Hafta sonu Netflix’in yeni dizisi Adsız Âşıklar’ı izledim. Süper olmasa da, farklı bir şey denenmiş. Aşkı bir hastalık olarak gören Doktor Cem (Halit Ergenç) ile aşkı bir şifa olarak kabul eden psikolog Hazal’ın (Funda Eryiğit) karşıt bakış açıları üzerinden ilerleyen bir hikâye anlatılıyor. Büyük beklentilerle izlenmemesi gereken ama vakit geçirmek için keyifli bir dizi olmuş.

Dizinin ilk bölümü biraz zorluyor ama bir şans verirseniz, olay örgüsü yavaş yavaş ilerliyor ve ilginçleşiyor. Yani ilk bölümden sonrası su gibi aktı. Her bölümde küçük de olsa kendinizden bir şeyler buluyorsunuz. Tabii ki Netflix dizilerinde alışkın olduğumuz klişeler ve zaman zaman sabrı zorlayan detaylar mevcut. Ergenç’in başlardaki abartılı jest ve mimikleri belki yönetmenin tercihi, belki oyuncunun yorumu ama bazı sahnelerde gerçekçilikten uzak, karikatürize bir performans ortaya çıkmış. Her bölümde yeni bir vaka, yeni bir aşk hikâyesi işleniyor. Ancak final bende biraz havada kalmış bir his yarattı. Klişe olmasın diye zorlanmış gibi duruyor. Neyse, sonuçta keyifle izledim ve birçok yerde epey güldüm.

Bence dizinin en ilginç bölümü Uyku Eskortu olan 6. bölüm. Uyku ve güven arasındaki bağı anlatıyor. Dizideki uyku eskortu, para karşılığında romantik ya da cinsel bir beklenti içinde olmadan, sadece biriyle güven içinde uyuyabilmek isteyen bir kadının yalnız uyuma korkusunu yenmesine, stresini azaltmasına ve dokunulma ihtiyacını gidermesine yardımcı olan bir adam.

Günümüz şehir insanının çalışma yoğunluğunu, stresini ve yalnızlığını düşünürsek, aslında fena bir fikir sayılmaz. “Hayat, biriyle güven içinde uyumak demektir.” repliği de oldukça etkileyici.

***

Gerçekten de son zamanlarda uyku problemi çeken insan sayısı hızla artıyor. Günümüz şehir insanı uykuyla ciddi bir savaş halinde. Hayatın temposu hızlandı, stres her yanımızı sardı, bir de üstüne ekran bağımlılığı eklendi.

Çoğumuz uyumadan önce saatlerce telefonla vakit geçiriyoruz, uykuya dalmakta zorlanıyor ve sabahları yorgun uyanıyoruz. Üstelik yoğun iş temposu, ekonomik kaygılar, gürültü ve ışık kirliliği gibi etkenler zihnimizi sürekli uyanık tutuyor. Sonuç olarak, zihnimiz asla tam anlamıyla dinlenemiyor.

Oysa uyku beden ve zihin sağlığı için en önemli unsur. Uykusuzluğun insan üzerindeki etkileri bilimsel olarak da defalarca kanıtlanmış durumda. Araştırmalara göre, 24 saat boyunca uykusuz kalan bir kişinin bilişsel yetileri ciddi şekilde zayıflıyor. Yani dikkatini toplamakta zorlanıyor, refleksleri yavaşlıyor, hatırlama ve karar verme süreçleri sekteye uğruyor. Düşünme yetisi bulanıklaşıyor, tepkiler yavaşlıyor ve hata yapma olasılığı artıyor. Bu yüzden uzun süre uykusuz kalan kişilerin, araç kullanması son derece tehlikelidir.

Ayrıca, Harvard Tıp Fakültesi'nin yaptığı bir çalışma, kronik uykusuzluğun depresyon riskini 10 kat artırdığını ortaya koyuyor. Journal of Neuroscience'da yayımlanan bir araştırmaya göre ise, ardışık beş gece dört saatten az uyuyan bireylerin beyin hücrelerinde kalıcı hasar oluşabildiğini gösteriyor.

Bunun yanında, ABD Ulusal Uyku Vakfı, uykusuz kalan kişilerin bağışıklık sisteminin zayıfladığını, kalp hastalıkları ve diyabet riskinin arttığını belirtiyor. Yetersiz uyku, metabolizmayı yavaşlatarak kilo alımına sebep olurken, karar verme mekanizmalarını da olumsuz etkiliyor.

***

Hâlbuki insan çocukken nasıl da güvenle uyur. Annemizin sesi, babamızın varlığı ya da sevdiğimiz bir battaniye bile bizi huzurla uykuya daldırmaya yeter. Çünkü uyku, sadece bedeni dinlendiren bir eylem değil, kendimizi güvende hissettiğimiz bir an, bir teslimiyettir.

Maalesef zaman geçtikçe, hayatın telaşı içinde bu güven duygusunu kaybediyoruz. Stres, kaygılar, yalnızlık derken, uyku bile bir mücadeleye dönüşüyor.

Aslında, belki de en derin uyku sadece bir yatakta gözlerini kapatmak değil; ruhen huzur bulduğun birine sırtını yaslayabilmekte, tüm kaygılarından arınıp kendini rahatça bırakabilmekte ve gerçekten sevildiğini, güvende olduğunu hissettiğin anlarda saklıdır.