Hatırlayalım;
Önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadelede en başarılı olduğu dönemde “Bu ordu terörle mücadele edemiyor” dediler.
Enteli, yandaşı, liboşu, akili, Fetöisti TSK’yı itibarsızlaştırıp moral ve motivasyonunu sıfırlamak için koro halinde müthiş bir gayret sergilediler.
Yetmedi, kumpas davaları sürecini harekete geçirerek, insanlık tarihinin en acımasız cadı avlarından birini başlattılar.
Bunları yaparken asıl amacın “TSK’nın yurtsever yapısına darbe indirip, coğrafyamızın en güçlü ordusunun kolunu kanadını kırmak ve böylece caydırıcı özelliğini zayıflatmak” olduğunu özenle sakladılar.
Zindanlarda çile çektirdikten sonra ordudan ihraç ettikleri pırıltılı komutanlardan boşalan kadrolara FETÖ’cüleri doldurdular.
Böylece 15 Temmuz kalkışması için gereken zemini ve gücü hazırladılar!

* * *

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da dediği gibi; kalkışma sırasında halka kurşun sıkan FETÖ’cü hainler, onca itibarsızlaştırma çabasına karşın, o geceye kadar toplumun en güvendiği kurum olan TSK’nın yurtsever yapısını hedef aldılar.
Yani darbeyi TSK’ya karşı yaparak asıl amaçlarına ulaştılar!..
Terör tehdidinin doruğa çıktığı, coğrafyamızda harita değişikliklerinin konuşulduğu son derece kritik ve bu nedenle TSK’nın en güçlü olması gereken süreçte, askerin moral ve motivasyonunu sıfırladılar.

* * *

İktidarın OHAL yetkilerinden yararlanarak bir çırpıda yaptığı TSK ile ilgili düzenlemelere gelince...
Birkaç gündür bazı emekli komutanlarla konuşuyorum.
Hepsi çok kaygılı ve hepsinin görüşü aynı:
Felaket!..

* * *

15 Temmuz’dan hemen sonra köşemde “TSK’nın yerlerde sürünen saygınlığı bir an önce restore edilmeli, cuntacılara direnenlere moral verilmeli, istifaları önlenmelidir.
Zira terör, kan ve gözyaşı dolu coğrafyamızda güvenebileceğimiz tek güç TSK’dır.
Başka Türkiye olmadığı gibi başka TSK da yok!
Tarihten ders alalım!
Bu ülkeyi yok olmaktan Liman von Sanderslerin değil, Mustafa Kemal ve askerlerinin kurtardığını unutmayalım” diye yazdım!..

* * *

Başarısız darbe girişiminin ardından oluşan birlik atmosferinde, İlker Başbuğ ve Işık Koşaner gibi demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve Cumhuriyet’e gönülden bağlı engin birikime sahip Genelkurmay Başkanlarının görüş ve önerilerinden istifade edilebileceği konusunda umutlandım.
Tarihin tekerrür ettirilmeyeceğini sandım!
Ama ne yazık ki olmadı!..
Ülkeyi yönetenler, uzlaşının ve Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlanmanın yaşamsal önem taşıdığı şu günlerde bile, Mustafa Kemal’in askerlerinin görüşlerini almaya ihtiyaç duymadı!..