Sevgili okuyucularım, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yarın üç ay geçmiş olacak. Bu işin gerçek sorumluları henüz ortada yok.
Varsa bile biz bilmiyoruz!
Gerçek sorumlular deyince darbe girişimini kimin, kimlerin, hangi gücün örgütlediğini bilemiyoruz.
FETÖ mutlaka var da, diğerleri kim?
Bu konuda kafalarda yüzlerce soru var. Sanırım sizler de aynı soruları soruyorsunuz:

*  *  *

- O gün akşam saatlerinde MİT Müsteşarı Genelkurmay’da. Darbe olacağını biliyor muydu, hükümete haber vermiş miydi? Verdiyse niçin önlem alınmadı?
- Cumhurbaşkanı’na niçin bilgi verilmedi, Cumhurbaşkanı darbeyi niçin Marmaris’te iken eniştesinden haber aldı?
- MİT ve Genelkurmay dahil darbeyi bilip de hükümete haber vermeyenlerden niçin hesap sorulmuyor?
- Karargahta ele geçirilip elleri kelepçelendikten sonra hava üssüne götürülen Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve diğerleri niçin serbest bırakıldı?
- Cuma gecesi saat 21.30 dolaylarında, Boğaz Köprüsü’nde trafik tıkanmışken oraya üç beş tank ve 100 kadar asker gönderiyorsun. Bir süre sonra askerler yere yatırılıp ahali tarafından esir alınıyor, dayak yiyor. Ne biçim darbeci bunlar! Gecenin o saatinde darbe yapmaya soyunmak hangi sivri zekalının marifeti!
- Cumhurbaşkanı Marmaris’te tatilde. Darbeciler kaldığı oteli basıyor ama odasını bulamıyor. Cumhurbaşkanı uçağına binip İstanbul’a gidiyor. Niçin başkent Ankara değil de İstanbul?
- Jetler gecenin o saatinde boş olan Meclis binası ile Ankara’daki Emniyet birimleri binalarını hangi akla hizmet olsun diye bombalıyor?
- Her darbenin ilk koşulu medyayı ele geçirmektir. Darbeciler TRT hariç hiçbir televizyon kanalının yayınını kesemiyor. Böyle aptalca darbe Afrika’da bile olmaz.
- TRT’de Yurtta Sulh Konseyi’nin darbe bildirisi okunuyor, sonra TRT’ye gelen birkaç darbeci de teslim bayrağını çekiyor. Bu Konsey kimlerden oluşuyor?
- ABD’de yaşayan bir imamın Türkiye’de darbe yapıp hükümeti devirecek güce nasıl ulaştığı da başka ve çok önemli bir soru. Eğer bu güce sahipse, onun asker ve sivil adamlarını ve kadrolarını devlete kimler yerleştirmiş, devlet içinde ve özel sektörde palazlanmasına kimler göz yummuştu?
- Bu darbenin başı kim, kıçı kim?
- Bu darbe girişimini tezgahlayanlar arasında başka ülkeler ve onların istihbarat servisleri var mıydı?
Bu soruların yanıtı bugüne kadar verilmedi, verilemedi.

*  *  *

Yarın 15 Ekim... Darbe girişiminden bu yana üç ay geçti ama boşta kalan çok sorular var...
Ama asıl sorular bundan sonra ortaya çıkacak.
Şunu da hemen belirteyim:
Bu anlamsız, cahilce ve acemi işi darbe girişimi iyi ki başarılı olmadı.
Darbeciler her kimse, yeteneksiz, niteliksiz, beceriksiz ve korkak adamlarmış.
İyi ki başaramadılar çünkü başarsalardı Türkiye’de korkunç bir iç savaş çıkar ve kan gövdeyi götürürdü.
Darbecilerle onlara karşı olanların kıran kırana savaşında çok canlar yanar, ülkemiz harabeye dönerdi.

*  *  *

Sevgili okuyucularım, işin bu yönünü vurguladıktan sonra çok önemli olan bir başka boyutuna da bakalım.
Hükümet FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle asker, polis, öğretmen, üniversite hocası, öğrenci, ev kadını, hakim, savcı, memur, doktor, gazeteci, her kesimden on binlerce kişiyi açığa aldı, binlercesi tutuklandı.
İhraçlar, gözaltılar, tutuklamalar şimdi bile birbirini izliyor.
Hükümet ne yazık ki kurunun yanında, hiçbir suçu olmayan nice masumların da canını yakmayı olanca hızıyla sürdürüyor.
Gerekçe hep aynı:
“Sen FETÖ’cüsün.”
İçlerinde mutlaka FETÖ’cüler vardır da, darbeye karışanlar hariç çoğunun masum olduğuna inanıyorum.
Bu konuda her gün dışarıdan ve cezaevlerinden çok sayıda mektup alıyorum, mağdur edilenler ve yakınları yakınıyor, ağlaşıyor.
Haklarında delil yok, belge yok, hiçbir soruşturma yapılmamış.
Başvuracakları, hak arayacakları bir makam ve merci yok.

*  *  *

Ana gerekçe genelde iki ana başlıkta toplanıyor:
- Bank Asya’da hesabın olmuş.
Yasal bir banka. Neredeyse bütün kamu kurumlarının parası da AKP döneminde oraya yatırılmış. Açılış törenine Fetullah’la birlikte dünya liderimiz Recep Bey bile katılmış.
- Aktif-Sen’e (hükümetin desteklediği memur sendikasına) üye olmuşsun.
Herkesin canı yakılmış ama kimse hangi suçu işlediğini bilmiyor...Çünkü her şey gizli.
Bilinen bir tek şey var:
Bu on binlerce kişi darbeci falan değil.
Darbeye, teröre katkıları yok.

*  *  *

Bu süreçte insanlık dışı olaylar da yaşanıyor. Bir aylık bebeği ile cezaevine atılan kadınlar, emekliliğine birkaç ay kala görevine son verilen polisler, karı koca tutuklanan ve küçük çocukları şimdi başkalarının yanında perişan olan hakim ve savcılar...
AKP hükümeti bu yolla topluma bir gözdağı verip korkutmayı amaçladı...
Ama hukuk çiğnendi.
O insanlarla hayatın olağan akışı içerisinde karşılaşmış olsaydık, belki siyasi konularda tartışmaya girecek, hatta kavga edecektik!
Ne tuhaftır, şimdi onların haklarını savunmak bana düştü!..
Yine ne tuhaftır, uğradıkları haksızlıkları gündeme getireyim diye onlar da bana yazıyor!..
Bir gün böyle olacağını düşünemezdim.
Demek ki dünya bir acayip olmuş!