Ai­le­si, ye­rin­den yur­dun­dan edil­miş mil­yon­lar­ca ai­le­den bi­riy­di.
On­lar ki, va­tan­la­rı Gi­ri­t’­ten, Sa­kı­z’­dan, Se­la­ni­k’­ten ko­pa­rı­lıp, tıp­kı Baf­ra­’dan, Niğ­de­’den, Ay­dı­n’­dan ko­pa­rı­lan ka­der­daş­la­rı gi­bi kar­şı­lık­lı ola­rak yer­le­rin­den yur­dun­dan edil­miş, ge­mi­le­re bin­di­ri­le­rek, ta Sa­man­da­ğ’­dan Ho­pa­’ya uza­nan kı­yı şe­ri­di­ne li­man li­man, köy köy, ka­sa­ba ka­sa­ba bı­ra­kıl­mış onur­lu in­san­lar­dı.
Ba­ba­sı ai­le­si­nin dör­dün­cü ço­cu­ğu, an­ne­si de ilk ev­lat­tı. İki­si de il­ko­kul me­zu­nuy­du. Ba­ba Ka­ra­yol­la­rı­’n­dan emek­li bir oto ta­mir­ci­si, an­ne ise, ev iş­çi­siy­di.
Bi­zim ül­ke­miz­de uzun boy­lu, eli yü­zü düz­gün ol­dun muy­du, ada­ma mut­la­ka zen­gin ço­cu­ğu yaf­ta­sı ya­pış­tı­rı­lır ya, oyun­cu­luk da böy­le­dir. Di­ye­lim ki ak­tör­sün ve bü­yü­kel­çi ro­lü­nü ba­şa­rıy­la oy­na­dın. Se­yir­ci­nin bel­le­ğin­de yıl­lar­ca bü­yü­kel­çi ka­lır­sın!..

* * *

İz­mir Kar­şı­ya­ka­’da baş­la­yan il­ko­kul ma­ce­ra­sı, Ha­tay sem­tin­de son bul­du. Bu yer de­ğiş­tir­me­nin mut­suz­lu­ğuy­la ye­ni öğ­ret­me­ni­ni bir tür­lü se­ve­me­di. Hat­ta il­ko­kul me­zu­ni­yet fo­toğ­ra­fı­nı çek­tir­mek için ar­ka­daş­la­rı se­vinç­le bah­çe­ye ko­şar­ken o, ba­şı­nı sı­ra­ya da­ya­yıp, sı­nıf­ta otur­ma­yı ter­cih et­ti. Yü­re­ğin­de­ki mut­suz­luk,mut­lu­lu­ğun ka­re­si­ne en­gel ol­muş­tu.
Sık­lık­la hak­sız­lı­ğa uğ­ra­dı­ğı için, ço­cuk­lu­ğun­dan iti­ba­ren ki­me bir hak­sız­lık ya­pı­lır­sa san­ki ken­di­si­ne ya­pıl­mış gi­bi his­set­me­ye, o duy­guy­la da mağ­du­run ya­nın­da yer al­ma­ya baş­la­dı.
Ders­ler­de sor­du­ğu so­ru­lar yü­zün­den sık sık ce­za­lan­dı­rı­lı­yor­du. Ör­ne­ğin gü­nün bi­rin­de öz­gür­lük üze­ri­ne de­ne­me yaz­ma­la­rı is­te­nin­ce, Mon­ta­ig­ne­’den “Öz­gür­lü­ğü­me o ka­dar düş­kü­nüm ki, şu kos­ko­ca dün­ya­da hiç gi­de­me­ye­ce­ği­mi bil­di­ğim hal­de Hin­dis­ta­n’­ı ba­na ya­sak et­se­ler, ye­rim­de du­ra­mam, ora­ya git­mek is­te­rim” cüm­le­siy­le baş­la­yan bir kom­po­zis­yon yaz­dı. Bu cüm­le­yi be­ğen­me­yen Türk­çe öğ­ret­me­ni ona ce­za ola­rak, Yah­ya Ke­ma­l’­den “Sü­ley­ma­ni­ye­’de Bir Bay­ram Sa­ba­hı­” şi­iri­ni in­ce­le­me öde­vi ver­di!..

* * *

As­ke­re gi­de­ne ka­dar bu ül­ke­nin her ev­la­dı gi­bi o da, pa­yı­na dü­şen ka­dar zor­luk­la­rı ye­te­rin­ce ya­şa­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yor­du.
Oy­sa as­ker oca­ğın­da bam­baş­ka bir Tür­ki­ye ger­çe­ğiy­le kar­şı­la­şa­cak, zor­luk­la­rı ya­şa­ma ko­nu­sun­da he­nüz yo­lun ba­şın­da ol­du­ğu­nu an­la­ya­cak­tı.
Zi­ra ora­da, Ba­tı­’da doğ­ma­nın ne bü­yük bir şans ol­du­ğu­nu bir kez da­ha öğ­ren­di.
As­ker­li­ği­ni Ye­dek­su­bay As­teğ­men ola­rak yap­tı­ğı gün­le­rin bi­rin­de, me­sa­inin ilk sa­at­le­riy­di. Er­ler­den bi­ri, elin­de kat­lan­mış ve çok es­ki­miş bir mek­tup­la ya­nı­na gel­di. Mek­tup ha­mi­li­ne ya­zıl­mış­tı. Ba­ba­sı ço­cu­ğu­na “Bu mek­tu­bu en sev­di­ğin ve gü­ven­di­ğin ko­mu­ta­nı­na ver” de­miş, o da ona ge­tir­miş­ti.
Mek­tup”­Sev­gi­li ko­mu­ta­nım” di­ye baş­lı­yor­du. “Ben bu ço­cu­ğu Hak­ka­ri­’de kur­da ku­şa yem ol­ma­sın di­ye sı­ğı­nak­lar­da sak­la­dım, oku­ma yaz­ma öğ­re­te­me­dim, oku­la gön­de­re­me­dim. Va­ta­na mil­lete ha­yır­lı bir ev­lat ol­sun di­ye şim­di or­du­ya yol­la­dım. Sen­den ri­cam ko­mu­ta­nım, bu ço­cu­ğa oku­ma yaz­ma öğ­ret...”
Hak­ka­ri­li as­ker ba­ba­sı­nın is­te­ği onu de­rin­den et­ki­le­miş­ti.
Bu­nun üze­ri­ne ta­bur­da bir araş­tır­ma yap­tı. Ken­di­sin­den 10 yaş kü­çük, gen­ce­cik er­ler ara­sın­da 18’i­nin oku­ma yaz­ma bil­me­di­ği­ni gör­dü. Ta­bur ko­mu­ta­nı­nın da iz­niy­le, kı­sa dö­nem öğ­ret­men as­ker­ler­den ri­ca ede­rek, bir oku­ma yaz­ma sı­nı­fı kur­du.
Kurs so­nun­da o er­le­rin tü­mü oku­yup yaz­ma­yı öğ­ren­miş­ler­di.

* * *

Oyun­cu­lu­ğa, li­se­de okur­ken baş­la­dı.
Mal­te­pe As­ke­ri Li­se­si­’n­de ya­şıt­la­rı olan as­ke­ri öğ­ren­ci­le­re oy­nar­lar­ken, bir ko­va­la­ma­ca sah­ne­sin­de, aya­ğı kay­dı ve düş­tü­ğü yer­den bir tür­lü doğ­ru­la­ma­dı. Çün­kü diz­le­ri onu ta­şı­mak­ta zor­la­nı­yor­du. Bu zor­lu­ğu aş­mak için ser­gi­le­di­ği bü­yük ça­ba, se­yir­ci­yi coş­tur­muş, çıl­gın­ca al­kış­la­ma­ya baş­la­mış­lardı.
O al­kış­lar­dan öy­le­si­ne et­ki­len­miş­ti ki, la­tin di­li oku­mak is­ter­ken, ken­di­si­ni kon­ser­va­tu­var sı­nav­la­rın­da bul­du!
Ak­si­lik bu ya, iki di­zin­de de te­da­vi­si müm­kün ol­ma­yan bir has­ta­lı­ğın bu­lun­du­ğu­nu, sah­ne­de de bu ne­den­le aya­ğa kal­ka­ma­dı­ğı­nı, kon­ser­va­tu­va­rı ka­zan­dık­tan son­ra öğ­ren­di. Şans­sız­lı­ğa ba­kın ki, oyun­cu ol­ma ka­ra­rı­nı al­dı­ran du­rum, bir an­da kar­şı­sı­na oyun­cu­lu­ğa en bü­yük en­gel ola­rak çık­mış­tı.
Bir oyun­cu­nun be­de­nin­de böy­le bir has­ta­lık­la ya­şa­ma­sı­nın zor­lu­ğu­nu çok iyi bi­li­yor ama mo­ra­li­ni de hiç boz­mu­yor­du.
Diz­le­ri­ne dik­kat ede­rek ça­lı­şır­sa, ba­şar­ma az­mi ve ye­te­ne­ğiy­le tüm güç­lük­le­ri ye­ne­ce­ği­nin bi­lin­cin­dey­di.
Ka­rar­lıy­dı, ye­ne­cek­ti...

* * *

Kon­ser­va­tu­var yıl­la­rı ha­ya­tı­nın en üret­ken dö­ne­mi ol­du. On­ca pa­ra­sız­lık ve zor­lu­ğa rağ­men oku­lu­nu ba­şa­rıy­la bi­tir­di.
De­de­si­nin gön­de­re­bil­di­ği üç ku­ruş­la oku­mak zo­run­day­dı. Ev ki­ra­sı ve ya­kıt pa­ra­sı der­ken, elin­de avu­cun­da bir şey kal­mı­yor, ya­şa­mak­ta zor­la­nı­yor­du. Ama oku­ma­nın ne ka­dar önem­li bir şans ol­du­ğu­nu ve her­ke­se mut­la­ka bu fır­sa­tın ve­ril­me­si ge­rek­li­li­ği­ne inan­mış­tı.
Pro­fes­yo­nel ha­ya­ta atıl­dı­ğı ilk ku­rum olan Bur­sa Dev­let Ti­yat­ro­su­’n­dan al­dı­ğı ilk ma­aş­la, 3 ke­man sa­tın alıp, ih­ti­ya­cı olan 3 yok­sul öğ­ren­ci­ye he­di­ye et­ti.
Ara­dan 19 yıl geç­tik­ten son­ra, ge­çen yıl, o öğ­ren­ci­ler­den bi­ri ken­di­si­ne ulaş­tı.
Ya­şa­dı­ğı şeh­rin TRT’­sin­de ke­man çal­mak­tay­mış. “A­bi sa­na çok te­şek­kür ede­rim” de­yin­ce ağ­la­mak­lı ol­du.
İh­ti­ya­cı olan öğ­ren­ci­le­re yar­dım et­mek, ona de­de­si­nin mi­ra­sıy­dı. Çün­kü o de­de, öle­ne ka­dar emek­li maa­şıy­la öğ­ren­ci okut­muş­tu.

* * *

Bur­sa ma­ce­ra­sı bi­tin­ce, sev­di­ği kız­la ev­len­mek üze­re İs­tan­bu­l’­a gel­di.
Sev­da­lan­dı­ğı Eb­ru ol­ma­sa, İs­tan­bu­l’­a gel­me­ye hiç ni­ye­ti yok­tu. Bu dev şeh­re kol­lek­tif ka­ba­lık ve keş­me­keş ne­de­niy­le bir tür­lü ısı­na­ma­ma­mış­tı.
Da­ha ye­ni ev­liy­di­ler, Su­adi­ye­’nin ara so­kak­la­rın­da­ki so­ba­lı bir da­ire­de ya­şı­yor­lar­dı. Yan da­ire­de so­run­lu bir kom­şu otu­ru­yor­du. Bir ge­ce kriz ge­çir­di ve bal­ta­yı ka­pıp, fer­yat fi­gan du­var­la­rı yık­ma­ya baş­la­dı.Te­laş­la ara­dık­la­rı po­lis­ler gel­di­ğin­de şu­uru­nu kay­bet­miş ada­mı elin­de bal­ta­sıy­la, ev­le­ri­nin ho­lün­de ya­ka­la­dı­lar. Ka­pı­yı par­ça­la­yıp içe­ri gir­miş­ti.
Kub­rick film­le­ri­ni arat­ma­ya­cak bu sah­ne­den son­ra ora­yı ter­k e­dip, ge­çi­ci ola­rak eşi­nin asis­tan­lı­ğı­nı yap­tı­ğı Do­ğan Cü­ce­loğ­lu­’nun evi­ne ta­şın­dı­lar. Yurt dı­şın­da olan Do­ğan Bey dön­dü­ğün­de Ço­cuk­lar siz ka­lın ora­da, ben ken­di­me baş­ka ev bu­lu­rum” de­yin­ce, te­mel­li yer­leş­ti­ler.

* * *

Mes­le­ğin­de çok ba­şa­rı­lı bir te­ra­pist olan eşi Eb­ru, Ge­zi Di­re­ni­şi­’n­den be­ri bun­ca teh­di­de, iti­bar­sız­laş­tır­ma ça­ba­la­rı­na ve yal­nız bı­rak­ma­la­ra kar­şın ko­ca­sı­nın ya­nın­dan bir kez ol­sun ay­rıl­ma­dı ve ge­ri adım at­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ima bi­le et­me­di.
Fi­kir­le­ri ne­de­niy­le iş­siz kal­ma­sı, ek­me­ğiy­le oy­nan­ma­sı Eb­ru ol­ma­sa, da­ya­na­bi­le­ce­ği şey­ler de­ğil­di.
O ve de­ğer­li eşi, ül­ke­miz­de­ki en bü­yük ek­si­ğin ai­le içi eği­tim ek­sik­li­ği ol­du­ğu­na ve ya­şa­dı­ğı­mız tüm kö­tü­lük­le­rin de bun­dan kay­nak­lan­dı­ğı­na inan­dık­la­rı için, iki oğul­la­rı­nı da vic­dan­lı, an­la­yış­lı ve em­pa­ti sa­hi­bi bi­rer in­san ola­rak ye­tiş­tir­me­ye ka­rar­lı­lar.

* * *

Ge­li­yo­ruz öy­kü­mü­zün son­la­rı­na...
Özel­lik­le son 10 yıl­dır Şe­hir Ti­yat­ro­la­rı­’n­da oy­na­dı­ğı her oyun, aday­lık­lar­la ve ödül­ler­le de­ğer­len­di­ril­di. Ba­rut Fı­çı­sı, Mas­ke­li­ler (Bu oyun­da­ki per­for­man­sıy­la Sad­ri Alı­şık 2009 Ödül­le­ri”n­de Yı­lın En Ba­şa­rı­lı Oyun­cu­su se­çil­di. Mas­ke­li­ler oyu­nu tüm dal­lar­da Yı­lın Oyu­nu, De­ko­ru ve Yö­net­me­ni ödül­le­ri­ni ka­zan­dı), Teh­li­ke­li İliş­ki­ler (2012 Afi­fe Ja­le, En Ba­şa­rı­lı Oyun­cu Aday­lı­ğı ile Yı­lın En Ba­şa­rı­lı Yö­net­me­ni ve Yı­lın Pro­dük­si­yo­nu ödül­le­ri­ne la­yık gö­rül­dü), Bir Yaz Ge­ce­si Rü­ya­sı (Bu yı­lın Sad­ri Alı­şık Ödül­le­ri’n­de ona Yı­lın En Ba­şa­rı­lı Er­kek Oyun­cu­su ödü­lü­nü ka­zan­dır­dı­ğı gi­bi, ay­nı tö­ren­de Yı­lın En Ba­şa­rı­lı Yar­dım­cı Er­kek Oyun­cu­su ödü­lü­nü de Ar­da Ay­dın al­dı. Afi­fe Ja­le­’de Yı­lın Pro­dük­si­yo­nu, Yı­lın De­ko­ru ve yar­dım­cı rol­de Yı­lın En Ba­şa­rı­lı Oyun­cu­su -rah­met­li Ya­vuz Şe­ker-ödül­le­ri gel­di.)

* * *

Bun­ca yo­ğun­luk ve güç­lük ara­sın­da özel ti­yat­ro da yap­tı.
Bah­ti­yar En­gin ve Yıl­dı­ray Şa­hin­ler ile bir­lik­te İs­tan­bul Halk Ti­yat­ro­su­’nu kur­du. Da­ha son­ra geç­ti­ği­miz yıl Ti­yat­ro İs­tan­bul ile ikin­ci kez Sad­ri Alı­şık Oyun­cu Ödü­lü­’nü al­ma­sı­nı sağ­la­yan İs­tib­dat Kum­pan­ya­sı”n­da oy­na­dı. Son ola­rak bu yı­lın Di­rek­le­ra­ra­sı Ödül­le­ri­’n­de Va­sıf Ön­gö­ren Özel Ödü­lü­’nü ka­zan­dı.
Son za­man­lar­da ak­lı­nı, po­li­ti­ka­cı­la­rın as­lın­da bi­zim bi­rer yan­sı­ma­mız ol­du­ğu ger­çe­ği çok yo­ru­yor. Zi­ra bu ka­dar vah­şi, bu ka­dar ya­lan­cı, bu ka­dar dü­zen­baz, sa­bit fi­kir­li ve vic­dan­sız ol­ma­dı­ğı­mı­za inan­ma­ya ih­ti­yaç du­yu­yor. O ne­den­le gü­ne­ba­kan çi­çek­le­ri gi­bi yü­zü­mü­zü ba­rı­şa, da­ya­nış­ma­ya, sa­na­ta ve onun ay­dın­lı­ğı­na dö­ne­ce­ği­miz gün­le­rin umu­duy­la ya­şı­yor.

* * *

Sev­gi­li okur­la­rım,
Si­ze ti­yat­ro oyun­cu­su Le­vent Üzüm­cü­’nün öy­kü­sü­nü an­lat­ma­ya ça­lış­tım.
Pe­ki bun­ca ba­şa­rı­dan son­ra ne ol­du bi­li­yor mu­su­nuz?
Ya­şa­mı, ba­şa­rı­la­rı ve öz­gür­lük­ler uğ­ru­na ver­di­ği bü­yük mü­ca­de­le ne­de­niy­le ör­nek mo­del ol­ma­yı hak eden Le­vent Üzüm­cü, ina­nıl­maz sal­dı­rı­la­rın, yaf­ta­la­ma­la­rın, if­ti­ra­la­rın ve teh­dit­le­rin he­de­fi ha­li­ne gel­di.
Bun­lar yet­mi­yor­muş gi­bi Şe­hir Ti­yat­ro­la­rı­’n­dan ko­vul­ma­sı is­te­miy­le Yük­sek Di­sip­lin Ku­ru­lu­’na sevk edil­di.
Siz şa­şır­dı­nız mı, bi­le­mem!
Zi­ra ben, ül­ke­miz­de­ki akıl tu­tul­ma­sı kar­şı­sın­da şa­şı­ran­la­ra şa­şı­rı­yo­rum!..