Turizm mevsiminin sonuna geldik. Bugün Bodrum’un sorunlarını anlatacaktım.
Yaz-kış Bodrum’da yaşayan yazar-gazeteci-turizm uzmanı ve can dostum Can Pulak’la uzun uzun konuşmuş, ondan ilginç bilgiler almıştım.
Ancak... Bodrum sahillerine vuran cesetler ön plana geçti.
Bodrum bu yaz bir turizm ve eğlence cenneti değil, bir ölüm kenti ve cehennem beldesi oldu sanki... Denizden hep ceset toplandı!
Son olarak, dalgaların sahile attığı 3 yaşındaki Suriyeli Aylan’ın cansız bedeninin içler acısı görüntüsü tüm dünyayı ayağa kaldırdı!-

* * *

“Bir fotoğraf, bin yazıya bedeldir” denir ya... Minik Aylan’ın kumsalda yatan cesedinin hazin görünüşü, insan olanların vicdanını sızlattı.
Kirli savaştan kaçan Suriyeli göçmenlerin trajedisini hiçbir yazı, bu kadar etkili, çarpıcı ve kahredici anlatamazdı...
Bodrum sahilleri mülteci kaynıyor. Karşıda, denizin öte tarafında görünen ve eski adı İstanköy olan Kos Adası’na umutla bakıyorlar.
Tek amaçları Yunanistan sahillerine geçmek ve oradan Avrupa ülkelerinden birine kapağı atmak!
Oysa Avrupa onları dışlıyor ve kovuyor!
Acımasız ve insafsızlar!

* * *

Tabii ki bu arada kendimizi de eleştirmeliyiz!
Ne yazık ki bizim ülkemiz de insan kaçakçılığı yapan, fırsatçı, kan emici, ölü soyucu şerefsizlerle dolu!
İnsanlıktan nasibi olmayan bir takım ahlâksız ve onursuz mahlûkların, bu zavallı insanların paralarını alarak, uyduruk tekne veya lastik botlarla onları bile bile ölüme gönderdiklerini belirtmeliyiz!

* * *

Tehlikeyi göçmenler de biliyor ama yılmıyor, bunun için ölümü göze alıyorlar.
Talihsiz insanların birçoğu Kos Adası’na geçmeyi başarıyor ama bazıları da teknelerin ve botların devrilmesi ya da batması sonucu hırçın sularda can veriyor!
Şimdiye kadar boğularak ölenlerin haddi hesabı yok!
Peki, insanlık adına yapılacak bir şey yok mu?
Bu yürek sızlatan ölümler önlenemez mi? Zavallılar kurtarılamaz mı?
Yapılacak çok şey var. “Küçük Aylan’lar” ölüme bu kadar kolay yollanmamalı.
Fakat, hissiz, çıkarcı, vahşi bir dünyada yaşıyoruz!

* * *

Avrupa Birliği ülkelerinin bütün liderlerinin, erkek ve kadın siyasetçilerin minik yavru Aylan’ın ölümüne ağlayışlarına bakmayın siz... Bunların hepsi de sahte gözyaşları!
Aylan için ayağa kalkan uluslararası kuruluşlar daha önce ölen binlerce kişi için kılını bile kıpırdatmamıştı!
Gerçekte dünya hissiz, acımasız ve ahlâksız!
Bugün hâlâ hayatta olan göçmenlerin yarın ne olacakları belli değil!
Zengin ülkeler ve sözde uygar milletler yan çiziyor!
Vicdansız bir dünyada yaşıyoruz!

Kıyaya vurmuş o bebeğe!


“Kıyıya vurmuş nefessiz bir ana kuzusu.
Acısına gözyaşı mı dökeyim?
Ey sevgili bebeğim!
Büyüklerin savaşında can veren yüreğim.
Gözlerimin gözyaşlarıdır dizelerim,
Benliğimin anlamsızlığıdır yatan cansız bedenin...
İsyanımı körüklemekten öteye gidemiyor maalesef sessizliğin...
Sana denizler değil, kara bağırlı vicdansızlar kıymıştır güzelim!
Ama seni hasretle ve ana gibi saracak olan yine kara topraktır fidanım.
Sen o toprakta büyürken, ben tükeneceğim bebeğim!”

* * *

Yukarıdaki satırlar Ankara’nın tanınmış avukatlarından Baykal Doğan’a aittir. 3 yaşındaki Suriyeli Aylan’ın, Bodrum sahilinde bulunan minik cesedinin kendisinde yarattığı etkiyi dile getiriyor.
Okurlarımdan bu mealde çok yazı geliyor. Toplumun duygularını yansıttığı için sizlerle paylaşmak istedim.

Te­bes­süm


Avukat Temel’in davaları
Avukat olan Temel’i duruşmada hâkim uyarıyor:
“Avukat bey, lütfen kısa kesiniz. Zaten müvekkiliniz bankayı soyduğunu itiraf etti!”
Temel hâkime dönüyor, kırgın bir sesle:
“Şimdi çok üzüldüm hâkim bey!” diyor “Biz ikimiz de hukukçu olduğumuz halde siz sanığa benden çok inanıyorsunuz!”

* * *

Başka bir davada sanığın babası Temel’e: “Eğer oğlumu 6 ayla kurtarırsanız, size yüz bin lira daha vereceğim.” diyor.
Duruşma bitiyor, Avukat Temel, dışarı çıkıp babayı buluyor:
“Tamam” diyor “Dediğiniz gibi 6 ayla bitirdim işi... Az kalsın beraat ediyordu yavu!”

Gü­nün Sö­zü


Dünyada her şeyi, bir gün acı ile kaybetmek için kazanıyoruz!