Emin Çölaşan’ın notu:
Sevgili okuyucularım, sizlerden her gün çok sayıda mesaj alıyorum. Hepsine tek tek yanıt vermem ne yazık ki mümkün olmuyor. Bunlardan bazılarını yazılarımda kullanıyorum, bazılarını ise pazartesi günleri burada yayınlıyorum.
Burada kullandığım mesajların bazılarında, gönderen okuyucularımın isimlerini ne olur ne olmaz diye vermiyorum. Başlarına iş açılmasın.
Ayrıca bu mesajları, harf ve cümle hataları dahil, üzerlerinde hiçbir oynama yapmadan sizlere iletiyorum.
Her pazartesi günü burada, gazetemizin internet sitesinde buluşmak umuduyla.

______________________________________

Sn. C. Başkanımız Başkanlık sistemini kendi seçmenine anlatabilmek için Başkanlığı Anonim Şirketi yöneten Başkan gibi farzedin demiş. Tabii o konuşurken kimse kendisinin Metin Feyzioğlu'nun konuşmasına müdahale ettiği gibi müdahale etmeyi aklından bile geçiremeyeceği için ( ileri demokrasi) kimse kendisine Türkiye'de bu kadar başarılı yönetilen Anonim şirket varken, onların başarılı yöneticileri CEO ları varken niçin kendisine mecbur olacağımızı sormak aklına gelmez? Üstelik hiç de başarılı geçtiği söylenemeyen bir ticari geçmişi varken...Bir Devlet Yönetimini bir Anonim Şirketi Yönetmekle eşdeğer tutan bir insana mecbur olmak ve en az 4 yıl daha bu kadere razı olmak ne büyük şanssızlık...Bir kabile, bir aşiret yönetmekten farksız bu ilkellikten kurtulup ne zamanki Amerika'daki Başkanlık Sistemini bütün kurumlarıyla birlikte örnek alan bir sistemi Amerika'daki gibi yapılan bir seçim örneğiyle uygulamaya koyarsak, oradaki adalet sistemiyle R:T:Erdoğan'ın bile Başkan seçilebileceği bir Başkanlık sistemine OKEY. Bu şartları temin edebilecek kadar ömrün vefa ederse ( ki 2023 e kadar daha 8 sene var) senin Başkanlığını adil seçim sistemi altında kabul etmememiz için hiç bir sebep kalmaz...Urcay Aslay

______________________________________

Bu güzel fotoğraf için size ve Fehmi Korkut Uluğ beye teşekkür ederim. Kõpek giren eve melek girmez diyenlerin ülkesini kurtaran askerler, sizin de dediğiniz gibi ölüme köpekleri ile gitmişler. Eminim şu anda da cennetten, köpekleri ile beraber, kurtardıkları ülkelerine üzüntü içinde bakıyorlardır.

Başarılarınızın devamını diliyorum

Saygılarımla

Engin

______________________________________

Emin bey merhaba,

Belki siz de denk gelmissinizdir. Anlayamadigim, kabul edemedigim, inceledigimde de sacma buldugum bir durumla karsilastim gecen gun. Kolejde Ahmetler postanesinin arkasindaki Caldiran Sokakta markete gitmek icin arabami biraktigimda yesil yelekli (5 TL ye herkes alabilir), arkasinda otopark gorevlisi yazan bir cocuk cikageldi "Abi otopark parasi". Hayirdir, dedim burasi sokak, ne otoparki ? hemen cebinden uydurma evraklari cikardi. sozlesme, vergi levhasi falan. Hizlica bir goz attim, taraflar kim, ne kadar gecerliligi var diye. Hasan KARAKAYA ile "Ankara İl Polis Emeklileri Yardimlasma Vakfi" arasinda imzalanmis uydurma bir sozlesme.aylin 4.970 TL den 1 yillik kiralandigini gosteriyor ama bu vakif kimdir nedir, belediye ve ya emniyet bunun neresindedir hic bir bilgi yok ve imza yok. Fis yok, KDV yok, vergi yok. Parasini benim odedigim asfaltin ustune parkettigim arabam icin 6 TL gibi fahiş bir ucret aliniyor. Korumali, guvenlikli bir otopark alani yok ama eger aliyorsa ki Belediyeyle ilgili bir ibare goremedim Belediyenin boyle bir hakki var mi?Ankara sokaklarini kiraya verebilir mi? Biz nasil bir ulke ve sehir haline geldik, geliyoruz? Belki bir yerlerde siz de dile getirirsiniz.

Not: Samsunda eski belediye baskani Vehbi GUL belediyeyi mahkemeye vererek parkomatlari iptal ettirdi. Haberlerde duymussunuzdur.

Saygilarimla.
Ceyhun

______________________________________

Sayın Çölaşan,

Kapalı kapılar ardında neler döndüğünü bilemediğimize göre, sade bir vatandaş olarak

düşündüklerimi yazayım. Mutlaka başka türlü düşünenler de vardır.

Eğit-Donat anlaşması çerçevesinde Kırşehir’de Suriyeli muhaliflere eğitim verilmesi Mayıs ayına ertelenmiş. Türkiye'nin başında PKK gibi bir bela varken TSK nın böyle bir anlaşmaya olur vermesi anlaşılır gibi değil. Rusya'nın suskunluğu ise midemi bulandırıyor.

"kürt sorunu yok"diyerek niyetini belli eden RTE büyük bir olasılıkla seçimlerden sonra
180 derece dönecek.

Beş yıldan beri "çözüm" adı altındaki safsataya inanan beyinsizler AKP nin ne denli
ikiyüzlü olduğunu sanki bilmiyorlarmış gibi "aldatıldık" diye feryat edecekler.
Gerçi HDP de ikiyüzlü. Onların da amacı kürt vatandaşlarımızı sömürmek..

Ellerinden gelirse de Apo'yu çıkarmak.

Kürdistan falan hikaye.. Hele hele içgüvenlik yasası çıkmışken..

İçişleri Bakanlığına bağlanan jandarma'nın gezi parkında işi olamayacağına göre
sanırım doğru düşünüyorum.

Böyle biri olasılık sonrası çıkacak kargaşada Suriye ülkemizdeki muhalifler!! (PKK) için
bir eğit-donat programı ve mühimmat yardımı yaptığında Necdet beyin yüzünü
görmek isterim.

Savaş nedenidir derseniz, ben de "askerlik yan gelip yatma yeri değildir!" derim.

Amerika mı? Hem muhaliflere destek ver, hem de Esad'ın gitmesini isteme...
Sonuçta; nereye varmak istediğini anladıysam arap olayım..

Saygılarımla,

Ülkü

______________________________________

Sayın Emin ÇÖLAŞAN;

Kaleminiz her konuda çok güzel yazıyor. Bence çok önemli bir konuya gelince tıpkı Aydın DOĞAN medyası gibi kaleminiz yazmaz oluyor. Atatürk’ü O’nun devrimlerini, devletçiliği,milliyetçiliği ve diğer düşüncelerini farklı değerlendire biliriz. Devrimleri korumak, uygulamak ve ilerletmek için değişik yolar ve yöntemler uygulanabilir. Fakat Türkiye Cumhuriyetini korumak için enerjimizin son zerresine kadar kullanma konusunda aynı duyguları taşıdığımızdan zerrece kuşkum yok.

Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanları devletimizi temellerinden yok etmeye bütün geçleri ile canla başla çalışırken, bu konuda hiç taviz vermeden savaşan bir aydın olduğunuz konusunda hiç kuşku taşımıyorum. Fakat Atatürk’ün emanetlerini büyük bir özenle ve özveri ile bu günün gençlerine taşıyan

Türkiye Gençlik Birliği (TGB) ‘ni Sözcü Gazetesinin tüm kalemleri yazarken bence en güzel düşünceleri ilk önce yazması gereken kaleminiz yazmıyor. Bu tavrınız kaynayan suyun içinde ki buz kalıbı gibi geliyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin birliği ve varlığı için varım çünkü T.C. varsa ben varım. Belki ben yanılıyorum.

Saygılarımla, selamlar.

Bahri

______________________________________

Sayın Çölaşan;
Bugün 'İşte Şehitlerimiz' yazınızı içim burkularak okudum, hele resimlere bakarken gözlerim yaşardı, ağlamamak için kendimi zor tuttum. Biz ülke ve ulus olarak bugünkü varlığımızı Çanakkale Zaferine borçluyuz. Eğer böyle bir zafer kazanılmamış olsaydı, Kurtuluş Savaşının gidişatı ve bu günkü kazanımlarımız çok farklı sonuçlar doğuracaktı. Bize bu zaferleri kazandıran, başta Mustafa Kemal ve arkadaşlarını minnetle, saygıyla ve rahmetle anıyoruz. ruhları şad olsun.
Yine Gazetemiz Sözcüden öğrendim ki Diyanet, hutbelerinde Atatürk adını kaldırmış. Atatürk'ün adını her ne kadar silmeye çalışsalar da buna güçleri yetmeyecek. Mehmet Akifin o güzel şiirlerin de bile Mustafa Kemalin adı geçmez. Çanakkale Savaşlarında Hz. Peygamberimizin, Selehattin Eyyubi'nin, Bedrin Aslanlarının adı geçer ama o zaferin Komutanı Mustafa Kemalin adı nı anmaktan her nedense korkuyorlar. Oysa Çanakkale Mustafa Kemal'in; "Size ölmeyi emrediyorum" diyerek. şahlanıp doğduğu bir yerdir, bunu silmeye kimsenin gücü yetmez
Kazım ÜÇOK

______________________________________
KABATAŞ OLAYINDA GELİN HANIMI TACİZ EDENLER!

______________________________________

Muhterem Çölaşan,
Çanakkale harbinde subaylarımız şehit olunca, Harbiye Okulunun son sınıf öğrencilerini Çanakkaleye sevk edip subay yapmışlar ve rahmetli babam Harp bitince Yüzbaşı rütbesi ile Harbiyeyi bitirip, Anadoluya Mustafa Kemal Paşanın ordusuna katılmış. Göğsüne kırmızı kurdeleli İstiklal Madalyasını Atatürk takmış.İşte o madalya evimin duvarında asılıdır.
Sonra harpte aldığı yaralardan dolayı henüz 33 yaşında binbaşıyken ölmüş.Ben henüz iki yaşındaymışım.Tüm hayatım boyunca o madalyaya layık olmıya çalıştım.
Allah o çetin savaşta şehit olan tüm mehmetçiklerimize ve subaylarımıza gani gani rahmet eylesin.
Yılmaz Erolgaç
San Dıego

______________________________________

Sayın Emin Çölaşan, Size bu iki satırlık yazıyı yazmak ihtiyacı hissettim.Vaktinizi almak istemem ama çok içimden geldi,engel olamadım.Çünkü yazılarınızı hiç kaçırmam,hergün zevkle okurum.

Ben 82 yaşında bir anneanneyim.Beş kız kardeş olarak, hepimizi okutmuş,iyi eğitimler almamızı sağlamış,üst düzeyden emekli bir babanın ve çok akıllı bir annenin evlatlarıyız.60 senedir Ankara’da oturmaktayım.Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Orman Genel Müdürlüğünden emekliyim.Bir fiil 22 sene memuriyet yaptım.Geçen gün o taraflara doğru gittik ve şöyle bir baktım ki, burnumun direği sızladı,ağlamamak için kendimi zor tuttum.Arkadaşlarımızla geçirdiğimiz, o doğası güzel yerde çok hatıralarımız vardı.Nasıl da yerle yeksan olup yerine o şatafatlı(!) sarayı koymuşlar.Allah rızası için bunu bana biri izah etsin.Güzelim doğayı,ormanı,ağaçları tek tek katletmişler.İnsanda biraz vicdan olur.Atatürk’ün hatırası,Ankara’nın nadide yeşilliği,içimi sızlattı.Ucu, kıyısı yanı, yöresi derken daha nerede duracaklar, o da belli değil.

Sizlerin ve gençlerin birer Atatükçü evlatları olarak memleketimize ve vatanımıza sahip çıkmanızı canı gönülden diliyorum.Çünkü bizler böyle yetiştirildik.

Babacığım dinine son derece bağlı bir insandı.Fakat bize her zaman;dünyada en tehlikeli şey, dini siyase alet eden,kendi çıkarları için kullanan,aşırı uçlardaki zihniyettir,derdi.Bu düşünceye sahip insanlardan kendinizi daima koruyun diye nasihat ederdi.

Şimdi size soruyorum?Bu memleketin hali ne olacak?Gelecek nesillere nasıl bir Türkiye bırakacağız?Seçimlerin şaibesi ortada.Diğer partilrin hiçbiri tek başına güçlü değil,yerlerinde sayıyorlar.Birlik, berabrlik ve hatta birleşme olmazsa bu günümüzü arar hale geleceğiz.Çünkü herkes ‘benim’ diyor.Türkiye 100 sene geriye giiti.

İçim daha çok dolu.Hangi birini yazayım.Allah sonumuzu hayır etsin.Biraz olsun içimi döktüm,rahatladım.

Sonsuz sevgi ve saygılar

SEMA KÖSEOĞLU,ANKARA

______________________________________ 

sayın Emin Çölaşan

Çanakkale savaşının bilinmeyenleri

Çanakkale Zaferinin 100. Yılını kutluyoruz. Peki hiç merak ettiniz mi bu savaşı nasıl kazandık? Büyük tarihçi, büyük avukat, büyük harp uzmanı, büyük Müslüman, büyük YALANCI büyük üstat (33. Dereceden) kadir mısıroğlu bu zaferi şöyle anlatıyor. “Lozan zafer mi hezimet mi” isimli kitabında.

 

“Türk ordusu pek feci bir durumda kaçmaya başlamıştı. O anda hiç beklenmeyen bir şey oldu. İngiliz gemileri kendi askerlerine (İngiliz askerleri) ateş açtılar. İşte bunun sonucu muvaffakiyet kazandık.”

Daha sonra kanıtlar(!), belgeler(!) öne sürerek bunu kanıtlamaya girişiyor.

Mehmet Akif meşhur Çanakkale şiirini yanlış yazmış!!! Bedrin arslanları, İngiliz donanması oluyor bu durumda.

Kafama takılan şu. Mısıroğlu’nun kafasındaki fesi neresine sokmalı??

Yobazların başka bir iddiası da, Türk ordusu yenilmek üzereyken bir “bulut” gelmiş, İngiliz alayının üstünde durmuş ve alayı yok etmiş.

Buna inanan milyonlarca aptalın olması yadırgatıcı değil.

Ne Atatürk’ün ne savaşa katılan İngiliz komutanlarının ne savaşan Türk ve Alman paşaların göremediği(!) olayın gerçeği şu.

1965 yılınsa savaşa katılan 3 Anzak askeri, savaştan 50 yıl sonra, kendileri 70 yaşındayken, o güne kadar sustuktan sonra yukarıdaki “bulut” olayını anlatıyorlar.

Hiç kimsenin görmediği “SIR” 50 yıl sonra 3 sarhoş asker tarafından aydınlatlıyor!!

Google da bir arama yaptım.

“Vanish Battation” kayıp tabur, başlıklı yazıda ve olayın kahramanı olan Royal Norfolk Alayı’nın resmi web sayfasında ayrıntılı bilgiler var. Bu sayfada Royal Norfolk alayının girdiği bütün savaşlar anlatılmış. Bu sayfada 1st World War” sekmesinde “Gallipoli” sekmesine tıklayın, alaya ait Çanakkale savaşlarındaki her ayrıntı yer almakta. Birlikler, sayıları, komutanları, kayıplar, savaşlar, her şey anlatılıyor. “BULUT” dışında. Böyle bir olay anlatılmıyor, çünkü yok.

Üç sarhoş askerin uydurmasına atlayan yobazları kutlamak istiyorum!!!!

Mehmet Akif Ersoy’un kemikleri sızlamış mıdır?

Ya şehitlerimizin kemikleri, gazilerimizin yürekleri?

Coşkun

______________________________________

Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferinin 100. Yılındayız. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Çanakkale Zaferinin şanlı komutanlarını ve askerlerini rahmetle ve minnetle anıyoruz. 13 Mart Cuma günü tüm camilerimizde Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan “Çanakkale Şehitlerine…” başlıklı bir hutbe okundu. Çanakkale Zaferinin anlatıldığı hutbede Mustafa Kemal Atatürk’ün adı anılmadı. “Neden Atatürk anılmıyor” diye sorduğumuzda, “niçin anılmıyor diye sormak iyi niyetle bağdaşmıyor” diyorlar.
2012 yılından itibaren Atatürk’ün hutbelerde anılmasına sansür, adeta yasak getirildi. Atatürk’ün kurduğu Diyanet, Çanakkale Zaferinin anlatıldığı hutbede Atatürk’ü anmıyor.

15 Mart 2015’te Çanakkale’de Şehitler Camisinde Atatürk silah arkadaşları Çanakkale Şehitleri ve tüm şehitlerimiz için mevlit okuttuk. Ben de bu mevlitte hazır bulundum. Caminin çay salonunda Çanakkaleli bir vatandaş şöyle dedi: “2 yıl önce bu camide caminin dış bölümünde Cuma günü Çanakkale Zaferi nedeniyle bir vaaz dinledim. Hoca efendi Çanakkale savaşlarını anlattı. Fakat hiç Atatürk’ün adını anmadı. Ben de ‘bu hocayı Diyanet Başkanına şikayet edeyim’ diye düşündüm. Namaz sonrasında bir de ne göreyim, meğer camide vaaz veren bizzat Diyanet Başkanı Görmez’in kendisi imiş.”

15 Mart Pazar günü 08.30 uçağıyla Ankara’dan Çanakkale’ye gittim. Çanakkale Havaalanına vardığımızda, uçak yolcu indireceği yerde durdu. Pilot, Tayyip Erdoğan’ın uçağının havaalanında olduğunu, Cumhurbaşkanının uçağı hareket etmeden yolcuların indirilmemesinin istendiğini söyledi. 15 dakika uçak içerisinde Tayyip Erdoğan’ın havaalanına gelmesini, protokol ile vedalaşmasını, uğurlayanlarla fotoğraf çekinmesini, uçağına binmesini ve uçağın hareket edip alanı terk etmesini bekledik. Tayyip Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemi gelse; sanırım bundan daha beter uygulamalar olacaktır.

Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz günlerde ABD’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Davutoğlu Cuma namazını Paterson kentinde bulunan New Jersey Ulu Camii’nde kıldı. Davutoğlu mikrofonu alarak camide bir konuşma yapıyor. Camide hazır bulunan bir kameranın da Davutoğlu’nun konuşmasını görüntülüyor. Davutoğlu’nun camiye geç gelmesi nedeniyle, namazı 30 dakika geç kıldıran imam cemaatten özür diliyor.
Davutoğlu ve Erdoğan cumaya ne kadar geç giderlerse, ezan ve namaz da o kadar gecikiyor. Böylece ibadetler Allah’ın belirlediği vakitlerde değil de muktedirlerin durumuna göre uyarlanıyor. Allah “Mescitler şüphesiz Allah’ındır” (72/Cin suresi, ayet 18) buyururken iktidarın din istismarında sınır tanımayışı kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.
Dışişleri Bakanı iken Van Ulu Camisinde partisinin belediye başkan adayını tanıtan Davutoğlu, başbakan olunca mihraba geçiyor, elinde mikrofon siyaset yapıyor. Bu görüntüler, Davutoğlu’nun 7 Haziran seçimleri öncesinde camileri siyasi arenaya dönüştüreceğinin, propaganda merkezleri haline getireceğinin, seçim bürolarına çevireceğinin sinyalleridir.

İhsan Özkes

CHP İstanbul Milletvekili

______________________________________

Sayın Emin ÇÖLAŞAN,

18 Mart 1915.. Çanakkale geçilemedi. Tam yüz yıl sonrası 18 Mart 2015.. Çanakkale Boğazının açıldığı Ege Denizi'nin Türkiye karasuları

içinde bulunan irili ufaklı toplam 16 ada ve kayalık Yunanistan'ın sinsice uyguladığı taktikleri sonunda artık bizim değil.. Hatta bu adalardan birinde perlit üretim tesisi dahi kurmuşlar. Uluslararası kurallar gereği bu kara parçalarının çevrelerindeki suların da Yunan hakimiyetine girmiş oluşu ile Ege Denizinde kalmış olan Türk Karasularına ancak olimpik havuz yapılabilir.

Evet Sayın Çölaşan, 'çanakkale geçilmez' . Ne var ki.komşumuzun burnumuzun dibine yerleşmesine öylesine göz yumuldu ki, neredeyse yaz akşamlarında kadeh tokuşturacağız..

Türkiye'yi yönetenlerin gafleti sonunda Yunanistana sessiz sedasız devri yapılan bu adalar ile kayalıkların gasp edilmesine göz yuman ve seçim propagandası çirkinliğine bulaştırılmış 'güneydoğuda çözüm' afyonu ile ATATÜRK'ün yarattığı ulusumuzu uyutan 'Vatan Sevgisinden Nasipsizleri' bütün içtenliğimle kınıyorum.

Ben Türk Deniz Kuvvetlerinden emekli bir albayım.. Adım Güngör Öcal.. Eğer size ilettiğim bu yazımdaki konudan bahsetmeye gerek görürseniz ismimi yazmanızda sakınca olmadığını ve hatta bundan gurur duyacağımı bilhassa belirtmek isterim.

Sevgi ve saygım sizinledir Sayın Çölaşan..

Güngör Öcal

______________________________________

Selam ve saygılar sunuyorum. Ben 13 yıllık emekli bir öğretmenim. Sizi büyük bir hayranlıkla takip etmekteyim. Daha fazla kitlelerin duyması amacıyla bir konuyu size duyurmak istedim. Bildiğiniz gibi bankaların ÜYELİK ÜCRETİ altında aldıkları paralar geri alınabilmekte. Bunun için ilgili ayların hesap ekstreleri ile müracaat etmek gerekiyor. İki özel banka (defalarca yaptığım telefon görüşmeleri sonunda) istediğim on yıllık ilgili ay ekstresi yerine on yıllık ekstrelerin tamamını e-postama gönderdiler. Seç seçebilirsen. Buna da şükür ! Asıl devlet bankası dediğimiz ZİRAAT BANKASI ndan Ekstreler için 212 TL yatırmamı istediler. Her halde görevliye derdimi anlatamadım diye bir gün sonra tekrar aradığımda yine aynı talepte bulundular ve prosedür böyle dediler. Zaten hak edeceğimiz para 250-350 arasında bir miktar. Bir devlet bankasının bu talebine ne dersiniz. Kendimce; Kaçak saraya yapılan harcamalar yetersiz mi kaldı? Diye düşünüyorum? (Eğer ilginizi çeker de kaleme alırsanız İsmimi de yazabilirsiniz) Sevgiyle kalın cesur kalem.
Hasan Savaş

______________________________________

Sayın Emin bey;

Ben Kara Harp Okulu'nun 1968 yılı mezunlarından Emekli Topçu Albay M. Saffet BÜYÜKATAMAN'ım

Çanakkale savaşlarında gökyüzünden bir bulut indi ve bulut kalktığında bütün düşman askerleri bulutla birlikte gökyüzüne çıkıp yok oldular diye bir hurafe var ya işte bu hurafenin gerçeğini dile getirmek istiyorum..

Yüzlerce kişiye yüzlerce defa anlattım. Ancak sizin kadar geniş kitlelere ulaşmam mümkün olmadığından yine de yeterli olmuyor..

Şimdi gözünüzde lütfen canlandırın.. Conk Bayırı, Anafartalar, Kanlıdere.. Mehmetçik ile Düşman mezileri arasında yer yer 30 metreye kadar inen uzaklık var.. Müttefik çıkarma birlikleri komutanı General Sir Lan Hamilton'un çekilme teklifi İngiliz parlamentosunda kabul görmesi üzerine artık müttefik çıkarma birlikleri Gelibolu yarımadasını terk edecektir.

İleri hatlarda bulunan piyade birlikleri için geri çekilme bütün harekat tipleri içinde rizikosu en yüksek olanıdır. Zira sizi güvende tutan toprak çukurdan (mevzi) çıkıp üstelik sırtınızı düşmana dönerek ilerlemeniz gerekmektedir. Düşmanı yeterli ateş baskısına alamadığınız için çukurdan çıktığınızda karşı siperde güvende bulunan düşmanınız sizi kolaylıkla vurabilir.

 

İşte bu noktada ileri hatlardaki piyade birlikleri çekilme emrini yerine getirebilmek için Direkt Destek Topçu birliğinin desteğine ihtiyaç duyar.. İstek üzerine topçu çekilmenin başlayacağı anda topçu mühimmatının 1/6 sını oluşturan (WP) Beyaz fosforlu sis mermileri ile düşman mevzileri üzerine derinliğine grup ateşi açar..

 

Sisleme grupları atıldığında hayatınızda tabiatta görmediğiniz yoğunlukta bir sis bulutu muharebe meydanını sarar.. Topçu bu kesif sis bulutunu muharebe meydanının istediği yerinde istediği sürece tutar.

 

İşte bu kadar açık ve net.. Yobazların bulutu gönderdi dedikleri Allah, aslında bizleri yaratan o ilahi güç değil , bulutu gönderen çıkarma birliklerine destek veren İngiliz donanma topçusu..

 

Anzak birlikleri çekileceği anda İngiliz donanma topçusu bütün Çanakkale cephesini sislemiş, çekilme tamamlanıp sisleme durduğunda artık mevzilerde düşman askeri kalmamıştır..

 

Onlara şunu sorarım.. Bu beyaz sakallılar 57 nci Alay son neferine kadar şehit düşerken, veya balkan savaşında, Sarıkamış cephesinde, Yemen çöllerinde bir yudum su bulamadığı için can verenlere Mehmet'lere neden yardım etmediler.. Çünkü yoklar.. Orada 15 yaşında ölme emrini aldığında gözünü kırpmadan can vermeye hazır Mehmetçik ten başka hiç bir kuvvet yok..

 

Bu yobazlar bu hurafeleri yaratıp kendileri tapıyor.. Bunlar Müslüman değil putperest.. Ben de bir topçu subayı idim.

Bataryalarımın gücü ile tatbikat alanını çok kez cehenneme çevirdim.. Ama birilerinin beni Allah zannedeceği inanın hiç aklıma gelmedi..

 

Kalemine sağlık dürüst gazeteci kardeşim.. (veya ağabeyim)

Saffet Buyukataman

______________________________________

Günaydın Sayın Çölaşan;
Yazılarınızı severek okuyorum. Bugün yine hoş bir şekilde elektrik konusuna değinmişsiniz.
Benim de farklı bir boyutu hakkında bir düşüncemi size iletmek istiyorum.
Bildiğiniz üzere ibadet yerlerinde elektrik devlet tarafından ücretsiz olarak karşılanıyor.
(yanılmıyorsam tabii ! ) Sizin gazeteci olarak araştırma imkanlarınız fazladır. Acaba Türkiye deki
ibadet yerleri ne kadar elektrik tüketiyor? Sürekli yeni ibadethaneler açılıyor ve üzerleri klima
sürüsüyle kaplı ! Yerleri elektrikli halılarla döşeli yazın sürekli soğutulurlar kışın sürekli ısıtılırlar.
Hiç bir ısı tasarrufu önlemi olmadan ekonomik üretim olmayan bu yerlerde ki tüketimin parasal değeri ve
ekonomiye yükü ne kadardır çok merak ettiğim bir konu!
Saygılarımla
Oray

______________________________________

Sayın ÇÖLAŞAN;
Ben 52 daireli bir apartmanda oturuyorum.Ap.sakinleri olarak genelde dar gelirli memur ve işçi emekli siyiz,maaşlarımız ancak gıda harcamalarına ve faturalara yetiyor.
Diyorum ki şu Pkk bize de bir el atsa da elektrik faruralarımızı başkalarının ödemesini sağlasa,ya da topluca kaçak elektrik kullansak elektiriğimizi kesmeye gelen ekipleri kürtçe slogan atıp,apo posterleri açarak karşılasak!bir faydası olur mu
Saygılarımla
Hikmet

______________________________________

Sayın Emin Çölaşan,

Bugünkü yazınızı okuduktan sonra, acaba cipralexe mi başlasam diye düşündüm. Maalesef öyle bir kitle (millet diyemeyeceğim) olduk ki, kimse hırsızlıktan gocunmuyor. Bizim çevremiz de bile elektrik kullanımını azaltmak veya sıfırlamak için muhtelif yollar bulanlar var. Tabii ki devlet olmadığı için bu edepsizlerin yükünü bizler taşıyoruz. Devlet yok, devr-i saadet var. Belediye, evime su bağlatabilmem için benden bin lira rüşvet aldı. "nedir bu" diye sorduğumda aldığım cevap "belediyeye bağış" oldu. O kadar zor durumdalar ki, benden aldıkları vergiler karşılığında sunmakla yükümlü oldukları hizmet karşılığında rüşvet talep etmekten utanmıyorlar.
Ancak insanı asıl inciten, rahmetli Aziz Nesin'in haklı çıkması bir tarafa halkımızın IQ yüzdesini verirken, deklare ettiği oranın iyi niyetli olması. Nasıl bu kadar uyuşmuş, muhakeme yoksunu ve aptal bir millet olduk, izahı var mıdır?
Yazılarınız, bizim sesimiz oluyor, teşekkür ederim. Belki bir gün Huber'de bu milletin düşünen bireyleri de çay içme imkanına sahip olabilirler!
Saygılarımla,
Lale

______________________________________

Sayın Çölaşan,
Şemdinli' de yaşıyorum ve hayatımda hiç kaçak elektrik kullanmadım.Tabi bende elektrik dağıtım şirketlerinin elli yıllık kablolar kullanması nedeniyle oluşan kayıp elektrik bedelini ve kaçak kullanım bedelini ödüyorum. Ama evimde saniyede üç defa gidip gelen elektrikten ruh sağlığım ve elektronik aletlerim zarar görmesin diye kullandığım beş yüz lira bedelinde bir kesintisiz güç kaynağı bulunuyor. Oturduğum apartmanda ise sürekli değişen voltajı düzenleyebilmek için bir adet devasa regülatör ve uzun süren elektrik kesintilerinde kullandığımız bir jeneratör mevcut. Her ay bir parçası bozulan bu regülatör ve jeneratörün tükettiği akaryakıt için otuz sekiz dairenin her birinden elektrik faturasının yarısı kadar para toplanmakta.Burada buz dolapları bozulan esnaf başta olmak üzere insanlar sürekli gidip gelen ve akımı sürekli değişen elektrik nedeniyle çok ciddi kayıplara uğruyor. Öyle ki her evde bir regülatör var. Ben yirmi üç yaşımda burada göreve başladığımda ilk kez regülatörün ne olduğunu öğrendim. Akşamları yüz watlık ampulün muma döndüğünü görünce hayret etmiştim. İnanın ki ben size bu e-postayı yazarken en az on defa elektrik gidip geldi. Tüm nedenlerden dolayı buradaki insanların bırakın elektrik faturası ödemeyi böyle bir rezilliği çektikleri için üzerine para almaları gerekiyor. İşin acı tarafı elektrik dağıtımını yapan elektrik şirketi Şemdinli' de bile yüzsüz yüzsüz ceza dağıtabiliyor.
Umarım yazdıklarımı okuyacak vakti bulabilirsiniz. En içten saygı ve sevgilerimle Veteriner Hekim Doğa Can Nalbantoğlu

______________________________________

saygıdeğer Emin bey sizi severek takip ediyor ve hergün yazılarınızı büyük bir zevkle okuyoruz. yalnız bugünkü yazınız beni biraz üzdü...ben van ilinde onuruyla şerefiyle yaşayan bir vatandaşım. yaşım 48 ...ben kendimi bildim bileli elektriği kaçak kullanmadım. ve şimdiye kadar da faturalarımı hiç aksatmadım. Fakat yazınızda öyle bir belirtmişsinizki sanki van ilinin tümü kaçak elektrik kullanıyor.doğrusu öyle değil her ilin şerefli ve namuslu insanlarıda var onları tenzih ederek yazınızı yazsaydınız daha doğru olurdu.....kaçak elektrik kullanan var bu her ilde geçerli Allah onları bildiği gibi yapsın. iyi günler.... mahmut adnan kılıçlı

______________________________________

Bir an için Cumhurbaşkanının aldatıldığına dair sözünün

doğru olduğunu kabul etsek bile:

Adama sorarlar "Peki sen sarı çizmeli Mehmet Ağa değilsin.
Koskoca Başbakansın. Aldatıldığını (yani saflığını, bu ülkeyi
yönetemediğini) anladığın an İSTİFA neden etmedin?"
Ben naçizane bu soruyu iki gündür herhangi birinizden
bekledim. Göremedim. Hiç kusura bakmayın ama size yakıştıramadım.
İlk çıktığı günden beri okuyucusu olduğum SÖZCÜ'ye de
yakıştıramadım.
İnşallah yazmışsınızdır da benim gözümden kaçmıştır.
NOT: Litvanya'da bir binanın çökmesi "Başbakanın istifası" için
geçerli sebep olurken, Koskoca TSK'nin büyük bir kumpasa
hedef olup kan kaybetmesi Başbakanın en az istifa etmesini
gerektirmez mi idi acaba?...
T C Baki Sodan

______________________________________

Sayın Emin Çölaşan
Tayyip'e ''Muhtar bile olamazsın'' denildiğinde işte tam olarak bugün içinde bulunduğu durum kastedilmişti.Aldatılmışmış beyefendi! Bir muhtar bile böyle bir konuda aldanmaz.Dünya lideri çıkmış aldatıldım diyor,ne ezik bir adam bu.

Saygılarımla

Bilge