“Ben de İngilizce biliyorum” küstahlığı saymayın. Bugün yazının başlığı “İngilizce” yazmaya uygun düştü. Çünkü Türkiye, “Spotlight Filmi”ne benzer olaylarla kaynıyor. Spotlight “En İyi Film ve En İyi Özgün Senaryo Oscar ödülünü” aldı. Spotlight: sahne ışığı, aydınlatmak, dikkat çekmek anlamında kullanılıyor. Sadece konusu değil film dili açısından süper beğeni topladı. Boston Global adlı bir Amerikan gazetesinin “Spotlight” adlı bir ilavesi var. Bizim SÖZCÜ’yü düşünün. SÖZCÜ’nün “ŞIK” ilavesi gibi... Spotlight ilavesinde yazan gazeteciler, bir takım oluşturuyorlar ve Boston şehrinde “Katolik Kilisesi’ne gelen Allah’a ve dine inancı çok yüksek küçük yaştaki erkek çocuklarına sulanıp cinsel taciz yapan Katolik rahibi bir din adamı olayını” aydınlatmanın peşine düşüyorlar.
Çözdükçe çözülüyor.
Boston şehri yıkılıyor!
1’inin peşine düşüyorlar.
90 tacizci buluyorlar.
Hepsi de din adamı.
Katolik rahipleri!

*  *  *

Filmin belki de en çarpıcı sahnesi, gazetecilerin din adamının tacizine uğrayanlarla yaptığı konuşmalar. Gazeteciler, “size rahip sulanırken ve ileriye götürüp taciz ederken neden sesinizi çıkarmadınız?” sorusunu soruyorlar. Onlardan biri; “Allah’a inancımız çok yüksekti. O çocuk halimizde rahipleri de Allah’ın temsilcisi, onun yeryüzündeki bir parçası diye görüyorduk. Bizi okşayan, öpen rahibi Allah bizi öpüyor, okşuyor duygusu içindeydik...” diye açıklıyor.

*  *  *

Türkiye Boston şehri gibi.
Tacizci din hocası fışkırıyor.
Günün en taze haberi şuydu: Artvin’de bir İmam Hatip Lisesi’nde okurken (tıpkı Spotlight filmindeki gibi) öğretmenin tacizine uğradığı zaman sesini çıkarmayan bir erkek öğrenci, okudu kendisi öğretmen oldu. Yıllar sonra Artvin’e döndü ve hocanın, hâlâ aynı okulda öğretmenlik yaptığını ve tacize devam ettiğini gördü. İhbar edip yakalattı. Din eğitimi veren kurumlarda “erkek çocuklara tacizin zirve yaptığı” gerçeği Ensar Vakfı’nın 5 ayda 10 erkek çocuğa cinsel istismar yapan hocası ile başladı. Arkası çözülerek geldi. Aynı Ensar Vakfı’nın bir erkek çocuğa cinsel istismar yaptığı için 2.5 yıl hapis cezası alan İslamcı yazar Mustafa İslamoğlu’nu konferans vermeye çağırdığı ortaya çıktı. Başbakan kendini paralıyor.
Aile Bakanı kendini paralıyor.
Yazarlar da kendini paralıyor.
Ensar Vakfı’nı korumaya geçip, “bir sapık din öğretmenini leviye yapıp bu vakfa vurmayın” diye paralanıyorlar.

*  *  *

“Niye?” diye sormuyorlar.
Din eğitimi veren okullarda ve adlarını Arapça “koruyucu” anlamına gelen “Ensar” koyan vakıflarda niye bu kadar çok küçük erkek çocuk tacizcisi çıkıyor? Acaba “Din böyle buyuruyor diye erkek ile kadın arasına duvar örüldüğü için mi sapık din hocası fışkırması yaşıyoruz” diye de sorulmuyor. Ayrıca bu Ensar Vakfı koruyuculuğu neden? “Ensar Vakfı’nın vakfedeni” kim? “Hangi tarihte ne kadar gelir vakfetti, ne kadar geliri ise kamudan, hangi yollarla, kimlerin desteğiyle alıyor” diye de sorulmuyor.
Vakıfın vakfedeni olmalı.
Vakıf kamu parası yemez.
Söz gelimi Vehbi Koç Vakfı’nın vakfedeni Vehbi Koç. Ölmeden önce kendi öz varlığından (yani vergisi verilerek kazanılmış şahsı servetinden) 500 milyon dolarlık birikimi vakfetti.
Turkish Spotlight gerekli.

SÖYLEŞİ

Delici Reza! Verici Rıza!

Adama hem “Reza” hem “Rıza” diyorlar. Soyadını da hem “Zarrab” hem “Sarraf” diye yazıyorlar. Amerika’da tutuklanınca “2 farklı Reza” olduğu ortaya çıktı.
1- Delici Reza.
2- Verici Rıza.

İktidarın bakanı, Amerikan ambargosunu delen Reza’ya parlak işadamı diye “ihracat şampiyonu madalyası” veriyor. İktidarın milletvekili, bakan oğullarına ve bakanlara rüşvet veren verici Rıza için “Allah belasını versin... Bizim partimizle ne ilgisi var...” diye dövünmeye geçiyor. Amerikalı savcı, “Delici Reza” üzerinden gidip “Verici Rıza”ya kolaylık yapanlara ulaşacak. İnşallah!