Türkiye, askerin Suriye’ye girmesi tartışmalarından çok daha önce o batağa girmişti...
2.5 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacının Türkiye’nin her ilindeki sokaklarda dolaşması bile bataklığın ne demek olduğunu bize gösterdi...
Şimdi 910 kilometrelik Suriye sınırında “komşumuzun kim olacağı” tartışılıyor!.
Kelle kesen radikal İslamcı terör örgütü IŞİD mi;
Yoksa Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir Kürt devleti mi?..
40 katır mı, 40 satır mı?..

* * *

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’nin bölgede demografik yapıyı da değiştirerek bir devlet kurması ihtimaline karşı “Bedeli ne olursa olsun müsaade etmeyiz” diyor...
Bunun bedeli ölümdür!..
Suriye’den sıra sıra şehit tabutlarının gelmesidir!..
Gencecik Türk çocuklarının hayatını kaybetmesi, sakat kalmasıdır!..
Savaşın Türk ekonomisini harap etmesidir!..
“Bedeli ne olursa olsun”
İç politikaya dönük büyük laflar etmek kolaydır da, bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak olan Türk halkıdır!..

* * *

Tayyip Bey “ölümü” göze almış olabilir...
Tabii kendi için değil...
Peki bunun hesabını verebilecek mi?.
PYD madem “bedel ödeyecek” kadar tehlikeliydi, onun silahlı güçlerinin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmesine kim izin verdi?..
PYD’nin silahlı güçleri motorize birlikler halinde zafer işaretleri yaparak Türkiye topraklarına girip yol almadı mı?..
Yol kenarında toplananlar onlara çiçek atmadı mı?..
Onların geçişine izin verildiği için Davutoğlu Ahmet “Serok Ahmet” olmadı mı?..
Ne bedelinden söz ediyorsunuz?..

* * *

“Müslüman Kardeşler” aşkı, Esad’ı devirme takıntısı yüzünden bu fakir halkın cebinden
çıkan milyarlar bu uğurda boş yere harcandı...
Nerede derinlikli strateji?..
Nerede komşularla sıfır sorun?..
Türkiye bölgesinde bir “huzur adası” olacakken, şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyine girmesi tartışılıyor...
Önce değerli (!) yalnızlık...
Sonra savaş tamtamları!..
Ve stratejinin derinliklerinde kaybolan Türkiye...

* * *

Bedel ödemek...
O bedeli 77 milyon insan ödeyecek olduktan sonra hamaset yapmak kolay...
Sırf Esad’ı devirmek, Şam’da namaz kılmak için başlatılan batak bir Suriye politikası, “Sınır ötesi harekat mı yapalım, top ateşine mi tutalım” noktasına geldi...
Kendini dev aynasında gören, bölgede oyun kurucu olduğunu zannedenler, bugün olayların peşinden sürüklenerek, ne yapacağını bilemez hale gelmiş durumdalar!..

* * *

Türkiye’nin bölgesinde 5 paralık itibarı kalmadığı gibi, ABD ve Avrupa da sırtını çevirmiş durumda...
Osmanlının torunları destan yazacak, gencecik fidanların kanı Arap çöllerini sulayacak...
Ödenecek bedel budur!..

Öz­gür­lük­ler ül­ke­si!..


Şu hale bakın, Türkiye nasıl bir özgürlükler ülkesi oldu...
12 yıldır yapılan LGBT Onur Yürüyüşü, İstanbul Valiliği’nce önce engellendi, sonra izin verildi, fakat yürüyüşe katılanlar biber gazı ve tazyikli suyla püskürtüldü...
ABD, İngiltere, Fransa Başkonsoloslarının da katıldığı yürüyüşe müdahale, ABD’li ünlü şarkıcı Lady Gaga’nın bile diline düştü ve dünyanın öbür ucundan “İstanbul? Bu liderler kim? Kutlama yapan masum, mutlu insanlara saldırıyı kesin. Bu insanlık değil” diye tweet attı...
Öte yanda İstanbul Valiliği Grup Yorum‘un Bakırköy’de vereceği konseri “olay çıkabilir” gerekçesiyle iptal etti, fakat İdare Mahkemesi kararın yürütmesini durdurdu...
Konser verildi, binlerce kişi katıldı, tek bir olay çıkmadı...
Şu özgürlükler (!) ülkesine bak, hizaya gel!..