Türk Basınının efsane isimlerinden Kemal Kınacı abimiz, telefon mesajında bayram tebrikiyle birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün 17 Aralık 1927 tarihinde, Ankara’da verdiği bir beyanatını göndermiş...
Kemal abimizin “Atamıza rahmet olsun” diyerek gönderdiği Atatürk’ün beyanatı şöyle:
“Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı’yı batırdığı için yasakladık.
Çok değil yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki, bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir.
Ayrıca unutmayalım ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır”

* * *

Mustafa Kemal Atatürk’ün tam 89 yıl önceki öngörüsü bugün işte ortada...
Dahası, Türkiye şeyhler ve müritler ülkesi haline geldi...
Maşallah bütün müritler, şeyhleri (!) uçuruyor, onlar da piyasaya yanmaz kefen pazarlıyor...
Dinci iktidarlar, onları oy deposu olarak gördüklerinden devlete sızmalarında, hatta kapıyı açıp buyur etmekte sakınca görmüyorlar...

* * *

Bunun en büyük örneği iktidarın Fetullahçılarla kol kola girmesiydi...
Adeta koalisyon ortakları olarak iktidara geldiler, kumpaslara göz yumdular, aralarında kavga çıkınca gırtlak gırtlağa birbirlerine girdiler...
Sonuçta Türkiye kanlı bir FETÖ darbe teşebbüsüyle felaketin eşiğinden döndü...
Türkiye’nin böyle bir felaketle yüz yüze gelmesine sebep olan iktidardır...
İktidarın Fetullahçılara tanıdığı olanaklardır...
İktidarlar Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden uzaklaştıkça, Türkiye’nin başına bu tip belaların gelmesi kaçınılmazdır...
Türkiye ancak, Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ilerledikçe aydınlığa, refaha ve yüksek uygarlık düzeyine ulaşacaktır!..

Bu kafayla gidersen askere...


Başlıkta yarım kalmış cümleyi, “zor alırsın tezkere” olarak tamamlayalım...
Dün görevden alınan belediye başkanlarının idare ettiği (!) belediyelerdeki tabelaların “Kürtçe” olduğunu ve bunların kaldırıldığını yazmıştık...
İçişleri Bakanı Süleyman kardeşim, dün emir buyurmuş “Kürtçe ile bir sorunumuz yok, yerine takın” demiş...
Ve “Diyadin Belediyesi” yazısı üzerine tekrar “Şaredariye Giyadine” yazısı konulmuş...

* * *

Kardeşim Süleyman, Türkiye’nin resmi dili Türkçe değil mi?..
Belediyeler de resmi kurumlar değil mi?..
Ayrıca, belediye isimlerinin Kürtçe yazılmasının anlamını da bilmiyor olamazsınız!..
Orada “T.C.” ibaresinin sökülmüş olması sizi rahatsız etmiyor da...
Kürtçe yazı kaldırıldığında rahatsız oluyorsunuz!..
Bu sana yakıştı mı?..
Kürtçe ile kimsenin sorunu yok; ama orası şirket binası, mağaza, otel, lokanta değil, resmi kurum olan belediye...

* * *

“Şaredariye Giyadine” yazısının bulunduğu, ama “T.C.” ibaresinin bulunmadığı yerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kaymakamı nasıl görev yapacak?..
O kaymakamı böyle bir durumda görev yapmaya nasıl zorlarsınız?!.
İyi, bundan böyle belediye başkanı Laz ise belediyenin tabelası Lazca, Boşnak asıllıysa Boşnakça, Arap asıllıysa Arapça yazılsın, hiçbirinde de “T.C.” ibaresi bulunmasın...
Orada T.C. ibaresine gerek yoksa, Şişli’de, Kadıköy’de, Çankaya’da, İzmir’de, Antalya’da ne gerek var?!..
Unuttunuz mu, burası Türkiye...
Irkçılığın şov sahnesi değil!..