Bu işin özellikle çocuk gelinlerin sayılarından bir artışa neden olacağı görüşü hakimken biz konuyu bir hukukçuya, Feyzioğlu’na sorduk. Feyzioğlu, kadını ikinci sınıf vatandaş olarak gören ve yaptıkları açıklamalarla adeta aleni bir şekilde bunu gösteren AKP hükümetinin bu yasayı da yine kendi çıkarları lehinde kullanabileceği tehlikesine dikkat çekerken, kadınların Cumhuriyet’le kazandığı haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığının da altını çizdi.  Fevzioğlu’nun konuyla ilgili açıklaması "Kadınların özgür iradeleriyle evlenme haklarını yok edecek; kayıt güvenilirliğini tehlikeye sokacak bir gelişme. Nihayetinde, kadınların ellerinden, Cumhuriyet’in kazanımları masum bir kolaylık gibi gösterilerek alınacak" uyarısında bulundu.

"İRADELERİ ELE GEÇİRİLECEK"


Feyzioğlu; "Öncelikle kadınların cumhuriyetle ve cumhuriyet devriminin temellerinden olan medeni kanunda kazandıkları haklarını tehdit eden bir gelişme. Belediyede kıyılan nikahta; nikah memuru, 'başka herhangi bir konu da yetkili görmediği, yani insanların haklarına müdahale hakkını kendinde bulmadığı için sadece nikahı kıyıyor'  Ama müftü, imam, muhtar ile iş böyle değil. Bu kişiler insanların evlerinin içine öyle ya da böyle kendilerine biçtikleri görev tanımlarıyla giren insanlar. Hal böyle olunca  müftü de, imam da muhtar da evlilik akdi gibi resmi işlem yerine ikna edici girişimlerde de bulunacak. Mesela 'bundan daha iyisini mi bulacaksın, boyu boyuna, huyu huyuna' gibi... Bu kadınların ve özellikle evlenme yaşında olsalar bile kendi ayakları üzerinde sağlamca duramayan gençlerin iradelerini baskı altına alabilecek" dedi.

"ÖZELLİKLE KADINLAR AĞIR BASKI GÖRECEK"


"Kadınlar bu ağır baskıdan zarar görecek" diyen Feyzioğlu  sözlerini şöyle sürdürdü "Din adamlarının nikah kıyması, Türkiye gibi din ve devlet işlerini birbirinden henüz ayırmayı başaramamış tam aksine, giderek din kurallarının devlet işlerini biçimlendirmesine izin verilen bir ülkede; dini nikahın, resmi nikahın yerine geçmesine sebebiyet verecek. Açılan bu kapıda sadece evlilik sözleşmesinin değil evliliğe, boşanmaya, mal rejimine, çocukların velayetine, evin yönetimine kısaca aile hukukuna ilişkin din kuralları girecek. Yani kadını eşit vatandaş yapan laik hukuk, yerini Şer'i hukuka bırakacak. Ben bir adım sonrasını tereddütsüz ifade ediyorum. Bugün dini nikahı, resmi nikah olarak getirenler yarın,  'Evlenen kadın ve erkek kendilerine uygulanacak hukuku da serbestçe belirlesinler' diyecekler" diye konuştu.

"KADINI EŞİT VATANDAŞLIKTAN MAHRUM EDECEKLER"


Uygulama ile kadının giderek eşit vatandaşlık hakkından mahrum bırakılacağını savunan Feyzioğlu "Eşler, kendilerine uygulanacak hukuku serbestçe seçerler" benzeri bir cümledeki bu 'serbestçe' kelimesinin aldatılacağını kullanarak kadını Türk Medeni Kanunu'nun kendisine sağladığı eşit vatandaşlıktan mahrum edecekler. Çok eşlilikte mirasta az payı, çocuk üzerindeki düşük haklarda, kocanın kadını terbiye etme hakkı ve hatta iz bırakmadan 'hafifçe tokatlamasını' bile göreceksiniz bu kapıdan birer birer sokulmak istenecek. Başı açık, başı kapalı, o mezhepten, bu mezhepten, inancını yaşayan ya da inanmayı tercih etmeyen her kadın burada birleşmek zorunda. Yarım vatandaş olmak istemiyorsa tehlikeye karşı sesini çıkarmanın farkına varmalı" dedi.