İktidarın son dönemdeki, siyasi gerginliği artıran, adaletsizlik algısını büyüten kararları, artık ekonominin geleceği açısından tehdit oluşturmaya başladı. İdarenin yetersizliğini ortaya çıkaran, otel yangını gibi facialar için takınılan tutumun ardından CHP’li belediyeler ile Başkanlarına karşı tartışmalı hukuki süreçlerin yoğunlaşması, piyasaları tedirgin ediyor. İktidarın aldığı son kararlarla siyasi alanda neyi amaçladığı konusunda ortaya çıkan belirsizlikler ve tartışmalar tedirginliği büyütüyor. 

Son günlerde uluslararası rating şirketlerinden not artırımı ya da görünümü konusunda beklenen iyi haberlerin gelmemesi, dikkat çekiyor. Bu kuruluşlar hareketsiz kalırken, yaptıkları açıklamalarda teknik kalmaya özen gösteriyorlar. Ancak bu tutumlarında, açıkça söyleyemedikleri, siyasi iklimdeki tansiyonun da etkisi olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’nin yeni ABD yönetimiyle nasıl bir ilişki kuracağı, bunun iç siyasi gelişmeleri, dolayısıyla ekonomideki iklimi nasıl etkileyeceğine ilişkin belirsizliğin önemli olduğunu da söylemeliyiz.  

SİYASİ RİSK VE FAİZDEKİ DÜŞÜŞ ETKİSİ

Son olarak Fitch’in not artırımı yapmasa bile, durağan olan görünümü pozitife çevirmesi bekleniyordu ama bu olmadı. Bununla birlikte, uygulanan ekonomik program sayesinde bir ara hızlı düşen ve Türkiye’nin riskini gösteren, CDS priminde düşüşün durduğu gözleniyor. En düşük 240’lara doğru gerileyen CDS primi, 200’lerin altına hiç inemedi. Son dönemde döviz rezervlerinde, rekor yüksek rakamlara ulaşılmasına rağmen CDS primi, geçen haftayı 257 puanla bitirdi. Risk priminin yüksek kalmasında ekonomik politikanın devam edeceğine ilişkin şüphenin de yer aldığı, siyasi güvensizliğin etken olduğu söylenebilir. 

Bu arada ekonomik gelişmelerde de kritik sürece girdik sayılır. Bugün açıklanacak ocak ayı enflasyon rakamı ve buna bağlı Merkez Bankası’nın vereceği faiz kararları önemli olacak. Türk-iş ve İTO rakamlarının açıklanmasının ardından, TÜİK’in açıklayacağı rakamla ilgili beklentiler yükseldi, yüzde 4’ün üzerinde gelmesine kesin gözüyle bakılıyor. Yüzde 4’ün üzerindeki ocak rakamı, enflasyon hedeflerini riske sokan bir oran olacak.  

Enflasyon beklenenden yüksek çıksa bile, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baskısıyla, bundan sonraki toplantılarda Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine seri olarak devam edeceği beklentisi oluştu. Enflasyonda beklenen düşüşler yaşanmadığı halde faiz indirimlerinin seri halde devam etmesi ise yıl ortasında TL’den çıkış hareketinin yeniden başlamasına neden olabilir.  

Böyle bir süreçte siyasi tansiyonun ve gerginliğin artarak devam etmesinin, ekonomik tabloya etki etmesi kaçınılmaz olacak. Bir başka deyişle; siyasi tansiyon arttıkça büyüyen risk nedeniyle, faiz oranlarının daha yüksek oranlarda kalması gerekebilir. 

İktidarın siyasi tansiyonu artırma yönünde izlediği tutumun, ekonomide istediği canlanmanın önünde engel oluşturacağını görmesi gerekiyor. Mevduat stopajlarında yapılan son artırım, fiili olarak ek bir faiz indirimi etkisi gördü; tasarrufçunun eline geçen net getiriyi azaltacak. Eğer ekonomideki bu kritik süreçte, büyüyen siyasi risklere rağmen, seri faiz indirimlerinde de ısrar edilirse, programın yarıda kalma ihtimalinin büyüyeceği açık.