Birinci hadise:
Sakaryalı hacı Ali İhsan Yavuz Mekke’ye gitti...
Kaldıkları otelde namaz bitiminde birçok isim için dua okunduktan sonra, bu kalkıp “Cumhurbaşkanımıza da dua edelim” deyince bunu bir güzel dövdüler...
Bence normal...
Niçin?..
Çünkü cumhurbaşkanımız çok sevildiği için şu sıralar, nerede “İyi devlet adamı”, “Allah razı olsun ondan”, “Memleketi çok güzel yaptı”, “ona dua edelim” dersen...
Dayak yersin...

*

İkinci hadise:
Oran-Ulus hattı, 185 nolu otobüs...
Kalabalık içerisi...
Bir genç adam bir anda “Allah hepsinin belasını versin” diye bağırdı... Sessizlik oldu bir süre... O ses yine bağırdı:
“Allah ...nın da, ....nın da, ... nin da belasını versin...”
Devlet büyüklerimizin isimlerini saydı, yine sessizlik...
Tekrar başladı:
“Allah bizim de belamızı versin...”
Bir anda sessizlik bozuldu, herkes barut fıçısı gibi patlamıştı... Herkes ağzına geleni sayıyordu... Yakınmalar arasında bir yolcunun “korkumuzdan sesimizi çıkaramıyoruz” demesi ise en çok tepkiyi topladı, yolcular ona bağırıyorlardı:
“Korkmayalım, bizim bu korkaklığımız yüzünden zaten başımıza gelmeyen kalmıyor...”

*

(Hükumet Sözcüsü Arınç’ın “Eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi, şimdi nefret bakışı seziyorum” demesini saymıyorum bile...)

*

Üçüncü hadise:
Muhterem karımı çağırıp okuttum, hiç yorum yapmadık, sadece ikimizin de gözleri doldu, bana gelen bir okur mektubuydu:
“Dün gece hiç uyumadım... Kalkıp iki çocuğumu öpmek geldi içimden, ama yapamadım... Çünkü onlara kötülük yaptığımın farkına vardım... Bu adamlara verdiğim oy, bende vicdan azabına dönüştü... Yakamı bırakmıyor... Bu satırları size yazarken ağlıyorum......”

*

Durum budur...
Aslında bu karanlık dönem dört sene önce tükenip bitmişti...
Sadece malum muhalefet yüzünden, insanlar yerine koyacakları bir şey bulamadıkları için, bitmiş bir şey bitmedi...
AKP iktidarının bundan sonra Türkiye’yi yönetmesi ise, bir ülkenin intiharıdır...

*

Bu kez üstelik bir öfke patlaması var ki çevrenize bakın göreceksiniz...
İttirin bence...
İttirin, gidiyorlar...