Ulusal varlığımızın simgesi, Türkiye’mizle özdeşleşerek kurumlaşan Önderimiz, kurtarıcımız, kurucumuz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk Ulusu’yla birlikte sonsuza değin yaşayacaktır. O büyük insan anıldıkça unutulmayacaktır. Osmanlı özlemcileri, köktendinciler, çıkarcılar, değişik sapkınlıklar, yalanlar ve karalamalarla insanlıktan çıkanlar ne yaparsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler yurtseverlerin yüreklerinden ve beyinlerinden Atatürk’ü silemezler. O bizim için Türklüktür, Türkiye’dir, bağımsızlıktır, özgürlüktür, çağdaşlıktır, aydınlıktır, hiç sönmeyen güneşimizdir.
Yarın, aramızdan ayrılışının 77. yılında O’nu içten sevgi, saygı ve bağlılıkla anacağız. Sap gibi duranlar, O’na kınanan sözlerle yaklaşanlar, ilkelerini yadsıyıp, eserlerini yıkanların biçimsel duruşları, geçiştirici sözleri, yapay iletileri hiçbir önem taşımaz. O’nun için şimdiye kadar söylenip yazılanların en anlamlısını, en güzelini, en unutulmazını köşemize olduğu gibi koyup anımsatarak yüce katında bir kez daha eğiliyoruz. Bilinsin ki Anıtkabir, kalbimizdir:
“Büyük Türk Milleti’ne!
Bütün ömrünü hizmetine vakfettiği sevgili milletinin ihtiram kolları üstünde Ulu Atatürk’ün fâni vücudu, istirahat yerine tevdi edilmiştir. Hakikatte yattığı yer, Türk Milleti’nin O’nun için aşk ve iftiharla dolu olan kahraman ve vefâlı göğsüdür.
Atatürk, tarihte uğradığımız en zâlim ve haksız itham gününde meydana atılmış, Türk Milleti’nin mâsum ve haklı olduğunu iddia ve ilân etmiştir. İlk önce ehemmiyeti kavranmamış olan gür sesi, asla yıpranmayan bir kuvvetle nihayet bütün cihanın şuuruna nüfuz etmiştir.
En büyük zaferleri kazandıktan sonra da Atatürk ömrünü yalnız Türk Milleti’nin haklarını, insaniyete ezelî hizmetlerini ve tarihe hak ettiği meziyetlerini ispat etmekle geçirmiştir. Milletimizin büyüklüğüne, kudretine, faziletine, medeniyet istidadına ve mükellef olduğu insaniyet vazifelerine sarsılmaz itikadı vardı. “Ne mutlu Türküm diyene!” dediği zaman, kendi engin ruhunun, hiç sönmeyen aşkını en mânalı bir surette hülâsa etmiş idi.
Fena zihniyet ve idare ile geri bırakılmış Türk cemiyetini en kısa yoldan insanlığın en mütekâmil ve en temiz zihniyetleriyle mücehhez modern bir devlet hâline getirmek O’nun başlıca kaygısı olmuştu. Teşkilat-ı Esasiye’mizde ve bugün hizmet başında, irfan muhitinde ve geniş halk içinde bulunan bütün vatandaşların vicdanlarında yerleşmiş olan lâik, milliyetçi, halkçı, inkılâpçı, devletçi cumhuriyet, bize bütün evsafiyle Atatürk’ün en kıymetli emanetidir.
Ufulünden beri Atatürk’ün aziz adı ve hâtırası, bütün halkımızın en candan duygularıyla sarılmıştır. Memleketimizin her köşesinde ve bütün milletçe kendisine gösterdiğimiz samimi bağlılık, devlet ve milletimiz için kudret ve vefânın beliğ misâlidir. Türk Milleti’nin aziz Atatürk’e gösterdiği sevgi ve saygı, O’nun niçin Atatürk gibi bir evlât yetiştirebilir bir kaynak olduğunu bütün dünyaya göstermiştir.
Atatürk’e tâzim vazifemizi ifâ ettiğimiz bu anda, halkımıza, kalbimden gelen şükran duygularımı ifade etmeyi ödenmesi lâzım bir borç saydım.
Milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı Atatürk’ün en kıymetli ideali idi. Bütün dünyada ölümünün gördüğü ihtiramı insanlığın âtisi için ümit verici bir müjde olarak selâmlarım. Bu sözlerim, yazılarıyla ve toprağımızda şövalye askerleri ve mümtaz şahsiyetleriyle yasımıza iştirak eden büyük milletlere Türk Milleti adına şükranlarımın ifadesidir.
Devletimizin bânisi, ve milletimizin fedakâr, sâdık hâdimi, insanlık idealinin âşık ve mümtaz siması, eşsiz kahraman Atatürk: Vatan sana minnettardır.
Bütün ömrünü hizmetine verdiğin Türk Milleti’yle beraber senin huzurunda tâzim ile eğiliyoruz. Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin. Emin ol, aziz hâtıran sönmez meş’ale olarak ruhlarımızı daima ateşli ve uyanık tutacaktır.
Reisicumhur İsmet İNÖNÜ”