Çok uzun yıllardır borsaya, yani hisse senetlerine “yatırım yapan” veya “borsada oynayan” biri olarak bu yazıyı kaleme alıyorum. Dikkat ederseniz biri “yatırım yapmak” diğeri “oynamak” diye iki farklı eylemden söz ettim. Anlaşıldığı gibi bunların arasında fark vardır demek istiyorum. Gerçi iki eylem de netice itibarıyla, hisse senedi almak ve satmaktan başka bir şey değildir. Ama alım satım kararlarının za-manlaması açısından iki eylem türü birbirine hiç benzemez. Yatırım yapmak, uzun vadeli; oynamak ise kısa hatta çok kısa vadeli işlem yapmak demektir. Bu iki tarzı aynı anda götürmek de mümkündür. Ama zordur. Bazı kâğıtlar, yatırım maksadıyla alınır, bazıları ise oynamak. Ancak, insan tuhaf bir yaratıktır. En rasyonel davranması gereken anda duygusallaşır. İçgüdüleriyle, mantıksal analizleri çatışır. Hatalı al-sat kararı verir ki, bu çok normaldir. Kendi kendine kızar veya kendini dolduruşa getirir. Hatasını kabul etmez, hatada ısrar eder. Bir de bakar ki; dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmuş.

BORSADA OYNAMAK BİR MESLEKTİR


Kısaca borsa diyorum, ama borsa sadece hisse senedi borsası veya eskiden söylendiği gibi “Esham ve Tahvilat Borsası” demek değildir. Dünyanın en eski borsaları “Emtia Borsaları”dır. Önceleri daha çok zahire (saklanmaya elverişli hububat, kuru gıda) için kurulan borsalar, giderek ticareti yapılan her emtia (petrolden, portakal suyuna; altından, dövize kadar) her meta için vardır. Borsanın esası “öngörü ve iddia”dır. Borsalar, hangisi olursa olsun ancak profesyonellerin at koşturduğu meydanlardır. Bu meydanlardan “hevesli amatörlere” pek ekmek çıkmaz. Borsada oynamak isteyenler öncelikle “meslek bilgisi” edinmelidir. Hiç olmazsa, kendilerine yol gösterecek bir abla veya ağabeyleri olmalıdır. Bütün bunları söyledikten sonra “yeni başlayanlar” için bir iki tavsiyem olacak.

YA KÂĞITTAYIM, YA KÂRDAYIM


1. Kesinlikle borç alarak piyasaya girmeyin. Mutlaka kendi tasarrufunuzu kullanın.
2. Parasal varlığınızın (gayrimenkulleriniz hariç) dörtte birinden fazlasını asla bu oyuna sokmayın.
3. Hisse senedi borsasına girdiğiniz ilk yıllarda “yatırımcı” yani altı aydan uzun vadeli kâğıt tutan biri olmayın. Oynamak, kısa vadede (maksimum üç ay içinde) satmak için kâğıt alın.
4. Herhangi bir kâğıdı almadan önce, o kâğıdın son bir yıl içindeki fiyat dalgalanmasını izleyin. Fiyat dalgalanmasının döviz fiyatı ve faizle olan ilişkisini saptayın.
5. Bu kâğıdın fiyatı için bir “taban-tavan” koridoru çizin. Kısa sürede satmak için aldığınız kâğıdı satamadıysanız, eğer halen fiyatı tabanın üstündeyse üzülmeyin.
6. Unutmayın, borsa inerken de çıkarken de para kazanılır. Kazanmayı sadece endeks artışına bağlı düşünmeyin.
7. Alırken, satacağınız fiyatı belirleyin ve o fiyattan satın.
8. Satarken, alacağınız fiyatı belirleyin ve alın.
Son söz: Kağıdınız size aşık değildir, siz ona olmayın.