“Çağrı”dan sonra nihayet İslam aleminin gurur duyacağı büyük bir sinema filmi daha oldu... 2015 yapımı “Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” sinemalarda... Dinler tarihinden uyarlanan filmlerin kıvamını tutturmak kolay değildir pek. Dini hassasiyetler taşıyan kitleleri yaralamayacak ama kalıcı ve etkili olabilmek için fanatizm boyutlarına varmayan, slogan atar gibi olmayan ama dramatik etkisi sağlam bir senaryoya, yüksek bir bütçeye ve iyi bir yönetmene ihtiyaç vardır.

Hz. Muhammed’in peygamber olarak çıkışından, son haccında tüm islam alemine yaptığı Veda Hutbesi’ne kadarki süreci anlatan, 1976 yılı yapımı Mustafa Akkad imzalı “Çağrı” (The Message) filmi türünün en iyi örneklerinden biriydi ve tüm dünyadaki müslümanları derinden etkilemişti. O zamandan beri de güçlü bir islam tarihi filmi çekilemedi. Zaten Hz. Muhammed’in yüzünün tasvir edilmesi ve resmedilmesi ‘örfen’ yasaklanmıştır. Yönetmen Akkad da filminde bu yasağa harfi harfine uymuş, onun görüntüsünü ve sesini en ufak bir sahnede bile tasvir etmemişti. Şimdi İranlı usta yönetmen Majid Majidi ise bu konuda kendisini riske atıp, ana karakterini gösterememe dezavantajını aşabilmek için sınırları elinden geldiğince zorlamış Hz. Muhammed’i ilk kez uzaktan gösteren, ya da eline, koluna, ayağına, yanağına, saçlarına yaklaşan bir üslup var bu sefer sinemada. Majidi bu sahneleri yılların tecrübesiyle kimsenin rahatsız olabileceği bir duruma izin vermeden halledebilmiş. Peygamberin söylediklerini ise duymuyoruz ama ‘italik’ altyazıyla okuyabiliyoruz.

muhammed_1

Dinin anlamı...

Majidi’nin filmi, Hz. Muhammed’in doğumuyla başlayıp peygamberliğini ilan edene kadarki sürecine odaklanıyor. Yönetmenin asıl derdi de zaten islam dininin hangi ortamda ve ihtiyaç zamanında ortaya çıktığının altını çizmek. Köleliğin, açlığın, adaletsizliğin ve yozlaşmanın ortasında doğan yeni bir din ve onun habercisinin hikayesi bu. Asla bağnazlığa izin vermeyen, savaşmayı en son çare olarak gören, her şeyden önemlisi ‘insanseven’, mazlumların yanında olan bir dinin elçisinin insanlığa gelişi... Bu doğum birilerini rahatsız edecek ve daha en baştan tehlikeli görünen bu bebeğin büyümesini istemeyeceklerdir.

Filmde bu ana hikayenin dışında güçlü bir ‘annelik’ hikayesi anlatmayı da başarıyor yönetmen. Kocasını henüz kaybetmiş olduğu için sütten kesilen Amine’nin bebeğini besleyememesi ve onun güvenliği için ondan uzak kalma zorunluluğu etkileyici sahnelerle işlenmiş. Süt annesi olarak Halime’nin hikayeye girişi de son derece duygusal bir etki yaratıyor. Hem Amine’yi oynayan Mina Sadati hem de Halime rolünde izlediğimiz Sareh Bayat izleyicilerin kalbine dokunmayı başarıyor.

muhammed_4

Epik bir anlatım

Majidi’nin 40 milyon dolarlık dev bir bütçeyle çektiği filmde dünyanın en usta görüntü yönetmenlerinden biri olan İtalyan Vittorio Storaro’nun (Son İmparator, Kıyamet, Çölde Çay) enfes görüntü çalışmasına Hintli müzisyen A.R. Rahman’ın (Milyoner) müzikleri başarıyla eşlik ediyor. Belli ki yönetmen Hollywood’un epik macera filmleriyle (Arabistanlı Lawrence, Ben-Hur vb.) şimdiye dek çekilmiş önemli peygamber filmlerini (On Emir, Günaha Son Çağrı, Jesus Christ Superstar vb.) elden geçirmiş ve büyük bir film yapmanın peşine düşmüş.
İslam dinini yozlaştırmaya çalışanlara ya da diğer dinlerin düşmanı gibi göstermeye çalışan tüm gruplara karşı sinemanın gücünü kullanmayı hedeflemiş Majidi. “Çağrı”nın ele aldığı tarih aralığının getirdiği kimi avantajlardan yoksun olmasına rağmen (Hz. Hamza ve Hz. Ali haliyle birer sahnede görünüyorlar sadece; Hendek, Bedir ve Uhud savaşları ise bu filmin konusu dışında kalıyor), 178 dakikalık süresi boyunca yer yer heyecanlı, dramatik ve insanın derinlerine, imanına seslenen bir film çıkartmayı başarmış. İslam’ın ve diğer dinlerin aslında ne işe yaradığını unutanlara anlamlı bir hatırlatma yapmış.

3,5 yıldız
Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi
Yönetmen: Majid Majidi
Oyuncular: Mahdi Pakdel, Sareh Bayat, Mina Sadati
178 dakika,

Ekşi elma da lazım...

Yılmaz Erdoğan’ın senaristliğini severim. Sağlam duygusal çatışmalar yaratmayı bilir, kelime oyunlarıyla dolu lezzetli diyaloglar yazma konusunda ustadır. Oyunculuğunda da kendine has nüansları vardır. Trajikomik karakterlerde inandırıcıdır. Toplumsal hassasiyetlerini hikayelerine yedirmek isteyen bir sinemacıdır. Sosyal eşitsizlik üzerine bir trajikomik masal olarak tanımlanabilecek “Neşeli Hayat” benim için Türk sinemasının ikibinlerde çıkardığı en iyi filmlerden biridir. Melodram kalıplarına yenilmeden anlatabildiği hüzünlü hikayesiyle “Kelebeğin Rüyası” da önemli filmdir. Aslında aşağı yukarı her filmiyle Türkiye’nin anaakım sinemasının içinde niteliğin ön planda olduğu örnekler verebilmiştir.

eksi_elmalar_2


“Ekşi Elmalar”, Erdoğan’ın “Vizontele”de olduğu gibi yine kendi geçmişine döndüğü bir film. 1970’lerin sonunda Hakkari’de, Adalet Partisi’ne gönülden bağlı Belediye Başkanı Aziz Özay’ın ve onun üç kızının hikayesi bu. Filmde, sert mizaçlı ama sevilen, gönlü bol biri olan Aziz’in gelinlik çağlarını hafiften geçmeye başlayan kızlarına kurduğu baskı, politik iktidarını giderek yitirmesiyle paralel bir şekilde anlatılıyor. Aziz Başkan, insanlarla olan iletişimini elma yetiştirme prensipleriyle anlatıyor bir sahnede. Ona göre ekşi elmalar da insanlar gibi eğitilebilirler! Direnç gösteren ve ekşi kalmakta ısrar eden elma ağacını kesip atmalısındır bahçeden! Erdoğan hem yazdığı hem de oynadığı karakter üzerinden ‘farklı olana tahammül edemeyen sağ politikacı’ların sonunun pek de parlak gelmediğini de ima ediyor aslında. Nitekim Aziz’in yolculuğu tıpkı “Züğürt Ağa” gibi sıradanlaşma ve geçmişsiz kalmakla sonuçlanacaktır. Onun sabitfikirliliği ve dogmatik dünyası, onu sevdiği için boyunduruğu altında yaşamaya gönüllü olmuş sevimli, insancıl ve iyi kalpli dört kadının geleceğini de etkileyecektir.

eksi_elmalar_1

Senarist Erdoğan “Ekşi Elmalar”ın özünde bize aslında bunu anlatmaya soyunurken, yönetmen Erdoğan, “Züğürt Ağa”daki gibi tutarlı bir denge kuramıyor. İlk başta sıcak bir komedi ve romantik yapıyla başlayıp giderek daha ciddi ve karamsar bir drama doğru sürüklüyor filmini. Bir süre sonra komedi unsurlarını neredeyse tümüyle çıkarıyor filminden. Buna karşılık politik altmetnini sonlara sıkıştırıp kürt meselesinin başladığı günleri de birkaç cümle içine sığdırmakla yetiniyor, oysa amaçlanan şey, bunları bütün bir filmin altına döşeyebilmek olmalı..
Yine de Erdoğan’ın filmi keyifle izleniyor. Aziz Reis’in üç kızını canlandıran Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden ve Şükran Ovalı, yüksek enerjileri ve pırıl pırıl performanslarıyla filmi sürüklüyorlar. Filmin Köyceğiz’de çekilmesine rağmen Gökhan Tiryaki’nin usta işi görüntülerine bazı dijital dokundurmalar da yapılmış, böylece bize 70’lerin cennet gibi Hakkari’sini de göstermişler. Sonuçta “Ekşi Elmalar”, bir ailenin Hakkari’den Antalya’ya uzanan 30 yıla yayılmış hikayesi, başarılı müzikleri, görüntüleri ve oyuncularıyla birlikte izleyicisini sarıp sarmalıyor.

3 yıldız
Ekşi Elmalar
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden
110 dakika