Gözlerimizi kapatıp, yok yok tam tersi kocaman açıp düşünelim...

Günlerden 19 Temmuz Pazartesi, bayram arifesi... AKP iktidarının 20 yıldır yönettiği memleketin bir şehri, Mersin. AKP tarafından idare edilen içişleri bakanlığının ‘iki’ trafik polisi “kurgulayarak, yasalara aykırı olarak ve de kasıtlı olarak” bir AKP milletvekilinin, Zeynep Gül Yılmaz’ın aracını durdursun, kimlik ve belge sorsun!

Kurgu, yasalara aykırı, kasıtlı olduğunu nereden biliyoruz? Vekil Yılmaz’ın yalancısıyım, onun iddiası...

Gözünüzde canlanıyor mu? İki trafik polisi, koskoca bir AKP’li vekilin aracını ‘kurgulayarak’ ve ‘kasıtlı olarak’ durdurabilir mi? Neden böyle bir şey yapılsın, amaç ne diye sormuyorum bile!

Ülkenin ayakta uyutulanları olarak bu olayın yaşandığını hiçbir zaman öğrenemeyecektik! Görevini yapan o ‘iki’ polise hemen o gün, ‘bayram arifesinde’ açığa alınıp hadleri bildirilecek, konu kapatılacaktı... Ne zaman öğrendik? Bir ay sonra, görüntüler sosyal medyada yayınlanınca!

İzlediniz, haberleri okudunuz, Mersin’in partili gibi davranan valisinin ve AKP’li vekilin mevzu duyulunca mecburen yaptıkları açıklamaları dinlediniz. Ağızdan çıkan şerefsiz, tükürürüm, terbiyesiz, çemkirme, pislik lafları tepki çekti falan filan..

Geçiniz onları bir kalem! Olayın kahramanı AKP’li vekilin millet olarak bizi de yakından ilgilendiren daha dikkat çekici bir sözü var!

‘Dünya kibarı insanlar olduğumuz’ için, ‘dünya kibarı yöneticilere sahip olduğumuz’ için ‘dünya kibarı vekilimize yakıştıramayıp esefle kınadığımız’ Zeynep Gül Yılmaz’ın özgeçmişine bakalım önce...

Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, yüksek lisansını Çankaya Üniversitesi hukuk bölümünde tamamlamış. Halen, Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi doktora programına devam ediyor. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde arabuluculuk eğitimi, Hacettepe Üniversitesi’nde kamu ihale hukuku, Ankara Üniversitesi’nde enerji hukuku, Rekabet Kurumu’nda rekabet hukuku programı eğitimleri aldı. Başkent Üniversitesi’nde iş ve sosyal güvenlik hukuku ile uygulamalı aktüerya hukuku bilirkişilik eğitimleri aldı...

Yani kendileri hem bu milletin vekili hem de türlü çeşitli eğitimler almış, işin kitabını yazmış bir hukukçu! Hukuktan iyi anladığı için, polisin aracını durdurma olayı ortaya çıkınca sosyal medya hesabından konuyu milletine şöyle şikayet etti:

“Yasalara aykırı ve kasıtlı bir şekilde maskesiz polisler tarafından yarım saat bekletilmemi ve maruz kaldığım hukuksuz muameleyi aziz milletimizin takdirine bırakıyorum!”

İşte günlerdir takılıp kaldığım şey tam da burası! Kıymetli ve hukukçu vekile ‘tükürük’ lafını, ‘şerefsiz’ kelimesini değil, bu maruz kalınan hukuksuzluğu sormak istiyorum.

Hukuksuzluk, konu siz olunca mı önem kazanıyor, kurgu oluyor, kasıtlı oluyor? Bu memlekette vekili olduğunuz millet için ‘hukuksuzluk’ gayet sıradan, her Allah’ın günü karşılaşılan bir durum, hukukçu olarak görmüyor musunuz olanları?

Hatırlatayım bazılarını...

* Soma Davası mesela. 301 madencimiz göz göre göre ölüme gitti. Tam karar verecekken mahkeme, hakim değişti! O maden hala açık, cezaevinde o davayla ilgili kimse kalmadı, madenin patronu dışarıda. 301 madencinin çocukları babasız. Eşler, anneler, babalar her gün ağlıyor.

* Bir hukukçu olarak takip etmiyor musunuz? Türkiye, 20 yıllık tek parti iktidarında Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 126 ülke arasında 109’uncu. İran ve Nijerya bile önümüzde!

* Anayasa’nın 90. ve 104. maddelerinde ‘açık hükümler’ olmasına rağmen Cumhurbaşkanı kendisinin tek yetkili olduğuna karar verip sizin de içinde bulunduğunuz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kabul edip imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkıverdi!

* Emniyet genel müdürlüğü böyle bir hukuki madde olmamasına karşın polislerin görevlerini yaparken, mesela orantısız güç kullanırken cep telefonu ile görüntü alınmasını yasakladı.

* Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bu ülkenin Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymadığını açıkladı.

* En üst yargı kurumu Anayasa Mahkemesi karar verdi, alt mahkeme tanımadı o kararı bu memlekette.

* PTT çalışanları pandemi koşullarında işten atıldı. Hangi gerekçe ile? Ahlaksızlık... Bu hukuksuzluk Uganda’da değil, bizde oldu.

* TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu 2020 ‘hak ihlalleri raporu’ açıklandı. Duymamış olamazsınız. 3 bin 362 yaşam hakkı ihlali, 3 bin 534 işkence rapor edildi. 1 grev ertelendi, 39 ilde 113 etkinlik yasaklandı, 753 etkinliğe müdahale edildi.

* Kurban Bayramı arifesinde sizin ‘hukuksuzluğa’ kadar geçen sürede Türkiye’de kaç kadını koruyamadı hukuk, belli değil.

Uzayıp gidiyor liste...

Keşke, “Maruz kaldığım hukuksuz muameleyi aziz milletimizin takdirine bırakıyorum” diye şikayet ediğiniz gibi, bu milletin yıllardır seçip seçip Ankara’ya gönderdiği ve “Maruz kaldığım hukuksuz muamelelerden beni koru” diye verdiği yetkileri meclisteki hukukçu vekillerle bir olup onların hayrına kullansaydınız. O zaman sadece durumu kurtarmaya çalışan vali değil, bu milletin tamamı sahip çıkardı size!

Bumerang gibidir bazı konular. Hukuk da öyle... Atarsınız sizden uzağa, unutursunuz. Ama mutlaka dönüp çarpar kafaya...