Sürekli olarak yanlış yönde ilerliyoruz.

Yargı maalesef siyasallaştırıldı.

Kanunlarda değişiklikler yapıldı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısı iktidarın istediği gibi oldu.

Siyasi iktidar yargıyı etkileme gücüne ulaştı.

Mülakatla 10 binden fazla yeni hâkim ve savcı alındı.

Tarikat ve cemaatleri “Sivil toplum kuruluşları” olarak niteleyen, onlara paralar vererek protokoller yapıp gerici eğitimi okullara sokan bir Milli Eğitim Bakanı’mız var. Onun uyguladığı, çağdaşlıktan uzaklaşan eğitim sistemiyle kesinlikle aydın bir gençlik yetişmez!

★★★

Türkiye’de yargının siyasallaşmasını yabancılar bizden daha iyi görüyor. Bu durum, Venedik Komisyonu’nun 9 Aralık 2024’te yayınladığı raporda şöyle yer alıyor:

“Türkiye’de, Cumhurbaşkanı tarafından atanan HSK’nın (Hakimler, Savcılar Kurulu’nun) 4 üyesi siyasi atama olarak değerlendirilmelidir. Bunlar, uluslararası standartlar anlamında ‘yargı üyesi’ kabul edilemez!

Ayrıca, Meclis tarafından seçilen 7 üyenin çoğunluğunun, Cumhurbaşkanı ile aynı siyasi eğilimde olması yüksek olasılıktır.

Son olarak, Cumhurbaşkanı aynı zamanda 2 resmi üye de atadığı için fiilen HSK’nın 13 üyesinden en az 10’unu seçme yetkisine sahip olmakta ve böylece yargı üzerinde güçlü bir siyasi etki sağlamaktadır.”

★★★

Hukuk alanındaki kaygılar ciddidir.

Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde dünyada 173 ülke arasında 148’inci, Avrupa’da 45 ülke arasında 44’üncüyüz. 45’inci ve sonuncu ülke ise Rusya.

Hukukta aşağıya doğru iniyorsak, ekonomide yukarı doğru çıkmamız mümkün değildir.

Ekonomide de baş aşağı gidiyoruz.

Bir de ciddi ciddi “Bize yabancı yatırımcı neden gelmiyor?” diye soruyorlar!

Yerli yatırımcılar bile Mısır ve Romanya gibi ülkelere kaçarken, yabancı yatırımcı gelir mi?

Bu kadar bilgisiz olamazlar! Herhalde aklımızla dalga geçiyorlar!

Yabancı yatırımcıların “Bir ihtilaf halinde, bağımsız olmayan bir yargıya güvenemeyiz!” dediklerini iktidarın da duymuş olması gerekir.

★★★

Sözün özü şudur: Gerçekçi bir yargı reformuyla bu durum düzeltilmedikçe Türkiye’de ekonominin düzlüğe çıkması ve halkımızın refaha kavuşması mümkün görünmüyor!

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, eğer gerçekten ekonomiyi sağlığına kavuşturmak istiyorsa, her şeyden önce, “Hukukun üstünlüğü” ilkesini gerçekleştirmek için iktidarı ikna etmelidir.

Sokrates’in ölümü

Tarihte, Antik Yunan Filozofu Sokrates’in yargılanmasıyla başlayan siyasi davalar, binlerce yıl sonra, günümüzde de devam ediyor.

2500 yıl önce Atina’da demokrasi vardı ama bu, halkın değil soyluların demokrasisiydi. Esnafın, işçinin, çiftçinin oy hakkı yoktu.

Atina halkının çok sevdiği bilgin Sokrates, egemen sınıfın peşin hükümlü yargıçları tarafından dinsizlikle ve gençlerin ahlâkını bozmakla suçlanıp ölüme mahkûm edilmişti.

Filozof, sadık öğrencilerinin kendisini başka ülkeye kaçırma teklifini de kabul etmemişti.

★★★

Sokrates’in karısı, Atina’da soylulardan kurulan mahkemenin kararını haksız bularak şiddetle protesto etti:

“Zalim yargıçlar seni ölüme mahkûm ettiler!”

Ölüm hükmüne rağmen soğukkanlılığını koruyan Sokrates sakin bir şekilde cevap verdi:

“Zaman da onları ölüme mahkûm etmiştir!”

Kadın, aynı isyan duygusu içinde inlemeye devam etti:

“İyi ama, bunlar seni haksız yere ölüme mahkûm ettiler!”

Sokrates dudak bükerek:

“İyi ya... Haksızlar işte... Haklı yere mahkûm etseler daha mı iyiydi?” dedi ve soğukkanlı bir şekilde baldıran zehrini içerek ölüme gitti!

★★★

Tarih, Sokrates’in haklı çıktığını gösterdi. Zaman, ünlü filozofu öldürenleri sildi süpürdü, hiçbir izleri kalmadı ama Sokrates fikirleriyle hâlâ yaşıyor.

GÜNÜN SÖZÜ

Çoğu zaman başarılar insana düşman kazandırır!