Teröre karşı “omuz omuza verelim” diye görünüşte birleştirici fakat içinde “ayrımcılık yatan” bir söylem var. Hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı ağız birliği ettiler:
Biz teröre karşıyız.
Siz karşı değilsiniz.
Bizi sadece alkışlayın.
Bizi sakın eleştirmeyin.
Bizi övmezseniz sizi; “teröre karşı omuz omuza vermeyen karaktersizler” ilan ederiz. Cumhurbaşkanın şu sözlerine bakın: “Bir baba ‘Benim beş evladım daha var. Bu vatan için beş evladımı da kendimle beraber feda etmeye hazırım’ diyor. Bu babalar da var ama böyle karakteri bozuk olanlar da var” diyebiliyor. Böyle konuşmasının hiç yakışığı var mı? Bütün babalar ve anneler çocuklarını; “Allah benim kalan ömrümü de sana yazsın” diyerek ve şehit olduklarında “vatan sağ olsun” diye acısını yüreğine gömerek askere gönderir.
Dili zehre dönüştü.
Konuştukça bölüyor.
Canım dese!
Canın çıksın anlaşılıyor.
Kardeşim dese.
Küfür sayılıyor.
Bu yüzden “400 vekilli bir parti olsa bugün farklı olurdu” sözlerinden insanların büyük bölümü ve hatta ona inanmış güvenmiş olanların da belli bölümü; “ver 400’ü Anan ağlamasın“ anlamını çıkardı. Ben bunu kast etmedim diyor ama insanlar, dilinden dökülen her cümlenin “Ben... Ben... Ben... Ve sadece Ben...” demek için söylendiğini ezberlediler.

* * *

Konuştukça bitiyor.
400 milletvekili istedi.
Seçimler yapıldı.
258 milletvekili çıkardı.
Yeni seçimler olsun.
Onu da bulamayacak.
Yüzde 40’ı çok arayacak.
Aslında 400 değil 550 milletvekili istiyor. Muhalefete tahammülü yok. Sorunları tartışa tartışa, konuşa konuşa çözecek tek adres 7 Haziran seçimleri sonrası oluşan Meclis’ti.
Meclisi devre dışı yaptı.
Kaygı yükseliyor.
Bu gidişin sonu ABD’ye yalvarmaya dayanacak. Öyle bir noktaya gelinecek ki; “ABD hakem olsun PKK ile aramızı bulsun” heyetlerini Washington’a gönderme durumunda kalacaklar.
PKK’nın da istediği bu.
ABD’nin de tahmini bu.
AB’nin de planı bu.
Yeni harita yapacaklar.
Ortam hazırlanıyor.

* * *

Ortamı, terör örgütü 400 kiloluk patlayıcılarla tuzaklanmış menfezler kurarken, yollara uyuyan mayınlar döşeyip, hain tuzaklar kurarken onları görmezden gelip oylarını artıranlara hazırlatıyor olabilirler mi?
Çözüm planı neydi?
Niçin dolaba koydun?
“Türkiye’nin doğusu, güneydoğusu biz Kürtlerin, geri kalanı da hem Türklerin hem Kürtlerin” diyerek terör örgütü PKK’yı arkasına almış olanları ne yapacaktın?
Meclis bunları tartışacaktı.
Türkiye dikkatle dinleyecekti.
Doğulu aydınlanacak, bölücülüğün nerelere gelip dayandığını Kürt vatandaşlar da net olarak görecekti. Batılı da “çözümün arkasına gizlenenlerin ne olduğunu ve Irak 3’e bölündü, Suriye 3’e bölündü, Libya 4’e bölündü, Türkiye’nin de 2’ye bölünmek istendiğini” öğrenecekti.
Meclis’i devre dışı bıraktı.
400’e saplandı.
258’i bile bulamaz.
Yüzde 40’ı çok arayacak.
Batışa, bitişe geçti.

Hürriyet!


1’i vekil 400 AKP’li İstanbul’da Hürriyet Gazetesi’ni bastı. Yakacaklardı. Hürriyet Gazetesi’ni Sedat Simavi kurdu. Şair ve yazardı, “kalemini asla satma gerekirse kır” diyen de oydu. Kurtuluş Savaşı sırasında dergi çıkarıyor, Mustafa Kemal’i destekliyordu. Cumhuriyet kurulup, Arapça’dan yeni yazıya geçilince Mustafa Kemal, bu süreçte halkın gazete okuyarak yeni yazıya daha hızlı uyum yapacağını düşündüğü için gazete patronlarını parayla desteklemek istedi. Sedat Simavi, “Ben iktidardan para almam, gazetem sadece okura satılır, iktidara satılık değildir” diyerek parayı reddetti. Hürriyet yakılamaz. Hürriyet korunur. Hürriyet’i yakmaya kalkanlar gafildir.