Danıştay 5. Dairesi FETÖ’den ihraç edilen 414 hakim ve savcı hakkında göreve iade kararları verdi. Danıştay’ın yedi yıllık süreçte imza attığı bu kararlar sanki aynı anda ve topluca verilmiş gibi iktidarı birdenbire öfkelendirdi. 

Öyle ki...

FETÖ lideri Gülen’in geçen hafta yaptığı ‘yeniden diriliş’ diye yorumlanan konuşma bile 5. Daire’nin kararlarıyla ilişkilendirildi.  

Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay’ı suçlayıp şunları söyledi: 

“Danıştay’ın aldığı karara sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız.”

Erdoğan konuşur da Adalet Bakanı susar mı!

Kardeşi ByLock kullandığı için FETÖ’den yargılanan ve etkin pişmanlıktan yararlanan Bakan Yılmaz Tunç, “FETÖ bizim kırmızı çizgimiz” dedi ve ekledi:

“Tüm terör örgütleriyle mücadelemizi sürdürdüğümüz gibi FETÖ’nün devlet kurumlarında, özellikle yargı ve emniyet gibi noktalarda bu hassasiyetin korunmasını istiyoruz.”

Hakimler Savcılar Kurulu, 414 hakim ve savcı hakkında derhal inceleme başlattı.

‘Somut dayanak olmadan ihraç edildiler’

Danıştay’da öfke havası hakim... 

Üst düzey bir Danıştay üyesi haksızlığa uğradıklarını ve basında hedef gösterildiklerini ifade ediyor.

5.Daire’ye yönelik “Habercilik sınırlarını aşan ve yargıyıbaskı altına almaya çalışan haberlere yer verildiğini” vurguluyor. Bu haberlerin “Yargıyı itibarsızlaştırma girişimi olduğunu” belirtiyor.

414 hakim ve savcı hakkındaki iptal kararları ile Fetullah Gülen’in dolaşıma sokulan videosunun bağdaştırılmak istendiğini belirten Danıştay üyesi “FETÖ irtibatı ve iltisakı olan hakimlerin bir gecede mesleğe döndürüldüğü şeklinde algı oluşturulmaya çalışılmaktadır” diyor.

Danıştay üyesi şöyle devam ediyor:

“Dosyalarla ilgili hukuk bilgisinden uzak ve herhangi bir bilgi sahibi olmaksızın yapılan yorumların iyiniyetli olduğunu söylemek mümkün değildir.” 

4600’DEN 414’Ü

Danıştay üyesi, HSK tarafından 4600 hakim ve savcının KHK ile ihraç edildiğini kaydediyor. Bu işlemlere karşı 23 Ocak 2017’den sonra yargı yolunun açıldığını ve 5. Daire’nin davalara bakmakla yetkili kılındığını ifade ediyor.

4186’sı tarafından açılan davaların, FETÖ ile iltisak ve irtibatına ilişkin somut bilgi ve belgeler bulunması nedeniyle reddedildiğini ifade ediyor. Bu dosyalardan bir kısmının beraat ve takipsizlikle sonuçlanmasına rağmen davalarının geri çevrildiğini belirterek, şöyle konuşuyor:

“Bir kısmında yargılaması beraat veya takipsizlikle sonuçlanmasına rağmen meslekten çıkarılmalarına gerekçe gösterilen bilgi ve belgeler iltisak ve irtibatlarına yeter nitelikte görülüp reddine karar verilmiştir.”

HSK BELGE GÖNDERMEDİ

Buna karşın 414 hakim ve savcının somut veriye dayanmadan ihraç edildiğini kaydeden Danıştay üyesi, şunları söylüyor:

“İptal kararı verilen kararlar incelendiğinde, dosyalarda somut verilere dayanılmadan meslekten çıkarma işlemlerinin tesis edildiği görülmüştür. Yargılama aşamasında, başta HSK olmak üzere belli kurum ve kuruluşlara irtibat ve iltisakına yönelik somut verilerin bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Davacılarla ilgili bir bilgi veya belge sunulmaması sonucunda -bu kişilerin beraat etmiş olmaları veya haklarında takipsizlik kararları verildiği görülerek- iptal kararları verilmiştir. Bu kararların bir defada değil, yıllara sari şekilde verilmiş olduğunu belirtmek gerekmektedir.”

Danıştay suikastını hatırlattı

Danıştay üyesi, türban kararı verdikleri için başta ‘Vakit’ olmak üzere iktidar medyasında hedef gösterilen Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik 17 Mayıs 2006’daki saldırıyı hatırlatıyor. 

Avukat Alparslan Aslan’ın gerçekleştirdiği saldırıda, odalarında karar görüşmesinde olan daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldürülmüş, dört üye yaralanmıştı.

Danıştay üyesi şöyle diyor: 

“Unutmamak gerekir ki 17 Mayıs 2006’da gerçekleştirilen hain Danıştay saldırısı öncesinde 2. Daire Başkan ve üyeleri hakkında haberler yapılmış, fotoğrafları gazete sayfalarının başköşelerinde servis edilerek hedef haline getirilmişlerdi. Devamında hain saldırı gerçekleşmiş ve Özbilgin hayatını kaybetmişti. Bu kadar ağır iş yükü altında görevlerini layığı ile yapmaya çalışan dairenin başkan ve üyelerinin, verdikleri kararlar gerekçe olarak gösterilerek baskı altına alınmaya çalışılması, haklarında tehdit boyutuna varacak şekilde haberler yapılması yargı bağımsızlığı için büyük bir tehdittir ve suç oluşturmaktadır. Yargılama faaliyetlerine dair haberler servis edilirken yaşanılan acı hadiseler unutulmamalı, hakim ve savcıları karalama boyutuna varacak haberlerden kaçınılması ülkemizin sadece bugünü değil yarınları açısından da büyük önem arz etmektedir.”

AYM İLE AYNI AKIBET

Danıştay üyesinin sözleri yüksek yargıdaki ruh halini ortaya koyuyor.

Gel gör ki...

Çifte standardı meşrep edinmiş hukuk tanımaz bir iktidar var.

Örneğin, kardeşi ByLock kullanan Yılmaz Tunç, Adalet Bakanı olabiliyor.

Yahut kardeşi FETÖ’den açığa alınan İrfan Fidan, Anayasa Mahkemesi’ne atanabiliyor.  

Fakat bazıları hiç yargılanmamış, bazıları beraat etmiş hakim ve savcılar somut verilere dayanmadan ihraç ediliyor. Hukuksuzluğa son veren Danıştay 5. Dairesi, kutlanması gerekirken, FETÖ’cülükle suçlanıyor.

Demek oluyor ki... 

İktidarı rahatsız eden kararlar verdiklerinde Danıştay üyelerini Anayasa Mahkemesi ile aynı akıbet bekliyor. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından karalanmakla başlayıp besleme propaganda aygıtları ve trol ordusu tarafından hedef gösterilmek...

Danıştay “Baskı ve tehdit altındayız” diye feryat ediyor. 

Ve dahası Türkiye’yi Ergenekon Davası karanlığına sürükleyen 18 yıl önceki suikastı hatırlatıyor.