Bu ülkede ilköğretimde okullarda “Öğrenci andı”, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmeliğiyle kaldırıldı. Yani okullarda artık “Türküm, doğruyum” diye başlayan andımızın okunması AKP iktidarının kararıyla yasaklandı. Başta MHP olmak üzere birçok siyasi parti bu karara tepki olarak binalarına andımızı astılar. Resmi dairelerde, yazışmalarda Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması olan “T.C.”nin yazılması yasaklandı, tabelalardan indirildi.

Andımızla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmelik değişikliğinin iptali için Danıştay’a davalar açıldı. Okunması gerektiği yönünde karar verildi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın itirazı üzerine Dava Daireler Kurulu da daire kararlarını yerinde buldu. Sonra aynı daire, Dava Daireler Kurulu tam tersi kararlar vermek durumunda kaldı. Bu yargı üzerindeki baskının bir sonucuydu.

MEZUNİYET SEVİNCİNİ YAŞAYAMADILAR

Kara Harp Okulu’nu bitiren ve 15 günlük izinlerini tamamlayan teğmenler, sınıf okullarına gitti. Kendilerini soruşturmacılar karşıladı. Açıkçası mezuniyetlerine bile sevinemediler. 1995 yılından bu yana Harp Okulları’nda mezuniyet töreninde okunan ant ve ardından teğmenlerin kılıç çatmasının arkasında başka niyetler olup olmadığı araştırılıyor.

Eski Askeri Hakim, avukat Cengiz Demirtaş’ın uzmanlık alanı askeri disiplin hukuku, askeri ceza hukuku, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personel rejimi, savaş suçları ve bunların ulusal ve uluslararası alanda soruşturması, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Adalet Divanıdır. Cengiz Demirtaş’a, teğmenler soruşturmasının askeri hukuk bakımından muhtemel sonuçlarını sordum. Demirtaş, SÖZCÜ’ye şunları anlattı:

PLANLI OLUP OLMADIĞI ARAŞTIRILIYOR

“Şu aşamada soruşturma Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) tarafından yapılıyor. Kara Harp Okulu’nun, idari yönden MSÜ’ne bağlı olması nedeniyle bu normal. İdari soruşturma neticesinde disiplinsizlik yapılıp yapılmadığı, planlı olup olmadığı vb. hususlar ortaya çıkarılacak.

Bu idari soruşturma sonucunda disiplinsizlik yapıldığı kanaatine ulaşılırsa, ilgili teğmenler hakkında TSK Disiplin Kanunu uyarınca disiplin hukuku işlemi Harp Okulu’ndan sonra katıldıkları sınıf okullarındaki komutanları tarafından takdir ve ifa edilecek.

AYIRMA CEZASI OLUR MU?

Herhangi bir örgüt iltisaklısı olmayan teğmenler hakkında yalnızca bu hadiseden dolayı TSK Disiplin Kanunu uyarınca ayırma cezası verilmesi beklenmemeli. Terör örgütleri ile ilişkisi olanlar hakkında ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla ayırma, yani TSK’dan çıkarma cezası verilecek.

Teğmenlerin katılacağı sınıf okullarındaki komutanları bu eylemi disiplinsizlik olarak değerlendirip değerlendirmemekte takdir hakkına sahipler. Bununla birlikte MSÜ tarafından yapılan tahkikat neticesinde disiplinsizlik yapıldığına kanaat getirilirse bu durumda sınıf okullarındaki komutanların aksi yönde bir sonuca ulaşmama hususunda baskı altında kalacakları da aşikardır.

CUMHURBAŞKANI YETKİSİNİ KULLANIR MI?

926 sayılı TSK Personel Kanununun 50. maddesinde Cumhurbaşkanına tanınan TSK’dan çıkarma yetkisi var. 15 Temmuz sonrası yasaya eklenen bu yetkinin bugüne kadar uygulamasına rastlanılmadı.”

Gazi Mustafa Kemal’in askeri olduklarını haykıran, bu ülke için canını vermeye hazır olan teğmenleri, şanlı ordumuza katıldıkları şu mutlu günlerinde, mesleklerinin ilk günlerinde huzursuz etmeyin.

Andımızı ilkokullardan kaldırdınız, Harp Okullarından kaldırdınız nedir bu antlardan duyulan rahatsızlık?

Savaşın yeni evresi dijital patlama

İsrail-Filistin çatışmasının çözümsüzlüğü, buna bağlı tarafları; silah kabiliyetlerini, mücadele yöntemlerini geliştirici tarzda sürekli yeni arayışlara itti ve gelinen noktada çağın kazandırdığı dijital sistemlerin yarattığı teknolojik imkanlar mücadeleyi yepyeni bir evreye taşıdı. Genelkurmay Başkanlığı’nda geçmişte kritik birimlerde görev yapan emekli Albay Ünal Atabay, bu evreye “Dijital Patlama! mücadele evresi” diyor.

Artık yazılımlar üzerinden yapılan dijital ağ ve sistemlerin çökertilmesinin ötesine geçilerek; önceden gizlice içerisinde tuzaklanmış bazı patlayıcıların, elektro manyetik çarpma ile manyetik sinyallerin patlayıcıları harekete geçirmesine dayalı bir saldırı yöntemi geliştirildi.

KULLANILAN BİR YÖNTEM

Dijital mücadelenin barış döneminden itibaren hedef ülkede ve hedef sistemler üzerinde, dayanıklı patlayıcılarla dijital sistemler üzerinde tuzaklanarak uzun süre uyutulup, yeri ve zamanı geldiğinde uzaktan aktif hale getirilmesine dayalı bir mücadelenin yaşanacağı evreye girildiği söylenebilir. Ünal Atabay, uzmanlık alanı olan konuda SÖZCÜ’ye şunları anlattı:

“İsrail’in çağrı cihazları ve telsizler üzerinden yaptığı bu patlatmalar, aslında başta PKK terör örgütü olmak üzere Ortadoğu’da birçok örgütün uzun yıllardır dijital materyallerle tuzakladıkları patlayıcıları sinyal tetiklemesi ile harekete geçirdikleri biliniyor. Şimdi gelinen noktada benzer şekilde, bu defa bir devlet/devletler eliyle; elektronik harp siber uçaklar, uydular gibi vasıtalar kullanmak suretiyle, devletlerarası ya da kıtalararası menzilden dijital saldırılarla yapılan/yapılacak Dijital Patlatma/Tuzak dönemine girdik.

SİLAH OLARAK GERİ DÖNER

Artık hiçbir elektronik sistem güvende değildir. Özellikle savunma sistemlerinde kullanılan her türlü elektronik-dijital sistemlere dayalı harp-silah araçları her an patlatılmaya dayalı bir tehdit altına girmiş olabilir ya da girebilir. Kontrol edilmeyen/edilemeyen her türlü sistem ve vasıta kullanıcılara bir silah olarak geri dönebilir.

Bu tip saldırılara maruz kalacak-kalabilecek hedef ülkelerin; hayati öneme haiz ekonomik tesislerin dijital sistemleri, ülkenin kritik enerji sistemleri, önemli baz istasyonları, trafolar/tribünler gibi ülkenin ekonomik ve sosyal hayatına ölümcül tesir edebilecek her türlü dijital kabiliyetli tesisler/sistemler risk altına girebilir/girmiş olabilir.

Artık ülkeler arasında dijital sistemleri içeren her türlü vasıtaların alımlarında/temininde ve tedarik zincirinin tüm aşamalarında, ülkeye girişlerinde, özellikle savunma sistemlerinin baştan aşağıya daha detaylı taranmasını ve kontrol sağlayacak bir güvenlik mekanizması kurulması ihtiyacını doğuracaktır.”