Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu suikast sonucu öldürülecekti...
Beyoğlu’nda patlayan bomba 50 kişinin ölümüne neden olacaktı...
Türk Ordusu 50 bin askerle Kuzey Irak’a girecekti...
İki Türk General Washington’da, “PKK üst düzey liderlerini yakalayıp Türkiye’ye vermeyin; bu AKP’nin lehine olur” dedi...
Türkiye 22 Temmuz 2007 genel seçimine bu siyasi atmosferde gidiyordu...
Kafanız mı karıştı?
En baştan alayım...
Yıl, 2007 idi...
Tuğgeneral Ahmet Bertan Nogaylaroğlu, Washington’da Savunma Ataşesi idi.
Bir gün kapısını Henri J. Barkey çaldı.
Kimdi bu Barkey?..
İzmirli bir Yahudi ailesinin çocuğuydu.
City Üniversitesi ekonomi bölümünden 1975’te mezun oldu. Londra UCL’de, uluslararası ilişkiler konusunda master ve Pensilvanya Üniversitesi, siyaset bilimi doktorası yaptı.
Çeşitli üniversitelerde görev aldı. Bir ara ABD Dışişleri Bakanlığı “siyaset planlaması” bölümünde çalıştı.
Türkiye’de CIA istasyon şefliği yapan ve Ilımlı İslam Modeli’ni savunan Graham Fuller’in yakın çalışma arkadaşıydı ve birlikte “Kürt Sorunu” adlı kitabı yazdı. Abdullah Öcalan’la İtalya’dayken görüşmek için birlikte Roma’ya gitti.
Barkey, PKK’nın ABD’deki temsilcisi Kani Gulam’a ABD’de kalması için referans mektubu yazacak kadar Kürt çevrelerine yakındı.
CIA ve Pentagon için “Türkiye’de Kürt İsyanının Gelişimi” gibi raporlar yazarken eşi Elen Barkey de CIA’nin üst düzey görevlisiydi.
Henri Barkey halen, Newsweek, Washington Post ve Wall Street Journal gibi medya kuruluşlarında “Kürt Bağımsızlığı, bir gün kesinlikle” veya “Türkiye ve PKK: Bir Pirus Zaferi?” gibi yazılar kaleme alıyor.
Selahattin Demirtaş’ın, Washington’daki Holiday Inn otelindeki basın toplantısında yanı başında oturan kişi Henri Barkey idi.
İşte bu Barkey, Tuğgeneral Nogaylaroğlu’na bir ricada bulunuyor...

“Bir General”

Nogaylaroğlu yeni çıkan “Bir General” adlı kitabında, Barkey’in, “Eskiden sık sık Türkiye’den gelen generallerle toplantı yapardık, yine yapabilir miyiz; isterseniz ben organize ederim?” dediğini yazdı.
Yine yazdığına göre Nogaylaroğlu, Barkey’in kim olduğunu iyi biliyor; “bu adam yine neyin peşinde” diye düşünüyor.
Aradan bir ay geçiyor...
Türkiye’den silahlı kuvvetlere bağlı SAREM (Stratejik Araştırmalar Merkezi) Heyeti Tuğgeneral Süha Tanyeri başkanlığında, düşünce kuruluşlarını gezip, nasıl çalıştıklarını öğrenmek için Washington’a geliyor.
Ne tesadüf; tam da o günlerde Hudson Enstitüsü’nde Türkiye ile ilgili toplantı var!
Ne tesadüf; Türk heyetini de telefonla davet ediyorlar.
Çağrının telefon ile olması ilginç! Çünkü davetiyede; Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğçu’ya suikast, Beyoğlu’nda 50 kişinin katledilmesi, Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a girmesi gibi senaryoların tartışılacağı bilgisi yazılıydı!..
Nogaylaroğlu’na göre, Türk heyetinin “dehşet senaryosundan” haberi olsa toplantıya gitmeyeceği belli; davet bu nedenle telefonla yapılmıştı. (Aslında davetiyede “dehşet senaryosu”nun yazılı olup olmadığı hala bilinmiyor. Sadece Henri Barkey, davetiyede bu bilginin bulunduğunu medyaya açıkladı! Neyse...)
Tarih: 13 Haziran 2007...
Hudson Enstitüsü’ndeki toplantı sabah geç başlıyor.
SAREM Heyeti’yle Hudson Enstitüsü’nde buluşacak olan Nogaylaroğlu toplantıyı başından sonuna kadar takip ediyor.
Toplantıda “Türk Ordusu Kuzey Irak’a müdahale ederse bölge ülkelerin tepkisi ne olur” sorusu tartışılıyor.
Henri Barkey nedense yarım saat sonra toplantıdan ayrılıyor.
Nogaylaroğlu toplantıda sadece tek soru soruyor; “PKK terörist midir, değil midir?”
Sormasının nedeni ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Elizabeth Sherman’ın “Siz neden sayın Kuday Talabani ile konuşmuyorsunuz” demesiydi. Bunun üzerine Nogaylaroğlu “PKK’ya terörist demeyen biriyle ne konuşacağım” diyerek ve bu soruyu yöneltiyor.
Toplantıda öğle arası veriliyor. Türk SAREM Heyeti Hudson Enstitüsü’ne geliyor.
Öğleden sonraki oturumda Kuzey Irak konusu konuşulmaya devam ederken...
Yasemin Çongar devreye giriyor...

Yasemin Çongar

Yasemin Çongar... 2007’de Milliyet gazetesi Washington temsilcisi ve köşe yazarı.
Hudson’daki toplantı devam ederken -Milliyet’e değil- BBC’ye Hudson haberi yapıyor! Habere göre, toplantıya katılan iki Türk General, “PKK’lıları teslim ederseniz bu AKP hükümetinin işine yarar” demişti!
Çongar’ın kaynağı Henri Barkey idi...
Nogaylaroğlu’na göre, bu koca bir yalandı; böyle konuşma olmamıştı.
Keza “dehşet senaryosu” da konuşulmamıştı.
Demek: Danıştay suikasti ardından Anayasa Mahkemesi Başkanı da öldürülecekti!
Demek: Cumhuriyet gazetesine atılan üç el bombasının daha büyüğü Beyoğlu’nda patlatılacaktı!
Hudson senaryosu artık Türkiye’de manşetlerdeydi...
Ardından... Hudson Enstitüsü uzmanlarından Zeyno Baran’ın toplantıdan 6 ay önce Newsweek dergisine, “2007’de Türkiye’de darbe olma ihtimali yüzde 50” diye yazdığı makalesi gündeme getirildi.
Türkiye kaynıyordu....
Çünkü... 1.5 ay önce, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan 2007 gecesi bilgisayar klavyesinin başına oturup “e-muhtıra” yazmıştı.
Türkiye, genel seçime bu senaryolarla gitti...
Washington merkezli tertiplerle “demokrasi kahramanı” yapılan AKP için sandık başarısı kaçınılmazdı.
Bu, büyük oyunun ilk perdesiydi!..
Henri Barkey’in “haber kaynağı” Yasemin Çongar Türkiye’ye döndü ve 15 Kasım 2007’de kurulan Taraf gazetesinin başına geçti...
Sonra, bir başka “dehşet senaryosu” piyasaya sürüldü: Türk askeri cami bombalayacaktı!
Hudson tertibinin kurbanı Bertan Nogaylaroğlu ve Süha Tanyeri Balyoz kumpasıyla hapse atılan generallerden oldular.
Demem o ki:
Balyoz’da beraat kararı verildi. Ama...
Balyoz tezgahını kimlerin tertiplediği henüz açığa çıkmadı.