İçtenlik (samimiyet) duygu ve düşünce açıklığıyla yansır ve yaşama geçer. İkilemli tutum ve davranışlardan kaçınılarak gerçekleri olduğu gibi görmenin, benimsemenin bu doğrultuda ilişkilerle uygulamaları istemenin kaynağı içtenliktir. Yapaylık, ikiyüzlülük, gerçek dışı davranış, söylem ve gidiş içtenliğin tersidir. Siyasal nedenlerle ve amaçlarla gerçek dışına çıkmak, olmayacak sözleri vermek, verdiği sözleri tutmamak, göründüğünden başka olmak, görüş ve düşüncelerini yanlışsa düzelterek değil çıkarına göre sık sık değiştirip beklentilerine göre açıklamak, yaranma çabasıyla yadsımak ve düzenlemek sağlıklı kişilikle bağdaşmaz.
Ülkemiz siyasal ortamında yukarda özetlenen çarpıklıklara çok sık rastlanmaktadır. Söylem ve eylemleriyle baskıcı, dayatmacı, çıkarcı, bencil, partizan, hukuk tanımaz kimilerinin zaman zaman gülerek, sertleşerek çizdiği kişiler içtenliksizliğin belirgin örneğini vermektedir. Güven veren, saygı duyuran, sözlerine inanılan sayısı giderek azalmaktadır.
Günümüz Başbakanı “Özgürlükçü Anayasa” istedi. Yürürlükteki Anayasa’dan yararlanarak iktidarlarını sürdüren, gereksiz yeni seçim olanağını bu Anayasa’da bulan, istediği her işlemi bu Anayasa’ya göre gerçekleştiren, baskıları, yasakları, yargıdan istediği kararları yine bu Anayasa’ya göre gerçekleştiren iktidarın sözüne nasıl güvenilir? Özgürlükle asla bağdaşmayan durumların sorumlularının özgürlük savına nasıl inanılır?
Başta hak arama, savunma, din ve vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü olmak üzere birçok hak ve özgürlüğe nasıl yaklaştıkları ortada. İstedikleri Anayasa olsa olsa “Gelen gideni aratır” sözünü anımsatan bir kelepçe, bir dikta prangası olur. Ağaları bay RTE’ın başkanlık sisteminde nasıl yaşanır kestirilemez. Kur’an-ı Kerim’li miting konuşmaları, Ortadoğu’da şiddetlenen din ve mezhep çatışmaları, buna göre ilişki düzeni “Özgürlükçü Anayasa” isteminin gerçekçi olmadığını, haklı kuşkulara yol açtığını şimdiki söylem ve eylemleri kanıtlamaktadır.
Anayasa’nın ilk dört maddesi, cumhurbaşkanının aşırı yetkileri, kuvvetler ayrılığına yönelik aykırılıklar, Anayasa Mahkemesi üye seçimine ilişkin tasarımlar, yargı bağımsızlığına düşen gölgeler, HSYK ile YÖK’ün durumu, Atatürk’ün Dil Kurumu ile Tarih Kurumu’nun sahiplerine geri verilmesinde direnme, üniversite özerkliği, basın özgürlüğüne ilişkin sorunlar ortada. Hiçbirisi hakkında iktidardan olumlu bir yaklaşım yok. Sürekli sertlik, sürekli ayrıştırma, sürekli antidemokratik uygulamalar ve söylemler..
Seçim güvenliğinin endişe verdiği bir ortamda son beş ayda ne iyileşti, olumlu ne gerçekleşti, neler düzeldi ki teröre, partizanlığa, Işid ve Suriye sorununa, yaşam güçlüklerine, Anayasa’ya aykırı tutum ve davranışlara, hukuksuzluğa karşın AKP oyunu artırdı? Çok iyi düşünmek, değerlendirmek gerekiyor. Siyasetin bulutları ufkumuzdan uzaklaşmış değil. Dikta yönelişleriyle neler yaşanacak, kimler sözlerinin eri olacak, baskılar, dayatmalar ayrıştırmalar kalkacak mı göreceğiz.