Neyzen Tevfik bir gün yolda giderken, önüne dünyalar sevimlisi küçük bir çocuk çıkar.
Çocuk kazancıyla okul masraflarını karşılayan, gariban bir ayakkabı boyacısıdır.
Neyzen’e “Ayakkabılarınızı boyayayım mı amca” diye sorar.
Neyzen gülmeye başlar.
Çünkü boyanacak ayakkabı yoktur ki, Neyzen’in ayağında!
Yırtılmış burnundan baş parmağının dışarıya taştığı bir ayakkabı!..
Neyzen, çocuğa cevap vermeden yoluna devam eder...
★★★
Ama çocuk azimlidir, ayakkabıları ne kadar eski olursa olsun boyayıp, üç-beş kuruşunu almayı kafasına koymuştur.
Neyzen Tevfik çocuktan kurtuluş olmadığını anlayınca, durur ve boylu boyunca sırt üstü yere uzanır.
Sonra da “Güzel evladım, madem ille de boyamak istiyorsun, o halde boya bakalım suratımı” der.
Çocuk çok şaşırır. Zira ayakkabıları yerine yüzünü boyatmak isteyen birisine ilk defa rastlamıştır!..
★★★
Neyzen, “Oğlum boyasana, al işte bu da parası” diye ısrar edince, boyacı çocuk başlar Neyzen’in suratını boyamaya. Üstüne cilasını atar, sonunda da kadifeyle bir güzel parlatır.
İşlem bitmiş, Neyzen’in yüzü ışıl ışıl olmuştur. Çocuk şaşkın bakışlar arasında parasını alır, teşekkür edip yanından ayrılır.
★★★
Neyzen de yüzündeki cilalı parıldamayla arkadaşlarının
yanına döner.
Onun bu durumunu gören arkadaşları şaşkınlıkla karışık gülüşürler. Bu arada biri sorar:
“Üstad, ne oldu sana böyle? Kim boyadı seni?”
Neyzen Tevfik olayı anlatır ve sonunu şöyle bağlar:
“Arkadaşlar, ben şimdi eve giderim, elime bir kalıp sabun alırım, yüzümü yıkar ve boya ile oluşan karayı çıkartırım...”
Peki, ya hırsızlar...
Ya uğursuzlar...
Ya gıybet yapanlar...
Garibanları bedava çalıştıranlar...
Makam mevki için entrika çevirenler...
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını cebe indirenler...
Onlara ne diyelim?..
Onların yüzlerindeki karayı hiçbir sabun çıkaramaz!
Tabii utanacak yüzleri kalmışsa!..