Hrant Dink soruşturmasını yürütüp iddianameyi hazırlayan savcı Gökalp Kökçü’nün gerçeği ortaya çıkarmak çabası takdire değerdir. Fakat...
İddianamede bir sorunun yanıtını bulamadım:
Cemaatçi polisler Dink cinayetini neden tasarladı?
Hrant Dink; Cemaat hakkında olumsuz haberler yaptığı ya da elinde Cemaat ile ilgili çok önemli bilgiler-belgeler bulunduran bir gazeteci olduğu için katledilmedi. Yani...
Dink cinayeti suikast değildi...
Suikast kişiyi ortadan kaldırmayı hedefler. Provokasyona yönelik cinayet ise öldürülen kişinin kamuoyundaki etkisini kullanmaya yöneliktir.
Cemaat’in amacı, Dink cinayeti provokasyonuyla yurtiçi ve yurtdışını etkilemekti; Ergenekon kumpasına zemin hazırlamaktı!
Zaten...
Cemaat, birkaç ay sonra Ergenekon kumpasına start verdi!
Peki...
Kamuoyunun hazırlanması nasıl gerçekleştirildi?
Bu psikolojik harpte kimler görev aldı?
İşte... İddianamenin bu ayağı topaldır.
Açıklayayım:
Ogün Samast, Dink cinayetinden 36 saat sonra, 20 Ocak 2007 tarihinde saat 23.00’te Samsun Otobüs Terminali’nde yakalandı.
İstanbul-Trabzon otobüsü İstanbul emniyetinden gelen istihbaratla Samsun Terminali’ne yönlendirildi. (Samast ifadesinde, “Samsun’da yakalanacağımı biliyordum; Yasin Hayal söylemişti” diyecekti.)
Samsun Terminali jandarma bölgesindeydi.
Polis ve jandarma birlikte operasyon yaptı; Samast yakalandı...
Samsun Merkez Yeşilkent Jandarma Karakolu’nda yapılan ilk işlemlerinden sonra Samast, Samsun Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.
O gece Samsun emniyetinde ilginç olaylar yaşandı.

Saat: 02.00 suları


Samast 17 yaşındaydı; Çocuk Şubesi’ne götürülmesi gerekirken Terörle Mücadele Şubesi çay ocağına götürüldü.
Saat 02.00 sularında “kimin” aklına geldi ise, Samast’ın eline Türk Bayrağı verildi, duvarda asılı olan Atatürk’ün “Vatan toprağı kutsaldır. Kaderine terk edilemez” sözünün basılı olduğu bayrağın önünde fotoğraf ve video çekimi yapıldı.
Görüntü alanlar Atatürk’ün sözlerinin tam okunması için Samast’ın yerini değiştirdi. Vs.
Fotoğrafı DHA servise koydu.
Fotoğraf, 22 Ocak tarihli Vatan gazetesinde “Samast yakalandı” diye çıktı.
Bir gün sonra “Cemaat’in kontrolündeki” Star gazetesi haberi büyüttü. Samast’ın “Dink’i Türklüğe hakaret ettiği için öldürdüm” sözüyle fotoğrafını “poster” gibi vererek manşetine taşıyan gazete, “Bunun sorumlusu kim?” başlığını attı.
Olay büyüdü.
Radikal gibi kimi gazeteler fotoğrafın DHA muhabiri İsmail Temiz tarafından çekildiğini yazdı!
Dün Temiz’e sordum; “Ben çekmedim, temin ettim” dedi.
Kim çekmişti?..
O günlerde DHA muhabirinin çektiği sanıldığı için soru üzerinde durulmadı.
Önemli bir ayrıntı daha vardı:
Cemaat medyası ve onun tarafından yönlendirilen sözde gazeteciler ısrarla fotoğrafın çekildiği yerin Jandarma karakolu olduğunu yazdılar.
Jandarma Genel Komutanlığı 24 Ocak’ta yazılı açıklamayla bu iddiayı yalandı. Fakat...
Tartışmalar sürerken TGRT 1 Şubat’ta bombayı patlattı; Samast’ın o gece çekilen videosunu yayınladı.
Habere göre, video jandarma karakolunda çekilmişti!
Jandarma bu iddiayı yine reddetti: “Jandarma karakolunda çekildiği ifade edilerek TGRT televizyon kanalına servis edilmesi, bu tertibin arkasında olanların niyet ve maksatlarını göstermesi açısından son derece düşündürücü ve endişe vericidir.”
Cep telefonuyla çekilen bu video TGRT’ye nasıl ulaştı?
TGRT’yi kim yanılttı?
TGRT’nin başında olan gazeteci Doğan Şentürk ile konuştum. Haber merkezi toplantısında Star gazetesindeki fotoğrafa bakınca görüntünün bir videodan alındığını anlamış ve muhabirlerinden hemen görüntünün peşine düşmelerini istemişti.
Videoyu; İstanbul’dan Samsun’a giderek alan TGRT’nin polis muhabiri Ercan Gün oldu.

Yalanların Taraf’ı


Uzun yıllar emniyet istihbaratını yönetmiş Emniyet Müdürü Sabri Uzun “İN” adlı kitabında Samast görüntülerinin perde arkasını yazdı.
Görüntüler; Samsun’dan mail yoluyla Ankara’da bulunan Cemaat’in kumpas operasyonlarının başındaki kişiye gönderilmişti.
O kişi görüntüleri Cemaat medyasının başındaki kişiye ulaştırmıştı.
O da, Cemaat medyasından bir muhabire, “Samsun’a git, Jandarma Komutanlığı’nı ara, bir süre santral görevlisiyle konuş. 1.5 saat sonra aynısını yap ve İstanbul’a dön” demişti. Amaç, “görüntünün kaynağının Samsun jandarması olduğunu” söylemekti.
Kimdi bu muhabir?
Ercan Gün gazeteciliğe 1993’te Zaman gazetesinde başlamıştı. Sabri Uzun’un yazdıkları onu işaret ediyordu. Dün uzun uzun konuştuk.
“Sabri Uzun’un yazdıkları gerçek değildir. Haber merkezi isteyince günlerce uğraşarak o görüntülere ulaştım” dedi.
“Katil Zanlısına Klip” haberiyle Ercan Gün, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 2007 En İyi Haberi Ödülü’ne layık görülmüştü.
Haklı olarak Samsun’daki kaynağını söylemek istemedi.
Aradığım görüntüler hangi amaçla sızdırıldı? Jandarma töhmet altında bırakılarak kamuoyu neye hazırlandı?
Bu, kısa süre sonra ortaya çıktı: Cemaat’in savcısı Zekeriya Öz düğmeye bastı.
Tarih: 13 Haziran 2007.
“Ümraniye’de 27 el bombası bulundu” kumpasıyla Ergenekon operasyonu başladı! Jandarma Astsubay Oktay Yıldırım, Ergenekon’un 1 numaralı sanığı yapıldı.
Ardından...
Cemaat’in maşaları, Dink’i Ergenekon’un öldürdüğü yalanını söylediler-yazdılar.
Dink ailesinin gazeteci arkadaşları ve avukatları, Cemaatçi polislerin elinde oyuncak oldular. Cemaatçi polislerin hazırladıkları “Dink Katilleri Şeması”nı ailenin avukatı K. Deniz Tuna’ya verdiler; o da 10 Eylül 2008’de götürüp Zekeriya Öz’e teslim etti. O şemada Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek gibi gazeteciler katil gösterildi.
Dink cinayetinde Cemaat parmağını yazan gazeteci Nedim Şener Silivri zindanında iken “yalanların Taraf’ını” yöneten Ahmet Altan’a, Hrant Dink Ödülü verdiler!
Hangisini yazayım...
Demem şu ki...
Gerçeklerin ortaya çıkması isteniyorsa Samsun meselesi atlanmamalıdır...