Hz. Muhammed'in doğum günü kabul edilen 20 Nisan'ın son günü olduğu 14-20 Nisan haftası, 1989 yılından itibaren Kutlu Doğum Haftası olarak kutlanıyordu. Ancak son birkaç yıldır Kutlu Doğum Haftası tartışmalara konu olmuş, kutlamaların aslında Fethullah Gülen için yaptırıldığı iddiaları (Fethullah Gülen Nisan  ayı doğumlu) ortaya atılmıştı. Dini günlerin Hicri tavkime göre anılması ancak sadece Kutlu Doğum'un miladi takvime göre ayarlanması iddiaları güçlendirmişti. Tüm bu tartışmalara ilişkin hükümet kanadından üst düzey açıklama geldi. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Kutlu Doğum Haftası üzerinden yürütülen tartışmalar hakkında, “Önümüzdeki günlerde Diyanet İşleri Başkanlığımızda ilmi bir toplantı yapacak. Öyle ümit ediyoruz; hicri takvime sabitlenecektir. Bu kararı Diyanet teşkilatımız kendi içinde konuşacak, tartışacak. İlmi gerekçeleri, tüm gerekçeleriyle ele alacak. Bunun düzeltileceğini ümit ediyorum” dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TGRT Haber Tv canlı yayınında gündeme ilişkin  açıklamalarda bulundu. CHP’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gitme kararını değerlendiren Kurtulmuş, “Bu doğru bir şey değil. Şimdiye kadar anayasa değişiklikleri askeri darbeler sonucu olmuştu. Çok şükür Türkiye’de bu sistem değişikliği tamamıyla milli iradenin kararıyla gerçekleşti. Bu seçimin son derece objektif şekilde gerçekleştiğine kimsenin bir tereddüdü yok. Türkiye en iyi şekilde bu seçimi geçekleştirmiş. Seçim kampanyasında ileri geri sözler söylenmiş ama o da kampanyanın sıcaklığı içinde söylenmiş sözler. Bu referandumun yapılması bile sonucu ne olursa olsun Türkiye demokrasisini olgunlaştıracak adımlardan biriydi. Millet bunu söyledikten sonra, hiç kimsenin bundan daha ileriye gitmemesi gerekir. Birkaç bin oyla bile bunun sonucu ‘Hayır’ çıksaydı, bunun üzerine bir kelime söylemezdik. CHP’den de aynı olgunluğu beklemek demokrasinin gereğidir. Bir nevi Türkiye’yi şikayet etmektir, son derece yanlış olduğunu düşünüyorum.  Bunlar kendi demokratik haklarıdır ama doğru değildir. Keşke ‘Hayır için çalıştık ama millet böyle dedikten sonra bir cümle bile söylemeyiz’ diyerek karşılasalardı. Avrupa’da bir yabancı düşmanlığı, bir İslam düşmanlığı, bir Türkiye düşmanlığı ortadayken Türkiye’nin bitmiş iç meselesini Avrupa’ya taşımak son derece yanlıştır” ifadelerini kullandı.

16 Nisan referandumunun ardından Avrupa kamuoyunda gündeme gelen “Türkiye ikiye bölündü” söyleminin gerçeği yansıtmadığını savunan Kurtulmuş, “Son derece yanlış ve tarafgir bir yorum. İngilizler Brexit oylamasında yüzde 51. küsurla ‘AB’den çıkalım’ dediler. O zaman ‘İngiliz toplumu ortadan ikiye bölündü’ mü diyeceğiz? ABD’de delege sayına baktığınızda Trump önde ama oy sayısına baktığınızda Demokratlar önde. Orada da ‘Amerikan toplumu ikiye bölündü’ mü diyeceğiz? İki soru sorduğumuz için çok doğal olarak ikiye bölünecek. Ya ‘Evet’ diyecek, ya da ‘Hayır’ diyecek. Hiçbir şekilde ayrışmadık, bu referandumla birlikte çok daha dinamik, çok daha demokrat bir seviyeye geldik” diye konuştu.

FOTO:İHA - Numan Kurtulmuş TGRT Haber canlı yayınında soruları yanıtladı. FOTO:İHA - Numan Kurtulmuş TGRT Haber canlı yayınında soruları yanıtladı.

Erken seçim iddiaları


Erken seçim iddialarına cevap veren Kurtulmuş, “Bunu Türkiye’nin gündeminden süratle çıkarmak lazım. Türkiye’de şu anda güçlü bir şekilde halkın oyunu almış olan, önünde vakti olan bir hükümet var. Dolayısıyla esas meselemiz uyum yasaları üzerine yoğunlaşmaktır. Bir an evvel etkili bir şekilde bu yasaları çıkarmaktır. 65. Hükümet sonuna kadar görevinin başındadır. Bu bir reform hükümetidir, bu bir üretim hükümetidir. Çok sayıda adımlar atıldı. Bunların sonuçlarının alınması için çok yakından takip edilmesi lazım. Zaten 65. Hükümet, hükümet programında ortaya koyduğu hedeflerini gerçekleştirmek için her gün adım atıyor” açıklamalarında bulundu.

  “AB konusunda millete gideriz”


AKPM’nin siyasi denetim kararının bağlayıcı olmadığını savunan Kurtulmuş, “Bu bir tavsiyedir, bağlayıcı değildir. Kusura bakmasınlar, bu noktada zorlarlarsa Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi biz AB’nin terbiye salonunda bekletilecek bir ülke değiliz. O zaman tekrar millete gideriz sorarız; ‘AB süreci devam etsin mi, etmesin mi? AB üyeliğini istiyor musunuz, istemiyor musunuz?’ Milletimiz ne karar verirse ona göre devam ederiz” diye konuştu.

16 Nisan referandumunun ardından ABD Başkanı Donalt Trump’tan gelen tebrik telefonu hakkında değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, “Şimdi kamuoyunda şöyle bir algı oluşuyor; ‘Herkes Türkiye’ye karşı.’ Aslında öyle değil. Dünya çok büyük bir sarsıntı geçiriyor. Sadece Türkiye değil. Türkiye dünyanın merkezidir. Hangi kriteri alırsanız alın kültürel olarak da ekonomik gelişmişlik olarak da siyasi durum olarak da coğrafyamızın verdiği çok büyük bir imkan vardır. Çok sıkıntılar da vardır. Çoklu bir denklem var, Suriye meselesini, Irak meselesini herhangi bir ülkenin tek başına çözmesi mümkün değil. Herkesin Türkiye’ye ihtiyacı var. Birileri Sayın Trump’ın telefon etmesinden rahatsız olmuş olabilir ama onlar için son derece doğal. Türkiye çok önemli bir yönetim sistemi değişikliğine gidiyor ve bu değişikliği savunan Sayın Cumhurbaşkanımıza telefon edip, tebrik etmeleri de son derece doğaldır. Bunu söylerken de Türkiye’ye kıyak geçmek için değil, kendi ülkelerinin menfaatleri açısından böyle davranıyorlar. Bu Türkiye’nin ne kadar önemli bir yerde olduğunu gösteren bir gelişmedir” ifadelerini kullandı.

  “Kutlu Doğum Haftası öyle ümit ediyoruz hicri takvime sabitlenecektir”


Kutlu Doğum Haftası tartışmalarına da değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:  “Ben de tartışmaları yakından izledim. Bu tartışmaların hepsi ilmi olarak değerlendirilecektir. Diyanet İşleri Başkanımız da önümüzdeki günlerde müftülerle birlikte bu konuyu tartışacak. Doğru olan 12 Rebiülevvel Hz. Peygamberimizin doğum günüdür.  Hicri takvimi olarak bunun sabitlenmesi doğru olur. Önümüzdeki günlerde Diyanet İşleri Başkanlığımızda ilmi bir toplantı yapacak. Öyle ümit ediyoruz; hicri takvime sabitlenecektir. Bu kararı Diyanet teşkilatımız kendi içine konuşacak, tartışacak. İlmi gerekçeleri, tüm gerekçeleriyle ele alacak. Bunun düzeltileceğini ümit ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı çok büyük bir kurum. Çok iyi yetişmiş insanlardan oluşan ve giderek kalitesi artıyor. Çok güzel hizmetler yapılıyor. Sonuçta Diyanet milletin diyaneti. Devlet dairesi olarak görmüyoruz biz burayı. Afyon’da da söyledim bunu; ‘Evet kazancınızı devletten sağlıyor olabilirsiniz ama hiçbiriniz devlet memuru değilsiniz. Milletin adamısınız, milletin hizmetkarısınız.’ Dolayısıyla bu anlamda bir talep varsa gereği yerine getirilir. Mevlidi Nebeviye yani Peygamberimizin Mevlit Kandili’ne alternatif bir şey olarak ortaya koyulmuş değil ama böyle bir algı varsa bunun düzeltilmesi için belki ‘Hep bahar aylarında olsun’ diye düşünülmüş olabilir ama sonuçta Mevlit Kandili nasıl senenin her ayına gelebiliyorsa, oruç gibi onun da öyle olması lazım.”

(İHA)