Sevgili okuyucularım, Apo hazretleri bundan tam iki yıl önce de Diyarbakır’daki nevruz mitinginde ahaliye mesaj gönderip okutmuştu. Bol edebiyat yaptıktan sonra şöyle diyordu:
“Milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm diyor. Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe karşı olmamıştır...
Biz onlarca yılımızı bu
halk için feda ettik, bedel ödedik...
Artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil siyaset öne çıkıyor.
Yine diyorum ki artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır.
Mücadeleyi bırakmak değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmaktır...”

* * *

İki yıl önce böyle diyordu, dün de benzer palavraları atmayı sürdürdü.
Mesajlarını MİT’le birlikte yazıyor. Başka bir deyişle, MİT yazdırıyor.
Böyle teslimiyetçi bir terör örgütü başı dünyaya hiç gelmemiştir...
Çünkü bütün amacı günün birinde tahliye edilmek.
O yüzden alttan alıyor, barıştan, kardeşlikten, dostluktan falan dem vuruyor.
On binlerce insanı öldürür ve öldürtürken acaba aklı neredeydi!

* * *

Dün Diyarbakır’da kurulan kürsüden yine aynı lafları okuttu, bizi salak zannettiği için yine o masallarla uyutmaya kalkıştı:
“Artık gün bu acımasız ve yıkıcı tarihi sonlandırıp gerçek geçmişimize uygun barış, kardeşlik ve demokrasiye geçiş yapma günüdür.”
Dikkat ediniz, bu soyut çağrıların altında yatmakta olan gizli hazinelerini açıklamaları bir türlü mümkün olmuyor.
Örgütün Türkiye’deki kesimi “Barış” palavrası atarken, Kuzey Irak’taki kesimi ülkemizi her gün tehdit ediyor.
Bunların ne istediği belli değil. Kendileri de bilmiyor.
O isteklerin altında neler yattığını söylemeleri bir türlü mümkün olmuyor.
Kutuları tek tek açıyorlar ama içinden civciv çıkıyor kuş çıkıyor.

* * *

Neyse ki bu PKK-Apo olayının bir faydasını dün Türk Milleti olarak görmüş olduk.
Tayyip-Bülent kapışması gerçekleşti.
Bülent Tayyip’e “Sen hükümetin işine karışma” dedi.
Demek ki kendi aralarında sürtüşme var... Sürtüşme açığa çıktı.
Böylesine bir ciddiyetsizlik ortamında bize de neredeyse teşekkür etmek kaldı:
Sağ olasın Apo, sağ olasın PKK!

Ne dediysek o!..


Sevgili okuyucularım, 15 Mart 2015 tarihli yazımın başlığı “Rektör Bey’i Şimdiden Kutluyorum” idi.
İstanbul Üniversitesinde rektör adaylığı seçimi yapılmış, hocaların pek çoğu katılıp oy vermişti.
Şimdi o yazımı sizlere bir kez daha iletiyorum:
“İstanbul Üniversitesi Türkiye’nin en büyüklerinden biri. Boşalan rektörlük
makamı için önceki gün bütün hocaların katılımıyla seçim yapıldı.
Muhalefetin adayı Prof. Dr. Raşit Tükel 1.202 oyla birinci, AKP’nin adayı Pof. Dr. Mahmut Ak 908 oyla ikinci, cemaatin adayı olduğu söylenen Prof. Dr. Harun Cansız ise 308 oy aldılar.
AKP’nin arka bahçesi ve yan kuruluşu olan YÖK, yasa uyarınca şimdi en yüksek
oyu alan ilk altı aday arasında yeni bir sıralama yapıp tercih listesini Tayyip’e sunacak.
Ama YÖK listesi hiç önemli değil. Tümüyle göstermelik.
Rektör seçiminde son sözü Tayyip söylüyor.
Kimin rektör olacağına sıralamaya falan bakmadan o karar veriyor.
Benden duymuş olmayın ama seçeceği kişi şimdiden belli:
Öğretim üyelerinden en çok oyu alan Raşit Tükel değil, yarışı ikinci sırada bitiren Mahmut Ak.
Koskoca İstanbul Üniversitesini kendi adamı olmayan bir rektöre bırakır mı!
Öğretim üyeleri demokratik bir seçim yapmış, Tayyip’e ne!
Seçeceği rektör bellidir, Mahmut Bey’i şimdiden kutluyorum!”

* * *

Evet, 15 Mart günü aynen böyle yazmıştım. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir derler.
Şimdi her şey karşımızda.
YÖK kendi sıralamasını yaptı ve birinci sıraya en çok oy alan hocayı değil, ikinci sıradakini koydu.
Şimdi Tayyip’in önünde bu liste -YÖK tercihi- var. Sıralamanın neye göre yapıldığı belli...
Siyasete göre, adamına göre!
Önümüzdeki günlerde Tayyip tercihini yapacak ve Mahmut Ak’ı rektör seçecek. Soran olursa da şu mazereti gösterecek:
“Ben YÖK’ün tercihine saygı duydum.”
Yargı dahil bütün kurumlar gibi, tüm üniversitelerimiz de işte böyle ele geçirilip yönetiliyor.
Belki şimdi “Sen bu olacakları nereden bildin” diye soracaksınız.
Ben bunların ciğerinin içini, ellerine geçirdikleri devlet gücünü nasıl kullandıklarını bilirim!
Üstelik burada Mahmut Ak’ın soyadı da iktidarla çok uyumlu:
AK!
Daha uygunu bulunamaz!