Geçtiğimiz hafta içinde çok önemli bir olay, gazetelerde küçük haber olarak geçiştirildi.
Ankara’da, Başbakanlık merkez binasının karşısında bulunan Adalet Bakanlığı ek binasına pompalı tüfekle saldırı oldu.
Kafası kızan K.Y. adındaki vatandaş elindeki pompalı tüfeği bakanlık binasına doğru peş peşe boşalttı.
Tüfeğin patlamaları caddede büyük yankılar yaptı, heyecan ve korku yarattı!
Bakanlığın tabelası delik deşik olurken, koruma polisleri hemen silahlı genci yakalayıp etkisiz hale getirdiler.
* * *
Genç bir adam, eğer kafadan kontak değilse, silahını alıp neden Adalet Bakanlığı binasına gider? Neden tüfeğini ateşler?
Adam akıl hastası değildi ve hiçbir sabıkası yoktu. Sadece ağır hayat şartları nedeniyle bunalım geçiriyor ve ülkenin gelir dağılımındaki adaletsizliğini protesto ediyordu.
Karakolda verdiği ifadede “İşsizim, açım. Aylardır iş arıyorum, her kapı yüzüme kapanıyor. Benim yaşama hakkım yok mu? Bu yüzden kendimi kaybettim!” dedi.
* * *
Bu olay, sadece bir örnek... Ülkede o genç adam gibi bunalıma giren binlerce insan var.
Türkiye’de milyonlarca vatandaş kazandıkları gelirleriyle değil, kredi borçlarıyla yaşamaya çalışıyor.
Türk insanı borca batmış durumda!
Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre bankalara borçlu olanların büyük bölümü dar gelirli yurttaşlardan oluşuyor.
Aylık geliri 1000 lira olan 788 bin 390 vatandaşın bankalara toplam 10 milyar 300 milyon lira borcu bulunuyor. Kişi başına düşen borç 13 bin lira civarında... Asgari ücretle geçinen ya da tamamen işsiz olan insanların bu borcu ödemeleri mümkün değil!
Sonuçta haciz işlemleri ve hapis cezaları var!
* * *
Ülkemizde asgari ücret 1 Temmuz itibarıyla net 1000 lira oldu.
4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ise 1337 lira...
Yani insanlarımızın önemli bir bölümü aç!
Türkiye’de halen 5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor.
Bizdeki asgari ücret, “Battı” denilen Yunanistan’ın bile çok gerisinde...
İşsiz kalıp hiç çalışamayanların hazin halini uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Bunu tüm siyasiler biliyor ama ülkenin paraları yatırıma dönüştürüleceği, fabrikalar kurulacağı, iş imkânları yaratılacağı yerde, saraylara, lüks uçaklara, zırhlı Mercedes’lere harcanıyor.
Açlık sınırında yaşayan vatandaşlarımız da bu savurganlığı alkışlıyor! Tuhaf olan bu!

Bodrum, mülteci ve kaçaklarla doldu!            

Türkiye’ye göç etmesine göz yumulan 2 milyonu aşkın Suriyeli mülteciden Bodrum da nasibini aldı ve ilçe turist yerine Suriyeli sığınmacılarla doldu.
Bodrum’a değişik yollardan göçmen akını var.
Suriyeliler yetmiyormuş gibi, bir de Burmalı kaçaklar dolduruyor parkları bahçeleri...
İnsan onların perişan halini görünce üzülüyor, içi parçalanıyor ama elden ne gelir ki?
Avrupa ülkelerinden gelen turistler, Suriyeli sığınmacılarla Burmalı kaçaklara dehşetle bakıyor. Bazı turistlerin “Acaba bir mülteci kampına mı geldik?” diye homurdandıkları duyuluyor.
* * *
Turizm mevsiminin ortasındayız.
Bodrum gibi gözde bir turizm merkezine böyle hazin manzaralar hiç yakışmıyor.
AKP iktidarının bu zavallı insanların Türkiye’nin turistik yerlerine dağılmasına izin vermesi, Türk turizmine sıkılan kurşun olarak kabul ediliyor!
Bu yıl turist sayısında ciddi bir azalma var.
Gelecek yıl bu kadarını bulmak bile zorlaşacak!
Altın yumurtlayan tavuk boğuluyor!

Te­bes­süm

“Ağaya git, eşek iste!”

Uzak bir kasabada, yoksul ama genç ve güzel bir kızın
annesi-babası ölür. Kız ortalıkta yapayalnız kalır. Zavallı
şimdi ne yapacak, nasıl geçinecektir?
Kız acı acı kaderini düşünürken komşuları ona akıl verirler:
“Ağaya git, eşek iste, sana bir eşek versin. Eşekle evlere su taşır, geçinir gidersin.”
“Verir mi acaba?”
“Ağa değil mi, verir tabii!”
Yüreklenen kız, ağaya gidip durumu anlatarak kendisine bir eşek vermesini ister. Kızı dinleyen ağa şöyle bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra kıza:
“Bak yavrum” der “En iyisi seni evlendireyim. Bir koca, beş eşeğe bedeldir!”

Günün Sözü

Açlığı tanımayan, yokluğu bilmez!