Düşünün, dedenizden başlayarak aileniz üç kuşak boyunca ülkesine hizmet etmiş olsun. Dedeniz, Çanakkale’de göğüs göğse savaşmış, babanız İkinci Dünya Savaşı’nda Pasifik’teki Iwo Jima cehenneminden sağ çıkmış. Anneniz, aynı savaşta sıhhiye hemşiresi olarak, sahra hastanesinde kolu bacağı kopanları hayata döndürmeye çalışmış.
★★★
Siz de İrlanda göçmeni ailenizden bu mirası devralıyorsunuz. West Point Harp Okulu’ndan derece ile mezun olduktan sonra, Princeton Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi, Columbia Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve MIT’de Ulusal Güvenlik alanında yüksek lisans yapıyorsunuz.
Ardından 101’inci Hava İndirme, Komandolar ve Zırhlı Birlikler dahil 7 tümene 35 yıl liderlik ediyor; Güney Kore’den Mısır’a Panama’ya; Haiti’den Bosna-Hersek’e; Irak’tan Afganistan’a ülkeniz için mücadele ediyorsunuz. Sonunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na yükseliyor ve Trump tarafından ABD Genelkurmay Başkanı olarak atanıyorsunuz.
Ve sonra, tüm bu birikim, sadakat ve liyakatinize rağmen, sizi o makama getiren aynı Trump tarafından tasfiye ve linç edilmek isteniyorsunuz. İşte şu an General Mark Milley’in başına gelen tam olarak bu.
★★★
Orgeneral Milley, ABD Ordusu’nun en yüksek mertebesine, Genelkurmay Başkanlığı’na kadar yükselmiş bir asker. Hem Donald Trump hem de Joe Biden yönetimlerinde bu kritik görevi yürüttü. Ancak bugün, kendisine karşı bir intikam seferi başlatıldı.
Önce Pentagon’daki portresi indirildi. Trump’ın ilk icraatı Pentagon’da diğer eski Genelkurmay Başkanları başkanlarının portrelerinin yanında asılı duran Milley’in portresini kaldırmak oldu. Ordu Kurmay Başkanı olarak yaptığı hizmeti onurlandıran ikinci bir portre ise günler sonra kaldırıldı. Bunlar sembolikti, asıl misilleme sonradan geldi.
Eski Fox News haber yorumcusu ve şimdinin ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth’in emriyle, Milley’in tüm koruma ekibi geri çekildi. Güvenlik izinleri de iptal edildi. Orduevi’ne bile giremez oldu. Ve 30 kahramanlık madalyası olan 4 yıldızlı generalin rütbelerinin sökülmesi için müfettiş soruşturması başlatıldı.
★★★
Peki suçu ne?
Trump’ın 2020’de Black Lives Matter (Siyahların Hayatları Değerlidir) protestolarını bastırmak için “10 bin askeri sokağa dök” emrini sorgulaması mı? Ya da 6 Ocak 2021’deki Kongre baskınından sonra - Çin’in ABD’deki istikrarsızlıktan endişe duyup kuvvetlerini yüksek alarma geçirdiğinde - Çinli mevkiidaşı generale “her şey kontrol altında” mesajı vermesi mi? Trump’ın “Neden Hitler’in generalleri gibi sadık olamıyorsunuz” sözünü geri iade etmesi mi? Anayasal düzeni, ordunun tarafsızlığını ve demokrasiyi korumaya çalışması mı? Evet, suçu tam olarak bunlar.
★★★
Görünen o ki, bugün Trump yönetimi, sadece Milley’i değil, liyakati cezalandırıyor. Milley, ordunun siyasi bir araç olmadığını, anayasaya sadık kalması gerektiğini savunuyordu. Trump ise generalleri “benim generallerim” olarak görüyordu.
Ona yönelik başlatılan tasfiye süreci, ordunun bağımsızlığını ve demokratik denetimi yok etmeye yönelik büyük bir adım. Ama Trump için sadakat, anayasanın önüne geçiyor.
General Milley’nin başına gelenler, sadece bir adamın kariyerinin çöküşü değil, Amerikan demokrasisinin ve kurumlarının test edildiği bir an. Ve bu test sadece Milley ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor.