Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamu kurumlarına geçen yılın Temmuz ayında “Tasarruf genelgesi” gönderdi. Bakan, yurtiçi ve dışı harcamalar ile taşınır-taşınmazın kullanılmasında genelgeye uyulmasını istedi. Bu genelgeleri çok biliriz ama uyan kim? Genelgeyi uygulamakla görevli olanlar uymaz, hatta bu konuda kötü örnek olursa alt kademelerin tasarruf önlemlerine uymasını kimse beklemesin. Çoğu yoksul ya da orta halli ailelerden gelen kamu görevlilerinin tasarruf konusunda daha duyarlı olması gerekirken, aralarında çok kötü örnek olanlar ne yazık ki çoğunlukta.
Müsriflik için “İtibardan tasarruf olmaz” diyen yöneticilerimiz var. Görev yaptığı illerde adı “Cimri Vali” ye çıkmış kamu görevlileri de vardı. Bilecik, Niğde, Erzincan, Manisa valilikleri görevlerinde bulunan rahmetli Vali Refik Arslan Öztürk, “Bana cimri desinler de müsrif, savurgan vali demesinler” diyordu.
KAÇAK ELEKTRİK Mİ?
O yüzden olsa gerek Ankara’da yapılacak toplantılara geleceği zaman şehirlerarası otobüsten kendi parasıyla biletini alır, toplantı sonrası da yine görev yaptığı İl’e dönerdi. Valiliğe tahsisli lüks otomobillere bindiğini görev yaptığı illerde gören olmamıştır. Makam odasının gereksiz gördüğü lambalarını söndürürdü. Kaymakamlık döneminde, Ömerli’den Mardin’e ya minibüsle ya da kömür kamyonlarıyla gelip gittiğini orada yaşayan herkes biliyordu.
Tatilde olduğu bir dönemde, minibüsle evine dönüyormuş. Polis, yolda kimlik kontrolü yapmak için minibüsü durduruyor. Polis, yolculardan birisinin vali kimliğini görünce şaşırıyor, “Efendim gideceğiniz yere biz bırakalım” diyor. Vali Öztürk, “Ben tatilde resmi araç asla kullanmam” diyor. Polisler kadar, minibüsteki yolcular da “Böyle valiler de varmış” diye memnuniyetlerini, şaşkınlıkla dile getiriyorlar.
İlginç bir olay daha anlatayım. Vali, yeni bir İl’e atandığında, konağın elektrik parası çok az gelmeye başlayınca, TEDAŞ görevlileri arasında, “Vali kaçak elektrik mi kullanıyor?” esprisi yapılmaya başlanmış. Elektrik sisteminde, sayaçta bir arıza olup olmadığına bakılmış. Ancak arıza yok, sayaç sağlam. Meğer Vali’nin gereksiz lambaları söndürerek elektrikten tasarruf yaptığı anlaşılmış. O Vali, benim ağabeyimdi. Onun örnek alınacak yaşamını “Vali Bey” isimli kitabımda topladım. O kitabı okuyan kamu görevlilerinden ve özellikle öğrencilerden duygu dolu mesajlar aldığımda ‘İyi ki bu kitabı yazmışım’ diyorum.
TASARRUF MU YAPILACAK?
Ülkede lüks, şatafat almış başını gidiyor. TBMM’de kamudaki araçlardan söz edilirken nüfusu Türkiye’ye yakın ülkelerdeki resmi taşıt sayılarından da örnek veriliyor. Ülkemizde kamuda makam aracı sayısı 125 bin adet. Türkiye’nin, makam araçları yönünden “Dünya rekoru”nu elinde bulundurduğu belirtiliyor.
Ülkemizde 125 bin kamu aracı varken, bu sayı Almanya’da 9 bin, Japonya’da 10 bin, Fransa’da 8 bin civarında. Devlete ait uçak filosu bakımından birçok ülkeden de öndeyiz. Almanya’da 12, Fransa’da 14, İtalya’da 11, Japonya’da 2 özel uçak bulunurken, ülkemizde Cumhurbaşkanlığı’nın hava filosundaki uçak sayısı ise Katar’ın tartışmalara neden olan hibe ettiği ‘Uçan Saray’ı Boeing 747-8 model uçakla birlikte 16’ya yükselmişti.
ÇARŞIDA, PAZARDA
Açıkçası kamudaki taşıt savurganlığının üzerine giden yok. Yılmaz Hastürk, milletvekilliği döneminde yanına bir noteri alıp, pazar yerlerini dolaşmış, resmi araçla pazara gelen bürokratları ya da eşlerini saptamıştı. Bunu TBMM Genel Kurulu’nda fotoğraflarla gündeme getirmişti. Bu saptamadan sonra en azından bir süre resmi araçlarla pazara gidilemedi. Bu kez Yılmaz Hastürk, noterle okul önlerine gitti. Resmi araçla çocuklarını okula getirip götürenlerle ilgili tespitler yaptırdı. Onu da gündeme getirdi.
Sonra ne mi oldu? Resmi araçların plakaları sivilleştirildi. Araçların üzerinde yazılı olan “Resmi Hizmete Mahsustur” yazısı kapatıldı. Bugün resmi araçların resmi olduğunu anlayamazsınız. O yüzden tatile de gidiliyor, pazara da gidiliyor, her türlü özel işlerde rahatlıkla kullanılıyor. Bunu yapanların hiç vicdanı da sızlamıyor.
OYSA BİR KANUN VAR
Daha önce de yazdığım tasarrufla ilgili konuyu yine gündeme getiriyorum. 5 Ocak 1961 tarihli, 237 sayılı Taşıt Kanunu var. Kanunun 4. Maddesi, “Emirlerine ve zatlarına binek otomobili verilenler (1) sayılı cetvelde, makam hizmetlerine tahsis edilen taşıtlar (2) sayılı cetvelde gösterilmiştir” deniliyor. Ancak bunu ne uygulayan ne de uyan var. Bakalım, kanuna göre kimlerin “Emirlerine ve zatlarına” binek otomobil verilebiliyormuş:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, TBMM Başkanlık Divanı üyeleri, Komisyon Başkanları, Grup Başkanları ve Grup Başkanvekilleri, Cumhurbaşkanlığı, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kara- Deniz- Hava Kuvvetler Kumandanları, elçilikler ve daimi delegelikler (yurtdışında bulundukları sürece), Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği, Anayasa Mahkemesi Başkanı, İl Valileri, Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili, Yargıtay-Danıştay-Sayıştay başkanları, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı, Daimi Askeri Temsilcilikler Başkanlıkları (yurtdışında bulundukları sürece), Cumhuriyet Başsavcısı.
Hepsi bu kadar. Eğer tasarruf yapılacaksa, devlet önce kendisinden başlamalı. Lafla değil uygulamayla bu işler olur. Devlet malı için cimri valiler olmadıkça tasarruf yapılacağını kimse beklemesin.