Sevgili okurlarım, bundan tam beş yıl önce gazetede odamın duvarına yapıştırdığım ve düne kadar orada asılı duran bir mahkeme çağrısı vardı.

‘Terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek’ iddiasıyla hakkımızda açılan davanın ilk duruşmasının çağrısıydı.

Dava konusunda hangi terör örgütünün adı geçiyordu?

FETÖ!

Demek ki biz bunca yıl sonra FETÖ’cü olmuştuk ve bu nedenle, hem de Ağır Ceza’da yargılanacaktık!

Peki hangi yazılarım nedeniyle yargılanacaktım?

Örgüt propagandası suçunu hangi yazılarımda işlemiştim?

Dava dilekçesinde yer alan iddialar doğrultusunda adı geçen yazılarımı defalarca okudum.

En ufak bir suç bile olmadığı belliydi.

Yolsuzluk olaylarını, özellikle de 17-25 Aralık hırsızlıklarını yazmıştım. 

Amaç bizim gazeteye de korku salıp susturmaktı, sindirmekti.

Bu amaçla açılan çok sayıda davalardan biriydi.

★★★

 Yargılanan arkadaşlarımız arasında o zamanki genel yayın yönetmenimiz Metin Yılmaz, Necati Doğru, Gökmen Ulu, Mustafa Çetin gibi isimler vardı.

Ne ilginçtir, bizi yargılayan mahkeme 37. Ağır Ceza idi.

Başkanı Akın Gürlek isimli genç bir hakim.

Özgür Özel ondan şimdi “İktidarın seyyar giyotini” diye söz ediyor.

Güzel bir tanımlama...

Nedeni belli...

Zira bütün siyasi davalar, kritik davalar onun mahkemesine düşüyor ve herkesin biletini o şahıs kesiyordu.

Akın Gürlek ismi o günlerde bu kadar bilinmiyordu ama sonra çok ünlü oldu!

Bizi de yargıladı ve cezamızı kesti.

Benim payıma düşen 3 yıl 6 ay 15 gün hapis cezası oldu.

Diğer arkadaşlar da ortalama o kadar aldı.

★★★

AKP’nin doğrultusunda çok iyi çalışan(!), Anayasa Mahkemesi kararlarını bile takmayan Akın Gürlek sonraki yıllarda meslek yaşamında büyük başarılara imza attı.

Önce Adalet Bakanlığında Bakan Yardımcısı yapıldı.

Şu anda ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı.

Evet, 2019 yılında başlayan yargılama sürecimiz aradan yaklaşık beş yıl geçtikten sonra dün sonuçlandı.

Hep birlikte beraat ettik.

★★★

Ancak bu olayda ilginç bir duruma daha tanık olduk.

Mahkeme kararının bozulması için Yargıtay’a başvuruda bulunmuştuk. Kurallar gereği, dosya önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından inceleniyor.

Başsavcılık inceledi ve kararını verdi:

“Verilen mahkûmiyet kararı hukuka ve yasalara uygun değildir ve esastan iptali gerekir.”

Açık söylemek gerekirse ben yine de endişe ediyordum. Zira bu Başsavcılık kararı kesindi ama Yargıtay 3. Ceza Dairesinin vereceği kararı etkilemezdi.

Ve sonucu dün aldık.

Aksi takdirde, mahkemenin kararı onanmış olsa hapse girecektik. Başka yolu yoktu.

★★★

Avukatımız Serhan Özdemir hep söylüyordu:

“Abi bu dosyanın içi boş. Yargıtay böyle saçma sapan, içi boş bir kararı asla onamaz. Göreceksin olumsuz hiçbir şey çıkmayacak.”

Dedim ya, ben endişe ediyor ve yazılarımı da o endişe doğrultusunda yazıyordum.

Serhan dün sabah kararı gazeteye iletince biraz olsun rahatladık ve pasta yedik!

★★★

Sevgili okurlarım, ben bu FETÖ ile ilgili nice yazılar yazmış ve nice belgeler açıklamış bir gazeteciyim.
Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi ki günün birinde FETÖ’cü olmakla suçlanacağım...

Ve üstelik hapis cezası alacağım!

İnanılır gibi değildi ama oldu.

Diğer arkadaşlar için de öyle.

Ama bu davayı açmakla bizim tam beş yılımızı yediler.

İktidarın klasik taktiği...

Yargıla, elindeki yargı gücünü kullan, gerekirse hapis cezası ver ve bize karşı olanları bu yolla korkutup ezmeye çalış.

★★★

Evet, biz bu Yargıtay kararıyla aklandık.

Ama gelin görün ki aklanamayan binlerce suçsuz insan cezaevlerini tıka basa doldurmuş durumda.

Onlar ne yapacak?