Para politikasında bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ters düşen ve bu sebeple aktif siyasetten çekildiği söylenen Ali Babacan, Davutoğlu’nun ricasını kırmayarak, 1 Kasım seçimlerinde Ankara’dan AKP adayı olmayı son anda kabul etmiş. Bunun üzerine “piyasalar” rahat bir nefes almış. Piyasalar denilen zevatın (zerzevatın) rahatlamasının tek nedeni, Babacan sayesinde “sıcak para” akımının devam edeceği beklentisidir. Gerisi lâf-ı güzaftır.

BABACAN’I NASIL BİLİRİM

Babacan’ı 2002 yılında yapılan genel seçimlerden önce tanıdım. Biz (Asaf Savaş, Deniz Gökçe ve ben) NTV’de Eko-dialog adlı bir şov programı yapıyorduk. Bu programa tüm siyasi partilerin “baş iktisatçılarını” sırayla davet ettik. Partilerinin ekonomi politikasını seçmenlere anlatmaları için onlara platform sağladık. Hiçbiriyle iddialaşmadan sorular sorduk ve cevaplar aldık. Babacan’ın mütevazı tavırları ve kendinden emin konuşmaları üstümde çok iyi bir izlenim bıraktı. Sevdim onu. Benim adaylara yönelttiğim temel soru, birinci önceliklerinin “istikrar mı, büyüme mi?” olduğuydu. Türkiye bir krizden yeni çıkmıştı. (Dikkatinizi çekerim, krizde değildi; 2002’de kriz bitmiş ve büyüme başlamıştı.) Bundan sonra büyümeye ağırlık verilirse, fiyat istikrarı bozulacak yani enflasyon artacaktı. İstikrara ağırlık verilirse, düşük oranlı bir büyümeye razı olunacaktı. Babacan “İkisini de eş zamanlı olarak başaracağız” dedi.

BABACAN EFSANESİ DIŞARIDAN BORÇLANMA BECERİSİDİR

Başardı da! Gerçekten AKP iktidarının ilk yıllarında Türkiye’de hem enflasyon indi, hem de büyüme hızlandı. Bu kısa zamanda olmayacak bir şeydi. Babacan olmayacak şeyi oldurmuş ve efsaneleşmişti. Ancak tümüyle küresel konjonktüre ve sıcak paraya dayanan bu “çifte hedefi tutturma başarısı” sürdürülemezdi. (Nitekim sürdürülemedi.) Sıcak para ile değerlenen TL sayesinde cari dolar kuruyla ölçülen milli gelir rakamı uçtu. Bu sanal büyüme, Başbakan Erdoğan için müthiş bir propaganda vesilesi teşkil etti. Bizim “ölçmeden anlamayan iktisatçılarımız” ve onlara inanan saftoriklerimiz de “kişi başına milli geliri üçe katladı” diye göbek attı.

GÜÇLÜ EKONOMİYE GEÇİŞ: KEMAL DERVİŞ PLANI

Çok ciddi bir yanlış, “Babacan, Derviş’in programını uygulayarak başarılı oldu” demektir. Bu Derviş’e de, Babacan’a da haksızlıktır. Ortada bir başarı varsa bu, 13 yıl önce yazılan bir plan sayesinde gerçekleşmiş olamaz. Ekonomi, otomatik pilotla uçmaz. Diğer taraftan, eğer dünyanın en kırılgan 5 ekonomisinin en kırılganı 2015’te Türkiye olmuş ise bunun suçu da Derviş’e ait değildir. Özet olarak: Babacan, çok tehlikeli ve yanlış “cari açığa dayalı bir büyüme politikasını” başarıyla uygulamıştır. Ancak Babacan, bu yolun çıkmaz olduğunu çoktan görmüştür. “Oh, oh! Babacan dönecek, gürül gürül sıcak döviz akacak, iç piyasaya nur yağacak” diye sevinenler karşılarında başka bir Babacan görürlerse şaşırmasınlar.
Son söz: Şartlar değişirse, Babacan da değişir.