Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) layık görmüş...
Başbakan Yardımcısı ve Türkiye’nin ekonomisini yöneten Ekonomi Bakanı yan yana gelmişler, İranlı Reza’ya ödül veriyorlar...
Fotoğrafta o anın “onurunu paylaşan” TİM Başkanı da Başbakan Yardımcısı’na yaslanıp ödüle doğru elini uzatarak mutluluk pozu vermiş...
Hakikaten Reza’ya layık onurlu bir fotoğraf karesi...
Zaten Tayyip Bey de bu çocuk için ne demişti?..
“Hayırsever işadamı”

* * *

Ama sonra kıyamet koptu...
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş oyunbozanlık etti:
“Eğer bu isme ödül verileceğini biliyor olsaydım o karenin içinde yer almazdım. Bu karenin ortaya çıkmış olması inanın ki en çok bana rahatsızlık vermiştir”
Neden rahatsız oluyor?..
Oysa Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci hiç de öyle değil; bakın ne diyor:
“Vicdanen rahatsız olacak hiçbir şey yapmadım. Ödül alan Sarraf’ın şirketi birinci
olmuş”

* * *

Bunlar boş şeyler...
Vaktiyle bir bakan önüne yatmış, bir bakan kol saati almış, bir bakanın oğlu buna danışmanlık yapıp milyonlar kazanmış, bir bakana çikolata göndermiş, bakan vesaire bunun uçağına doluşup umreye gitmiş...
Almış, gitmiş de ne olmuş, hepsi Meclis’te aklanmış, savcı dosyayı kapatmış, Reza’nın el konulan altınları faiziyle iade edilmiş...
Çocuk sütten çıkmış ak kaşık, bir bardak suda fırtınalar koparıyorlar...

* * *

Çocuğun şirketinin sermayesi 500 bin lira, yaptığı mücevher ihracatı 847 milyon dolar, yani tam 2 milyar 286 milyon lira...
O parayla Tayyip Bey’e iki saray daha yapılır...
Ama bu kadar büyük mücevher ihracatı yapan şirket nedense vergi rekortmenleri arasına girememiş!..
Peki bu ihracat ülkeye döviz mi kazandırmış, yoksa İran’dan alınan enerji karşılığı mı
yapılmış?..
Bunları bakanlar da bilmiyor olmalı...
Ve bakanlar ile onlarca danışmanı o kadar çok şey bilmiyorlar ki; ödül verecekleri kişiyi bile bilmiyorlar ve karşılarına çıka çıka Reza çıkıyor!..
Yani şu tesadüfe bakınız!..

* * *

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş üzülmesin...
Onun yerinde Tayyip Bey olsaydı, ödülü o da verirdi...
Adam hayırsever...
Hayırseverliği de 17 Aralık operasyonlarında kanıtlandı...
Efendim Boğaz kıyısında koruma altındaki iki tarihi binayı maymuna çevirmiş, kaçak kat çıkmış, aralarına asansör yaptırmış...
Yok Boğaz sırtlarındaki tarihi binayı yıkmış, assolist eşinin zevkine uygun yeniden yapmış, kaçak kat çıkmış...
Türkiye’nin cari açığını kapatan, 2 milyar 286 milyon liralık ihracat yapan, ama ne kadar vergi ödediği, ne kadar döviz getirdiğini bilmediğimiz bir hayırseverden bu kadarcık falsoları için hesap mı sorulacak?..

* * *

Netice itibarıyla Reza’nın fendi Türkiye’yi yendi...
Hem 17 Aralık’ta aklanarak...
Hem bakanların elinden ödülünü alarak...
Maksat Reza ise gerisi teferruattır!..

Öcalan Meclis’te!..

Öteden beri yazıyoruz:
“Bu gidişle gün gelecek Abdullah Öcalan da Meclis’e girecek”
Nihayet Öcalan Meclis’e girdi...
Yalnız, isim farkıyla, “Abdullah” değil de Dilek olarak...
Abdullah Öcalan’ın yeğeni Dilek Öcalan en genç milletvekili olarak Meclis Başkanlık Divanı’nda da yer aldı...
“Öcalan” soyadının Meclis’e girmesinin sembolik de olsa bir anlamı var...
Pazarlıkçı AKP yüzünden belki de bu ilk adım...
Dilek Öcalan’ın Meclis’e girmesi konusunda en küçük bir itirazımız olamaz; iyi yetişmiştir, partisi tarafından layık görülmüştür, halkoyu ile yerini almıştır başarılı olmasını dileriz...
Bakalım ileriki günler bize daha neler getirecek?!.