70’li yıllar...
Mevsim kış...
İstanbul’un yoksul arka sokaklarından biri..
Dondurucu gece yarısı ayazında kameraman arkadaşımla bir sabahçı kahvesinin ortasındaki inşaat merdivenine tırmanarak çatıdaki “bekar odası”na çıkıyoruz. Çünkü tek çıkış yolu;
inşaat merdiveni!..
Hayatımda ilk kez gördüğüm “bekar odası” uzun, upuzun, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen izbe bir yer...
Yaklaşık 50 ranzanın tümü, altlı üstlü dolu.
Kirden simsiyah olmuş çarşafsız yataklarda sızıp kalmış insanlar, gök gürültüsünü andıran horultularla uyuyor.
Kimiyse ciğerleri sökülürcesine öksürüyor.
Çoğu inşaatlarda boğaz tokluğuna çalışan, ya da iş bulabilme umuduyla o zamanlar “taşı toprağı altın” denilen İstanbul’a gelen fena halde çaresizlerin arasından geçerek, dipteki cılız, arada bir göz kırpan ışığa doğru ilerliyoruz.
Üzerindeki toz toprak nedeniyle her an sönecekmiş izlenimini veren ampulün sarktığı yerde ne duruyor biliyor musunuz?
Omzunda güverciniyle Ecevit fotoğrafı ve “Umudumuz Karaoğlan” posteri...
Ecevit, bekar odasının derin uykudaki garibanlarına, “sahipsiz değilsiniz” dercesine gülümsüyor.
* * *
Yine 70’li yıllar, yine kış...
Sarayburnu’nda, Amerikalı turist Sarai Sierra’nın öldürülüğü yer var ya, işte tam oralar...
Bir haber için surların önünden geçerken, mağaramsı bir oyuktaki hareketlilik dikkatimi çekiyor. Hemen aracımızı durdurup kameraman arkadaşımla birlikte iniyoruz.
Oyuğa yaklaşırken elinde bıçakla biri fırlıyor.
“Gidin ulan... Beni ve çocuklarımı başımızı soktuğumuz buradan da mı edeceksiniz?.. Defolun yoksa vururum” diye bağırıyor.
Niyetimizin kendisine zarar vermek olmadığını, tam tersine yardım etmeye çalışacağımızı söyleyip, güçlükle ikna ettikten sonra bizi içeriye alıyor.
Bir de ne görelim?
Sapsarı saçlı, mavi gözlü dünyalar güzeli iki çocuk, korkudan fal taşı gibi açılmış gözlerle bize bakmıyor mu?
İçerisi derin dondurucudan farksız. Ayrıca duvardan şelale gibi su akıyor!
Adam kameraya anlattığı acılarla dolu hikayesini şu sözlerle noktalıyor:
“Umudum Karaoğlan... Beni ve çocuklarımı bu kör karanlıktan aydınlığa, ancak Karaoğlan çıkarır!”
Umuda bakar mısınız?
* * *
Yıl 2015...
Yine kışa doğru gidiyoruz...
Derin analizlere hiç girmiyorum.
Yoksul semtin bekar odasındaki ampul, son kullanım tarihinin çoktan dolmuş olmasına karşın hâlâ orada duruyor!..
Ampulün arkasındaki örümcek ağlarıyla kaplanmış duvar ise, umutsuzlara umut olacak liderin fotoğrafını bekliyor!..
UĞUR DÜNDAR’IN NOTU: Önceki gün sevgi, saygı ve rahmetle andığımız Bülent Ecevit’in, sosyal demokrat siyasetle, yüzde 42 gibi rekor oy alarak Başbakan olduğu dönemdeki başarısızlığı, soğuk savaş yıllarının Türkiye’sindeki solu dışlayan koşullar nedeniyle ayrı bir yazı konusudur.
Umutsuzların umudu olabilmek zor mu?..
Uğur Dündar
Yayınlanma: