“Havacı komutan olarak düğündeydim...
Oyun havaları çalıyordu, iki gidip geldik... O sırada darbe oluyor haberleri geldi, orkestra şefine sordum, o “Bizim kemancının babası emekli levazımcı, sorduk, dedi ki mataraları saysınlar, eksik matara varsa demek ki asker sokağa çıktı” dedi... Ciddiye almadım, sonra beni düğünde oynarken yakaladılar, baktım mataraları var, darbe oluyor dedim...”

*

“Ben tank birliğinin komutanı olarak tankın içinde yerimden kıpırdamadım... Ama tank gittiği için haliyle gidiyorsun... Tankın sürücüsüne “evladım nereye gidiyoruz?” dedim... “Bisiklet turnuvasına” dedi... O sırada tankın içinde çatışma çıktı, tanka girmiş taksi şoförü ile şef garson “tankı ben kullanacağım” diye birbirlerine girdiler, derhal itiraz ettim, tankı manifaturacı kullandı, gittik...”

*

“Tüm komutanlar benden sorulduğu için, durumuma baktığımda; yaverim hainmiş, şoförüm karşı taraftan, sekreterim örgütten, nöbetçim darbeci, çaycım Fetocu, berberim satılmış, temizlikçim cemaatçi, yardımcım paralelden...
Duruma hakimdim ama, alt kadro gitmiş...
Altımı tutamadım...”

*

“Bize köprüyü tutma görevi verildi... Darbe yapacağımızı bilmiyordum... Köprüyü tutun dediler, ama köprünün iki ayağı olduğunu da söylemediler... Komutanı arayıp “Komutanım köprünün iki ayağı varmış” dedim...
O da “olsun” dedi:
“Bir ayağını tutarsan, tek ayakla nereye kadar gider...”

*

Özetle; tarikatı, mezhebi, cemaati, hacıyı, hocayı, imamı soktunuz içine... Son yüzyılda İslam aleminin şanlı tek zaferini kazanmış Türk Ordusu bu hale geldi...
Ve Atatürk yukarıdan baktı...
Ağladığı görülmemiş mavi gözlerinde hüzün vardı...
İki mavi damla yuvarlandı yanaklarına...
İlk kez...