Kış dönemi yaklaşınca bölücü terör örgütü eylemlerini bilerek artırır. Eylemsizlik dönemi öncesi yapılan bu eylemler yöre halkı üzerinde de etkili olur. Teröristler eskisi kadar sınır ötesine geçmiyor, daha çok Türkiye topraklarında kalıyor. Aslında bunların barındıkları yerler 30 yıldır hep aynı... Son yıllarda dağlarda oldukları kadar, köy ve mezralarda da barınma olanakları var.
En çok şehit verdiğimiz yıllardan birindeyiz. 2015 yılının Haziran ayından 10 Ekim 2016 tarihine kadar 492 asker, 244 polis, 48 köy korucusu şehit edildi. 551 vatandaşımız hayatını kaybetti. Şırnak’ta 14 Mart’tan bu yana sokağa çıkma yasağı devam ediyor. O tarihten bugüne kadar da okullar kapalı. Varın ülkemizin halini düşünün...

OPERASYONU JANDARMA YAPIYOR

Son yıllarda Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı birlikler operasyonlara katılmıyor. Sadece sınırda görev yapıyor, üs bölgelerini tutuyor. Operasyonlar daha çok jandarma komando birlikleri tarafından gerçekleştiriliyor. Eskiden uygulanan “ara-bul-yok et” politikası yerine, hava araçlarıyla teröristlerin etkisiz hale getirilmesi amaçlanıyor.
Ancak hava harekatlarıyla istenilen sonuçların alınmadığı da biliniyor. Kendisi de şehit çocuğu olan Köy Korucuları Genel Başkanı Ziya Sözen “çok önemli” başlığıyla yetkililere şu mesajı gönderdi:
“Hükümetimiz helikoptere, askeri uçakların yakıtlarına harcadığı parayı koruculara aktarsın, bölgede ‘terörist’ diye bir şey kalmaz. Korucu maaşı en az 3 bin 500 lira olsun. Sosyal güvenlik kapsamına alınsın. Ağır silah ve teçhizatla donatılsın, yetkileri artırılsın. Korucu olma koşullarını taşıyan herkes korucu yapılsın. Bölgede şu an PKK’ya destek veren herkes korucu olmayı kabul eder.”
Ne kadar uçakla, helikopterle teröristlerin üzerine saldırsanız da, askerin potini değmediği sürece istenen başarıyı elde etmek mümkün değil. Aslında korucular da bunu söylemeye çalışıyor.

ŞEHİTLİK-GAZİLİK DE FARKLI OLDU

Güneydoğu’da PKK’ya karşı mücadelede şehit edilenlerin yakınlarına, gazilere verilen tazminat ve bağlanan maaşlar ile 15 Temmuz darbe girişiminde şehit edilenlere verilen tazminatlar, ailelerine bağlanan maaşlar da birbirinden hayli farklı...
Bir kuvvet komutanlığının Şehit-Gazi İşlem Şube Müdürlüğü’ne sordum, Güneydoğu’da şehit olan askerin ailesine 88 bin lira, ayrıca Mehmetçik Vakfı tarafından da 48 bin lira olmak üzere toplam 136 bin lira ödeniyor. 1. derece malul kalan askere 88 bin lira, 6. derecede malul sayılana ise 42 bin lira veriliyor.
15 Temmuz’da şehit edilen vatandaşlarımızın ailesine ise 340 bin lira tazminat ödenmesi öngörüldü. Gazilerde ise malullük oranı gözetilmeden, hastanede kaydı bulunanların tamamı birinci derece malul sayılıp onlara da 340 bin lira verilecek. Bu ödemelerin henüz yapılmadığını da hatırlatalım.
Gelelim gazilerin maaş durumuna... İki kolu, bir bacağı, bir gözünü Güneydoğu’da kaybeden Yılmaz, birinci derecede yani en yüksek düzeyde gazilik aylığı alıyor. Yılmaz’ın eline 3 bin 100 lira geçiyor. 6. derecedeki gazinin eline ise 2 bin 400 ile 2 bin 600 lira geçiyor.
15 Temmuz’da yaralananların hepsine birinci derecede gazi gibi maaş bağlanıyor. Yani iki kolu, bir bacağı, bir gözünü kaybetmiş Yılmaz’dan bile fazla maaş alacaklar. Parmağı kanamış, hafif yaralanmış olanların gazilik maaşı ise 3 bin 203 lira olarak belirlendi. Bu miktar her yıl Bakanlar Kurulu kararıyla yükseltilebilecek.
Güneydoğu’da terörle mücadele edenler, kendilerinin bir anda “ikinci sınıf” gazi olarak görülmesinden son derece rahatsız. Bilmiyorum onları anlayan, dinleyen birileri çıkar mı?

Tek kişilik odalarda, yapayalnız


Cezaevlerinde bulunan hakim ve savcıların sıkça yerleri değiştiriliyor. Avukat Aslıhan Aksoy, “Müvekkilim Danıştay Üyesi Mustafa Genç’in, bana ve ailesine haber verilmeksizin Sincan Cezaevi’nden Keskin T Tipi Cezaevi’ne nakledildiğini ziyaretine gittiğimde öğrendim. Keskin Cezaevi’nde ise tek kişilik hücreye alınmış. Kaldığı oda inşaat halinde olup su dahi bulunmuyor. Havalandırmaya bile tek başına çıkarılıyor. Keskin T Tipi Cezaevi’ne kitap alınmıyor, kütüphane de bulunmuyor. Müvekkilimin tutulduğu tek kişilik oda insan haklarına yaraşır asgari koşullara dahi uygun değil” diyor.
Olayların en yoğun olduğu dönemde Diyarbakır’da başsavcı olarak görev yapan daha sonra İzmir ve Manisa Başsavcılığı görevlerinde bulunan Durdu Kavak da Gaziantep Cezaevi’nde benzer durumu yaşıyor. O da tek başına, havalandırmaya bile yalnız çıkarılanlardan... İlginç bir durum da, Durdu Kavak’ın tutuklamasına karar veren hakimin, bir hafta sonra aynı suçlamayla tutuklanması olmuş.
Cezaevlerinin durumuyla ilgili şikayetler Adalet Bakanlığı’na da kuşkusuz ulaştırılıyordur. Aynı kampus içindeki cezaevlerinde bile farklı uygulamalar beraberinde tartışmaları da getiriyor.