Cumhurbaşkanı Erdoğan, 72’nci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na (BMGK) katılarak buradaki uluslararası temsilcilere hitap etti.

 

Sözlerine küresel barış ve istikrarın bir önceki yıl yapılan BMGK toplantısı dönemine kıyasla daha da geriye gittiğini söyleyerek başlayan Erdoğan, “Terörün ve savaşın çirkin yüzünü dünyanın farklı köşelerinde görmeye devam ediyorum. Çatışma ortamlarından beslenen teröristler faaliyetlerini muhtelif bölgelere yayarak sürdürüyor. Yabancı düşmanlığı, kültürel ırkçılık ve İslam karşıtlığı etrafında buluşan radikal akımların şiddet dolu eylemlerini endişeyle takip ediyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu olumsuz tabloyu tersine çevirmenin en etkili yolunun BM çatısı altında sağlanacak samimi işbirliği olduğunu kaydetti.

“SURİYE HALKINI MAALESEF ULUSLARARASI TOPLUM YALNIZ BIRAKMIŞTIR”

Konuşmasında Suriye iç savaşına uzun bir bölüm ayıran Erdoğan, Türkiye’nin girişimci ve insani bir dış politika yürüttüğüne dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yedinci yılına giren Suriye ihtilafı ülkede, bölgede ve tüm dünyada derin yaralar açmıştır. Suriye’de siviller ve günahsız yavrularla birlikte bir medeniyet de yok ediliyor. Bu ülkeyi yerle bir eden istikrarsızlığın ve zulmün beslediği terör sınırları aşarak bir kanser gibi adeta yayılıyor. Demokrasi, özgürlük, adalet, aydınlık bir gelecek talebi ile harekete geçen Suriye halkını maalesef uluslararası toplum yalnız bırakmıştır. Biz Türkiye olarak han kökenden, meşrepten olursa olsun hepsini de kardeşimiz olarak gördüğümüz derin tarihi ilişkilerle bağlı olduğumuz bu insanların yaşadıkları trajediye kayıtsız kalamazdık.

[old_news_related_template title="Erdoğan ve Trump bir araya geldi" desc="Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in BM 72. Genel Kurulu görüşmelerine katılan heyet başkanları onuruna verdiği yemeğe katıldı. Erdoğan, yemekte ABD Başkanı Trump ile bir süre sohbet etti." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/09/resimid_3949655.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/erdogan-ve-trump-bir-araya-geldi-2017371/"]

“İDLİB’İN GÜVENLİĞE KAVUŞTURULMASIYLA İLGİLİ YENİ BİR PLANI HAYATA GEÇİRİYORUZ”

Suriye’de çatışmaların başladığı 2011 yılı baharından beri sorunun çözümü için her türlü insani ve siyasi gayreti gösterdik, gösteriyoruz. Şu ana ülkemizde 3 milyonun üzerinde Suriyeli ile 200 binin üzerinde Iraklı sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Ülkede kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve barışın tesisi için Rusya ve İran’la birlikte tüm kesimlerin katılımıyla Astana toplantılarını başlattık. Bu girişimlerimizin ardından uzun zamandır tıkanmış olan Cenevre Süreci de yeniden canlandı. Astana’da varılan mutabakat çerçevesinde İdlib bölgesinin güvenliğe kavuşturulmasıyla ilgili yeni bir planı hayata geçiriyoruz. Ülkenin toprak bütünlüğü esasına dayanan, halkın demokratik taleplerine saygı duyan istikrarlı ve müreffeh bir Suriye’nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisiyiz.

“ULUSLARARASI TOPLUMDAN YETERLİ DESTEĞİ ALAMADIĞIMIZI ÖZELLİKLE BELİRTMEK İSTİYORUM”

Suriye krizinin başlamasıyla ülkemize gelen sığınmacılar ve Avrupa’ya yönelen mülteci akınının önüne geçmek için her türlü tedbiri aldık, alıyoruz. Barınmadan gıda ve giyime, sağlık hizmetinden eğitime kadar sığınmacıların tüm ihtiyaçlarını ülkemizi ziyaret eden herkesin takdirini kazanan bir standartta karılıyoruz. Ancak bu doğrultuda yürüttüğümüz çalışmalara Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası toplumdan yeterli desteği alamadığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Ülkemizdeki kamplarda ve şehirlerimizde yaşayan sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için kamunun, STK’ların ve halkımızın yaptığı harcamaların tutarı 30 milyar Doları bulmuştur. Buna karşılık Avrupa Birliği söz verdiği 3 milyar Avro artı 3 milyar Avro yardımın sadece 830 milyon Avrosunu göndermiştir. Uluslararası toplumdan BM aracılığıyla gelen yardımların tutarı da 520 milyon dolar civarındadır. Bunlar bizim bütçemize girmiyor bunlar sadece yardım kuruluşları vasıtasıyla kamplarda bulunan oradaki insanlara gidiyor. Dikkatinizi çekiyorum, Suriyeli sığınmacılar için gelen yardımların hiçbiri ama hiçbiri bütçemize girmiyor hepsi de BM’nin ilgili kurumları üzerinden yardım kuruluşları vasıtası ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Buradan tün dünyanın huzurunda topraklarında barındırdığı 3,2 milyon sığınmacının tüm yükünü Türkiye’nin omuzlarına bırakan ülkeleri ve uluslararası kuruluşları verdikleri sözleri tutmaya davet ediyorum.”

K.IRAK REFERANDUMU: VAZGEÇMEYE ÇAĞIRIYORUM

Irak'ın da toprak bütünlüğü temelinde varılacak uzlaşmalara ve ortak gelecek inşa etme ideallerini hayata geçirmeye ihtiyacı vardır. Bağımsızlık talepleri gibi bölgede yeni krizler, çatışmalar ortaya çıkartabilecek adımlardan uzak durulması gerekiyor.

Buradan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni bu doğrultuda başlattığı girişimden vazgeçmeye davet ediyoruz. Türkiye'nin bu konudaki çok açık ve kararlı tavrını görmezden gelmek, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilir. Yeni çatışmaların fitilini ateşlemek yerine hep birlikte bölgede huzuru, barışı, güvenliği, istikrarı tesis için çalışmalıyız.

'YENİ IŞİD'LER' UYARISI 

Bölgede DEAŞ'a karşı mücadele verdiğini söyleyen grupların ve güçlerin büyük bir bölümünün kesinlikle böyle bir amacı yoktur. Bu gruplar ve güçler DEAŞ'ı kendi gündemlerini hayata geçirmek için bir araç olarak kullanıyor. PYD, YPG'nin Suriye'de ele geçirdiği bölgelerde demografik yapıyı değiştirme, halkın mallarına el koyma, kendisine karşı çıkanları öldürme veya sürgün etme yönündeki çabaları insanlık suçudur. DEAŞ'la mücadele meşru bir zeminde yürütülmediği takdirde dünyanın yeni DEAŞ'ların tehdidi altına girmesi kaçınılmazdır.

ARAKAN KRİZİ

Uluslararası toplum tıpkı Suriye'de olduğu gibi Arakan Müslümanlarının maruz kaldığı insani dram konusunda da iyi bir sınav verememiştir. Şayet Myanmar'da yaşanan bu trajedinin önüne geçilmezse insanlık tarihi yeni bir kara lekenin utancıyla baş başa kalacaktır.

Tüm bu gelişmeler ve yaşanan insani trajediler, Türkiye olarak 'Dünya 5'ten büyüktür' diyerek sembolleştirdiğimiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yeniden yapılandırılması çağrımızın haklılığını teyit ediyor. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesinde ne kadar geç kaldığımızın da bu ifadesidir.

Tüm dünyanın temsilcileri sıfatıyla bu çatı altında bir araya gelen bizler, terör örgütlerinin cinayetlerine, insani krizlere ve mağduriyetlere engel olacak bir irade ortaya koyamazsak o zaman herkes başının çaresine bakmanın yollarını arar. Bu anlayışın yaygınlaşması durumunda dünyamız yeni bir kaos ve zulüm fırtınasının içine sürüklenir."