Sevgili okuyucularım, Tayyip Erdoğan çok önemli bir itirafta bulundu ve aynen şöyle dedi:
“Şu anda bildiklerimi söyleyemeyecek durumdayım. Günü geldiğinde inşallah onlar da belki kaleme dökülecektir. Çünkü her doğruyu her yerde ve her zaman söylemek doğru değil. Sabır gerekiyor.”
Bu sözler ağzından Öğretmenler Günü’nde çıktı. Konuşmasında FETÖ’den söz ediyordu.
Demek ki bilip de söyleyemedikleri FETÖ ile ilgili.
Yani koskoca bir dünya lideri düşünün ki biliyor ama söyleyemiyor!..
Zamanı gelince bunları yazacağını (ya da yazdıracağını) ima ediyor.
Bunlar herhalde ülkemizin savunma sırları, devletin en gizli bilgileri olmasa gerek.
Olsa olsa Fetullah gerçekleridir.

*  *  *

Son olaylarda, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında on binlerce kamu görevlisi işinden atıldı, tutuklandı.
Asker, polis, hakim, savcı, öğretmen, üniversite hocası, öğrenci, ev kadını, gazeteci ve her kesimden on binlerce kamu görevlisi...
Öğretmenler için en önemli gerekçe, zamanında devlet tarafından kurdurulup desteklenen Aktif Sen isimli cemaatçi sendikaya üye olmaktı.
Yine devletin desteği ile kurdurulan Bank Asya’da hesabı olanlar, bu banka üzerinden şu veya bu biçimde para işlemi yaptıranlar da aynı sonuçla karşılaştı. (Pek çok kamu kurumunun paraları hükümetin onayı ile bu bankaya yatırılmıştı.)
Bir de telefonlarda adına ByLock denilen sistem vardı ki, ne olduğunu doğrusunu isterseniz bilmiyorum çünkü teknoloji özürlüyüm.
Durum çok özetle böyle.
Mağdurların çoğu gariban, arkası ve torpili olmayan çaresizler...

*  *  *

Varsayalım bu kimsesizlerin her biri FETÖ’cü idi.
Güzel de, şu sorular nedense hiç sorulmuyor:
“Peki bunları devlete kim sokmuştu? Hükümet ayakta mı uyuyordu? Zamanında cemaate niçin destek vermişti? Ayıklamak için ille de darbe olması mı gerekiyordu?”

*  *  *

Ancak bu süreçte önemli sorumluluk sahibi olan başkaları da vardı.
Ama onlar gariban değildi.
Ancak iktidardan torpilli ve arkası olan kimselerdi...
Özellikle bazı AKP’li siyasetçiler!

*  *  *

Cemaate yüz veren, koruyan ve devleti ele geçirmesini sağlayan işte o siyasetçilerdi.
Dünya liderimiz bir süre önce bir konuşma daha yapıp şöyle demişti:
“Bu süreçte arkamda sadece milletim durdu.”
Bunu Türkçeye çevirirsek anlamı şudur:
“Partimden, yakın çalışma arkadaşlarımdan bile yeterli desteği görmedim...”
Belki de onlar tarafından ihanete uğradığını ima ediyordu.
Yanlışım varsa düzeltsin.

*  *  *

Dünya liderimizin farklı günlerde kullanmak zorunda kaldığı bu iki ifadeyi bir araya getirin...
“Arkamda sadece milletim vardı...”
“Şu anda her bildiğimi söyleyemem...”
Evet, bence AKP’nin geçmişteki veya günümüzdeki bazı en üst düzey sorumlularından yakınıyor.
Aralarına kara kedi girmeden önce cemaati koruyup kollayan ve devlete sokan onlardı. (Bu süreçte kendisi de vardı.)
Fetullah ve ekibi ile sarmaş dolaş olan onlardı.
Pensilvanya’da Fetullah’ın elini öpmeye gidip emirlerini soranlar yine onlardı.
Örneğin koruyucu melekler arasında Abdullah Gül...
Örneğin Pensilvanya’da Fetullah’ı ziyaret edip dört saat konuştuğu iddia edilen Ahmet Davutoğlu...
Ve AKP’li bazı bakanlar, milletvekilleri...

*  *  *

Şimdi on binlerce gariban kamudan kovulur ve tutuklanırken, bu üst düzey AKP’li siyasetçilere hiç kimse dokunamıyor, hesap soramıyor...
Buna Recep Tayyip Erdoğan dahil...
Çünkü sormaya kalkışsa kıyamet kopacak. Kendi sorumlulukları da ortaya saçılacak.

*  *  *

Bir endişem var:
Böyle şeyler sonsuza kadar gizli kalmaz. Ya Fetullah günün birinde kendisini ziyarete gelen üst düzey AKP’lilerin isimlerini medyaya sızdırırsa...
Ya bunların kendisiyle yaptığı yazılı ve sözlü haberleşmeleri açıklarsa...
İşte o zaman yandı gülüm keten helva!
Dua etsinler de Fetullah ve çok şeyler bilen ekibi hep suskun kalsın!
Tamam, şimdi çaresiz ve gariban kesimden hesap soruluyor. Hapishaneler onlarla dolu. On binlerce aile mağdur edildi...
Ama ya karşı taraf günün birinde ötmeye başlarsa ne olacak?
Dünya liderimiz işte o yüzden bildiği her şeyi açıklamasının mümkün olmadığını söylüyor.
Allah hepimize sabır versin, aklımızı fikrimizi korusun. Amin.

Evlendirme rezaletinde bir kadın


Sözde evlendirme programlarının cılkı iyice çıktı. Küstahlık, terbiyesizlik, yalancılık, ahlaksızlık, karşılıklı küfürleşme ve hakaretler, sahtekarlıklar, çirkin dedikodular ve izleyenleri önceden yazılan senaryolarla kandırmak hep onlarda.
Hükümet ve RTÜK bu yüz kızartıcı yayınlara karşı tepkisiz, bu rezillikleri görmek işlerine gelmiyor.
Sunucu kadınların ise keyfi gıcır... Günde 60 ile 100 bin lira kazançları olduğunu internet siteleri açıklıyor.

*  *  *

Evlendirme programına katılıp güya koca aramakta olan Yağmur isimli kadının dün bir videosu ortaya çıktı...
Atatürk’e açıktan hakaretler yağdırıyor:
“...O zaman sizin Ata’nız da ölüsüyle işgal ettiği 780 bin metrekarelik Anıtkabir’i boşaltıp normal bir mezarlığa dönsün, var mısınız? Bu da size kapak olsun.”
Sonra “İyi geçirdim haaa” anlamında eliyle öpücük yolluyor!
Bu kadın orada tutulacak mı, derhal kovulacak mı?
Daha önemlisi, bu rezil programlar devam edecek mi, etmeyecek mi?