti.

3 Mart 1931’de Ankara’ya dönüşünde trenden iner inmez işe koyuldu, otomobiline aldığı Başbakan İsmet İnönü’nün evine giderek saptadığı temel sorunları anlattı. Meclis Başkanı Kâzım Özalp’i ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ı Çankaya Köşkü’ne davet etti, onlarla konuştu, akşamüstü parti grubu ve idare heyeti ile üç buçuk saat süren bir toplantı yaptı.

Atatürk, inceleme ziyaretlerinde elde ettiği sonuçlara göre, alınmasını zorunlu bulduğu önlemler arasında Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesini ve sıkı bir tasarruf kampanyasının başlangıcı olmak üzere milletvekili maaşlarının aylık 500 liradan 350 liraya indirilmesini zorunlu buldu. Büyük Millet Meclisi, 5 Mart 1931’deki oturumunda ilk olarak milletvekili aylıklarının 350 liraya indirilmesini ve seçimlerin yenilenmesini kararlaştırmıştı.

Atatürk, kamuda tasarruf önlemlerine kendi ve milletvekili maaşlarını indirmekle başlamıştı. Bugün böyle bir şey kimsenin aklından bile geçmez. Peki, Atatürk maaşını nerelere harcıyordu? Çok çarpıcı bilgilerle onu da yarın aktaracağım.